Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

15 Aralık '11

 
Kategori
Anılar
 

Yalan Yıllar

M.Ferit KOTAN

"Torunuma aldım."  Sese döndüm. Tanıdık bir sima. Birkaç kez yüzüne baktım, anımsayamadım. Kasaya yöneldi, arkasından gittim. Ödeme yaparken, yüz hatlarını incelemeye çalıştım. Doğrusu çekindim de. İlgimden rahatsız olabilir diye uzaklaştım biraz.

Gömlek reyonunda gezinirken, biraz ötede sohbet ediyordu arkadaşı ile. Vedalaştılar. Merdivenlerden çıkarken arkadaşı seslendi. Adını duyduğumda irkildim. Demek o imiş.

Duraksadım bir süre. Donmuştum sanki. "Çok kilo almış" diye mırıldandım. "Yalan yıllar" diye söylendim.

O sene ilkokula başlayacaktı. Ben lise ikiye geçmiş, ergenlik yaşına girmiş gençtim. Sevdalarımızı, sevgililerimizi anlatıyorduk birbirimize.

Eski Ankara evlerinde sokak sohbetler çok olurdu. Mahalleli tanırlardı birbirlerini. Komşularla çok şey paylaşılır, ortak yaşanırdı her şey. Çocukların ağabeyleriydik. Kavgalarında, şakalarında hakem olurduk çoğu kez. Düştüklerinde kucaklayarak evlerine götürürdük.

Düşüp dizini parçalamıştı. Annesinden korktuğu için, bizim evde oksijenli su ile temizleyip merhem sürmüştüm yarasına. Sonra sokakta saatlerce oynadı.

"Ceviz oynamaya mı geldin odama/ Nişanlında bu mu derler adama" diye bir türkü o yıllarda çok söylenirdi. Birlikte oynadıkları arkadaşlarını anımsamaya çalıştım, sinema şeridi gibi hepsi gözlerimin önünde ama isimlerini hatırlayamadım. Bizim odanın karşısına geçer, bu türküyü söylerlerdi. Memleketten gelen ceviz ve pestillerden verirdim, sevinerek oyuna koşarlardı. Biraz sonra gelir tekrar türkü söylerlerdi, bazen kovalardım. İri gözleriyle "Seni çok seviyoruz Ferit Ağabey" derdi.

Yıllar sonra Anafartalar gece lisesinde sosyoloji-Felsefe dersleri hocalığı yaparken, genç ve çok güzel bir kız, "Hocam beni tanıdınız mı" diye sordu. Duraksadım, anımsayamadım. Gözlerin yabancı değil diyerek gülümsedim. Çevreden "Hoca, hoca" sesleri yükseldi. Öğrencilerin çoğu ile yaşıttık. Bazıları büyüktü bile. "Susun beee!" diye kükredi. "Ciddi bir şey konuşuyoruz burada" diyerek söylendi. Eğildi çocukken bana söylediği türküyü mırıldandı. Birden yüzüne bakıp ismiyle yanağını okşadım. Sınıfta çocukluğunu anlattım arkadaşlarına.

On sekiz yaşlarında genç ve güzel bir kız, ben yirmi altı yaşında olgun bir erkektim. Derse girdiğimde göz göze gelir gülümseyerek başını önüne eğerdi. Dersimde sınıfın uysal öğrencisi idi. Kendinden üç beş yaş büyük bir bayanla oturur, abla derdi ona. Sınavlarda tek başına otururdu. Öğrenci dedikoduları gece liselerinde daha fazla idi. Bazen "ağabey" der sonra" özür dilerim hocam" derdi. Türkü söylersen kızmam diyerek takılırdım.

İki yıl anıları tazeleyerek öğretmen öğrenci ilişkisi sürdü. Mezun olduktan sonra bir daha görmedim. Çalıştığım kurumda programlarım yoğunlaştığından, altı ay sonra gece lisesinde çalışmaya noktayı koydum.

Yıllar sonra "Torunuma aldım" tümcesi bizleri karşılaştırdı. Altmışlı yıllarda o çocuk, ben genç; yetmişli yıllarda o genç, ben olgunluk çağında bir genç; iki bin on bir yılında, ikimizde altmış yaş kuşağının anıların ortak insanlarıyız. Geçmişte ki kuşak farklılıkları silinmiş gitmişti birden. İşte sosyal bir olgu, çatışan kuşaklar ortak değer yargılarıyla yaşamaya başlamıştı. "Yalan Yıllar" diye söylenip çıktım mağazadan. O çoktan kalabalığa karışmıştı.

15.12.2011

 

 
Toplam blog
: 97
: 463
Kayıt tarihi
: 07.02.09
 
 

1944 yılında Arapgir'de doğmuştur. İlk ve orta öğretimini Arapgir'de, lise öğrenimini Ankara Gazi Li..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara