Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yalnızlık

Yalnızlık
 

Çağları değiştiren yazılar–4

—Yalnızlık—

Hayatımızın her anı önemli değil. Tuvalette geçen zamanlara anılarımızda yer vermeyebiliriz. Zaten böyle konularda akıllıyız. Örneğin filmlerde insanlar tuvalete gitmiyorlar. Ve seyirci de bu durumu hiç yadırgamıyor. Her insanın suratsız olma hakkı vardır. Ama bu hakkınızı dağda odun keserken kullanmalısınız. Haliniz, durumunuz ne olursa olsun, karıdan sopa yemiş bile olsanız ortamdayken asık suratlı olmaya hakkınız yok. Güler yüzlü olmak topluma karşı en büyük sorumluluğumuzdur. Hayatınızı ortam ve ortam dışı olarak ayırmalısınız. İnsanların sizleri gördüğü yerler ortamdır. Dağda yalnız dolaşırken hiçbir sorumluluğunuz yok. İsterse eliniz şeyinizde dolaşın. Gece uyurken oranızı buranızı kaşıyabilir, esner, hapşırır hatta parçalar yerinde mi diye yoklama yapabilirsiniz.

Yaşamımızın ortam içinde geçen süresi bence çok. Bu nedenle biraz daha fazla hayatın dışına çıkmalıyız. Ortam dışı, malum insanların yalnız kaldığı anlardır. Uyku, tuvalet, banyo, dağda gezme, ıssız bir yerde yalnız kalma halleri ortam dışı olarak nitelenebilir. Yalnız olmakla birlikte insanların görüş mesafesi içinde bulunduğumuz durumlar da ortamdır.

Ortamda ve ortam dışında farklı davranmak zorundayız. Hayatın bu periyotları birbirlerini kesinlikle etkilememeli. Yani örneğin banyodayken kendinize özel davranmalısınız. Böyle anlarda hayat sanki bizi bilerek yalnız bırakır. Yalnızlık yanınızda hiç kimsenin bulunmadığı andır. Sokaklarda yalnız başınıza yürüseniz de yalnız sayılmazsınız. İnsanların sizi görmediği anlarda kendinizle ilgili değerlendirmeler yapmalısınız. Sorunları kastetmiyorum. Sorunlar için yapılacak tek şey var: Çözmek. Benim gibi kıçı yemeyenler için başka bir seçenek de katlanmak.

Banyoda tuvalette, dağda, uyurken, her türlü yalnızlık hallerinde kendinizi mutlaka tepeden tırnağa inceleyin ve vücudunuza müdahale edin. Hayatınız belki size ait değil ama vücudunuz size ait ve onda sağlığa zarar vermeyecek her türlü değişikliği yapabilirsiniz. Genelde böyle anlar belli bir ihtiyacın giderilmesi amacıyla kullanılıyor ama hayat ortada yaşanıyor ve bu nedenle isteseniz de kendinizle baş başa kalamıyorsunuz. İnsanoğlu yalnız başına yaşayamaz ama bazen yalnız kalması şarttır. Kişilerin ruhsal bakımdan yalnız kalmaya ihtiyaçları vardır tamam ama ayrıca kişi bazı şeyleri sadece yalnızken yapabilir. Daha doğrusu yalnızken yapmalıdır.

İnsanların yalnızken ne yaptıkları merak konusudur. Kendimi örnek vereceğim ama ben ortalama bir insan değilim. Ekstrem biriyim. Yani yalnız kaldığımda tüm muzır ve yaramazlık kitaplarını okur bitiririm. Sıradan biri tuvalette defi hacet ile meşgul iken ben fantezilerimi bile buraya taşırım. Valla benden ne örnek olur ne de ördek. Başınızın çaresine bakın. İnsanların tuvalette defi hacet dışında ve ortam dışı diğer durumlarda (gece yatarken, banyoda, dağda gezerken, her türlü yalnızlık halleri) ne yaptıkları bildiğim kadarıyla bugüne kadar hiçbir araştırmanın konusu olmadı. Geziyorsa geziyordur, banyo yapıyordur, uyuyordur, defi hacet… Siz öyle sanın. İnsanların tamamının yalnızken yapmaları gereken görevleri vardır. Kendilerine bile itiraf edemedikleri utandıran eylemleri, düzeltmeleri gereken çirkinlik ve iğrençlikleri, defalarca bakmaya doyamadıkları kendilerince çok beğendikleri vücut bölümleri, gizli hayalleri, akıllara durgunluk veren fantezileri vardır. Bunların hiçbiriyle yaşanan ortamda yüzleşemeyiz. Hiçbirini insanların içinde yapamayız. Donunu değiştirmek için bile yalnız kalmak zorundasın.

Yalnızken yaptığımız oranı buranı kaşımak, esnemek, hapşırmak vs nin toplum içinde yapılması diğer insanları, hayaller, fanteziler, utanılan eylemler ve itiraflar da bizi rahatsız eder. O halde bunların külliyen eşref saatlerine taşınmaları gerekir. Doğal vücut refleksleri (kaşınma, esneme, hapşırma, burnunu silme vs ) elbette sağlıksız bir vücudun göstergesi olup önlenmeleri zordur. İnsan her yerde her zaman ortam dışı geçici alan ve süre yaratabilir. İşte bu saydığımız “hort hort burun silme ve çok yaşa, sende görler” bu geçici alan ve süreye taşınmalıdır. Grip nezle falan beni ilgilendirmez. Uluorta mendille hort hort burun silmek ayıp ve çirkin bir davranıştır.

