Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '18

 
Kategori
Anne-Babalar
 

Yalnız Anneler

Yalnız Anneler
 

anne çocuk


Kadın; yılların baskısına isyan ederek hayata kendini ispatlamak zorunda kalan, çocukluğuna doyamadan erken büyümek zorunda bırakılan, kendisini doğuran ananın bile erkek kardeşlerinin berisinde tuttuğu varlıktır. Babanın, abilerin ve yıllar geçince de eşlerin emaneti olandır. Hayata küçük elleriyle tutunmaya çalışan canların anneleridir. Kadının kendini toplumun dayatmalarından uzak, en uygun gördüğü yer annelik makamı galiba.

Annelik herkesin iddia ettiği gibi eşten, aileden, toplumdan bağımsız bir durum değil. Toplumun eleştirmek ya da kendi mükemmel (!) annelik halleri ile kıyaslamak için hazırda beklediği, eşlerin hayatlarını feda edişlerini görmezden gelerek sorumluluklarını küçümsediği, ailelerin çocuğun gerçek ebeveyninin kim olduğu algısını kaybedip kurallarına saygı duymadığı annelerden psikolojilerini korumalarını bekliyoruz. Hayatın aşırı sorumluluklar yüklediği kadınlar annelikte de mükemmeliyetçiliğe itiliyorlar.

Evdeki temizlik görevlisi pozisyonunun üstüne bir de gelir getiren kişi olma vazifesi ekleniyor kadınlara. Erkeklerin anneleri gibi hayatlarını düzenlemeyi içgüdüsel olarak kabul eden çalışan kadının kapısını annelik çaldığında, bunu da başaracağının özgüveninden güç buluyor kadın. Neredeyse herşeyi omuzlarına yük etmekten çekinmeyen kadın, yalnızken kazandığı gücünü bebeğiyle kaybediyor. Kendinden çok bir başkasını düşünmek ellerini, ayaklarını bağlıyor. Hatalarımla, doğrularımla doya doya anneliğimi müdahalesiz yaşamak istiyorum diye çığlık atıyor içinden başkalarının onun çocuklarıyla ilgili hayallerini ve kararlarını dinlerken. Para kazanma işinin devredildiği eşin serzenişlerini dinliyor çocuklarına birşeyler alırken. Uykusuzluk, yorgunluk, kaybedilen özgürlük, çocuğun geleceğiyle ilgili kaygılar derken kafayı sıyırmakta olan anneye destek oluyor can kocaların ‘Vallahi bak, sen çalış, ben bakayım’ sözleri. Ağlayan çocuğunu susturamamanın verdiği yetersizlik hissi yetmez diye ‘Sütün yetmiyor galiba, senin gazın ona geçiyor, yediğine içtiğine dikkat et, doktora anlatamıyor musunuz bu çocuğun halini?, ay çatlayacak ağlamaktan…’ gibi cümlelerle bu his taçlandırılıyor. İki saat baktığı, iki kez uyuttuğu, iki kez alt değiştirdiği, iki kez parka götürdüğü için babalık nobel ödülü bekleyen eşler de çok destek oluyor annelere. Saatlerce emzirirken hareketsizlikten şişen ayakları, uyuşan kolları için söylenen anneye ‘Çocuğum emiyor diye sevineceğine…’ gibi kınama cümleleri kuruluyor. Her çocuğun farklı karakterde olduğunu kabul etmek yerine, acemiliğin yüzünden çocuğunun ağladığını iddia etmek daha kolay geliyor insanlara.

Fiziksel olarak yanında olup, seni daha da yalnızlığa iten bir sürü insandan sıyrılman da mümkün değil. Çünkü çocuğunun koparmayı düşündüğün bağlara ihtiyacı olduğunu biliyorsun. Onun mahrumiyetinin vicdanını rahat bırakmayacağını düşünerek adım atmaya korkuyorsun.

Sitem dolu yazımdan yalnızlığa itilen, taze bir anne olduğum anlaşılıyordur. Belki çocuğum büyüdükçe unutacağım, belki de daha çok kafaya takacağım meseleler bunlar. Hepsini bir kenara koyuyorum. Beni en çok, bu süreci atlatmama yardım edecek ya da atlatamadığımda çocuğumla birlikte desteğini görebileceğim bir aileye sahip olmayışım yaralıyor.

Sözün özü; günümüz annelerine çocuklarını özgürce büyütebileceği bir alan verin. Müdahele etmek, gereksiz yorumlar yapmak yerine teselli edin. Çocuk yetiştirmekle ilgili kurallarına saygı duyun. Destek olmayı beceremeyen kocalar, bari annelerin yaptıkları işleri küçümsemeyin. Anneler,  ve babalar, yanında olamıyorsanız bile çocukları olan kızlarınıza hep açık bir kapınız olduğunu hissettirin ki onlar da yalnızlığa mahkum kaldıklarını düşünmesinler.

 

 
Toplam blog
: 13
: 139
Kayıt tarihi
: 13.06.15
 
 

Zorla değil ama, zorluklarla eğitilen ve bitti sanıldığında zorlukların yeni başladığı doktorluk ..