- Kategori
- Öykü
Yalancı Müjde

Hasret ve ayrılık acısının zirve yaptığı günler..Ard arda gönderilen mektuplara aziz dost bir kelime yazsa yetecek: Geliyorum..Ancak bu canlara can katacak bu kelime bile Mevlâna’dan esirgenince, iniltileri ziyadeleşip feryada dönüşüyordu. Böyle bir halde iken biri gelip de Şems’in yolda olduğunu haber verse hazret ne yapardı? Belki de ne yapacağını bilemezdi? O dememiş miydi “Gel gel ki, ayrılığınla ne akıl kaldı ne de din”
Nitekim bir gün yabancı biri Mevlâna’nın huzuruna çıkarak dört gözle beklediği müjdeyi vermesin mi?
- Müjde ya Mevlâna..Şems geliyor, duydun mu?
Hazret birden o denli sevindi ki adeta ne yapacağını şaşırdı. Coşkusundan sırtındaki değerli cübbeyi ve sarığını bu müjdeciye muştu bedeli olarak verdi.
Ganimeti toparlayan adam acelesi varmış gibi hemen ordan uzaklaşırken Mevlâna bu haberi oğluna ulaştırmaya gidiyordu. Ancak küçük bir araştırma yaptıktan sonra adamın yalan dediğini anlayan Sultan Velet:
- Babacığım o adam sizi aldatmış. Ne Şems var, ne de başka bir şey..
deyince büyük mürşid kafasını sallayarak tebessüm etti.
- Biliyordum. Ben de anlamıştım bunu zaten..Ancak..
Bir iki saniye duraklayıp asırlara miras kalan o cümleyi söyledi:
- Ben o haberin yalanına cübbemi sarığımı verdim.Doğrusuna başımı vermem lazımdı.