- Kategori
- Öykü
Yalnızlık Senfonisi!

Yeliz, salona girip karşıdaki koltukta oturan babası Rıza Bey’i görünce önce korktu, sonra sakinleşerek yemek masasının sandalyelerinden birine oturdu. Biraz sonra annesi Hale Hanım da odaya gelerek Rıza Bey’in hemen yanındaki koltuğa oturdu.
Yeliz buğulu gözlerle annesi ve babasına bakıyor, en ufak bir ses çıkarmıyordu. Uzun zamandır olduğu gibi boncuk boncuk terlemeye, kalp atışı hızlanmaya başladı. Ruhunun daraldığını, kalbinin sıkıştığını hissediyordu. Hızla yerinden kalkıp mutfağa doğru koştu. Eskimiş mutfak dolaplarından birini açarak kullandığı ilaçları indirdi. Hemen hemen hepsi psikiyatristin yazdığı ilaçlardı. İlaçları alel acele içip tekrar salona döndü.
Cep telefonu kullanmayı bırakalı üç ay olmuştu. Arayan kimse kendisine ulaşamıyordu. Tıp fakültesini de bırakmış, okula gitmeyeli aylar olmuştu. Zamanının çoğunu evde geçiriyor, sessiz, anlamsızca, saatlerce oturuyordu. Çok sevdiği kitaplarına artık elini sürmüyor, en son okuduğu ve yarıda kalan kitabı ‘’Varolmanın dayanılmaz hafifliği’’ yemek masasının üzerinde duruyordu. Artık müzik de dinlemiyor, Televizyon da izlemiyordu. Yeliz’in hayatı uzunca bir süre böyle devam edip gitti ta ki ‘O’ güne kadar…
‘O’ gün takvim yaprakları 27 Ekim 2008’i gösteriyordu. O gün Yeliz heyecanla yatağından kalktı. Duşunu alıp kahvaltısını hazırladı. Yeliz kahvaltı yaparken Rıza Bey ve Hale Hanım her zamanki yerlerinde oturuyorlardı. Kahvaltı sonrası Yeliz odasına dönüp makyajını yaparak, aynanın karşısında uzunca süre saçlarını taradı. Babası Rıza Bey’in en çok beğendiği elbiselerinden birini giydi. Çantasını alıp salona geçti. Her zamanki yerine oturdu ve yine saatlerce anlamsızca karşısında oturan babası ve annesini izledi… Sessizce…
Havanın kararmasına yakın yerinden kalktı… Rıza Bey ve Hale Hanıma dönerek yaşlı gözlerle ‘’yakında görüşürüz’’ dedi ve evden ayrıldı…
O gece ay dolunaydı… Sonbahar rüzgârları her zamankinden ılık esiyordu…
Mezarlık görevlileri Yeliz’i bulduğunda 28 Ekim 2008 sabahı saat 06.40’ı gösteriyordu. Yeliz’in cansız bedenini asılı olduğu ağaçtan indirdiler ve ağacın hemen dibindeki iki mezarın arasına uzattılar.
Mezar taşlarında Rıza Kaya ve Hale Kaya yazıyordu.
Yeliz, misafir olduğu dünya hanesinden annesi ve babası göçtükten tam bir yıl sonra göçtü…
Yani annesi ve babasının cansız bedenlerini 28 Ekim 2007 akşamı okul dönüşü evlerinin salonunda asılı halde bulduktan tam bir yıl sonra.
Saygı ve Sevgiyle... 17 Eylül 2017-Denizli / Özkan SARI