Yalnızlık masum değildir. Yalnızken şeytan bazılarını ziyaret eder. Ve insanlar utana korka bazı muzır düşünceler aklından geçirir ya da uygular. Bunları hep olumsuz olarak değerlendirmemek gerekir Çok azı günah çukuruna çeker insanı. Diğer hepsi doğal isteklerdir. Özellikle uygulanan yani yapılan davranışlara dikkat etmek gerekir. Çünkü yalnızlık anında insan iki kat daha cesur olur, zıvanadan çıkar ve psikopatça kararlar alır. Bazı dürtülerin etkisiyle bu kararlar uygulanmaya kalkışılır. Hepsi de nefsin kontrolden çıkmasının sonucudur. Tecavüz, aile içi cinsel taciz, enses gibi olaylar yalnızlığın ürünüdür. Ayrıca profesyonellerin hırsızlık ve katillerin cinayet planları yapılırken yanlarında sadece Tanrı vardır. Güvenlikten sorumlu kişiler bu çok önemli konuyu atlamaktadırlar. İnsan yalnız kalmalı ama asla tek başına olmamalıdır. Yalnız üstelik tek başına kalmış bir kimse potansiyel katil ya da sapık olabilir.

Yalnız kalmak insanların en doğal hakkıdır. Türkiye’de yalnız kalabilirsiniz ama yalnız yaşayamazsınız. Yalnız yaşayan kimseler hakkında olumsuz düşünceler vardır. Bunların akli dengesinin bozukluğundan alın ki sapıklık ya da katillik şüphesiyle sürekli zan altında tutulurlar. Oysa yalnız yaşayanlar masumdur. İnsanın yaramazlık düşünmesi, kötü şeyler yapması için yalnız kalması yeterlidir. Bu anda içindeki tüm gizli şeyler ortaya çıkmaktadır. Bunların içinde kişinin kendisi ve toplum açısından tehlikeli olabilecek şeyler vardır. Her gün her dakika yüzlerce kimse bir şekilde yalnız kaldıklarında bazılarının sonu utandıran ya da faciayla biten gizli eylem kararları alırlar.

Felsefi anlamda yalnızlık bir kaçıştır. Her konuda olduğu gibi burada da madalyonun iki yüzü vardır. Güya insanlar günlük yaşamın sorunlarından uzaklaşmak için yalnız kalma ihtiyacı duyarlar. Elbette doğrudur ama bu tek başına yalnızlığı tarif etmemektedir. Klasik yalnızlık masalları dediğim bugün bu konuda bilinen tüm yaklaşımlar yalnızlığın sadece bu yönünü anlatır. Şiirlerde, şarkılardaki yalnızlıktır bu. Oysa madalyonun bir de öteki yüzü vardır. Yalnızlık aynı zamanda sosyal bir olaydır. Kıytırık felsefeciler ve sosyal bilimciler bunu da çözmüşlerdir. Yalnızlığı çaresizlik ve kimsesizlik olarak nitelemişlerdir. Oysa romantik yalnızlık ve sosyolojik yalnızlığın yanında bir de fizyolojik yalnızlık vardır. Kişi fiziksel varlığıyla baş başa kalmak zorundadır. Felsefeye “natürel hayat” yaklaşımıyla Korkut damgası basıldığı andan itibaren Türkiye’de kavramlar bir bir değişmektedir. Sevgi, saygı, sadakat, yardım, sabır gibi daha onlarca kavramın hiçbiri artık bildiğimiz klasik tanımın kapsamı içinde değildir. Kerim Korkut bütün bu kavramlara farklı bir boyut getirmiştir. Çağların en büyük felsefecisi Korkut neşteri vurmadan önce örneğin sevgi tıpkı bir din gibi görülüyordu. Sevgi, saygı gibi kavramlarla yeryüzünde yeni Tanrılar yaratılıyordu. Bütün sorunlar sevgiyle hallediliyordu. Örneğin evlenmek istediğiniz kimsede sevgi ve saygı olması yeterliydi. Kıçını silmeyi bilmese de önemli değildi. Korkut bu yalanı şaklaban filozofların ağzına tıkadı. Utanmazlar! On bin yıldır sevgi var. Ama buna rağmen bir milyar insan katledildi. Sizin sevgi dediğiniz nasıl bir güç ki kanla besleniyor.

Yalnızlık fizyolojik bir ihtiyaçtır. İnsan önce anatomik yapısıyla insandır. Fiziksel varlığınız önemlidir. Bizler yüzyıllardır dede baba masalları ve Volter hikâyeleriyle sanal hale gelmiş insanımızı kurtarmaya çalışıyoruz. İnsan önce etten, kemikten ve kandan oluşmuştur. Manevi kişiliğiniz ilave bir özelliktir. İnsanlarımızı fizyolojik varlıklarını önemsemeyip dinin de etkisiyle “bir mübarek ruh” olarak tanımladığımız için içimizde kimlik ve kişilik çatışması başlamıştır. Ben kimim, neyim, düşünüyorum o halde varım gibi abuk sabuk sorular ortaya çıkmıştır. Bugün Türkiye’de yaşayan her dört kişiden biri psikolojiktir.

İnsanların yalnız kalma, yalnız yaşama istekleri doğal karşılanmalıdır. Bu tür istek ve yönelişleri olan kimselere deli, meczup şeklinde yaklaşanların kendileri delidir. Yalnızlık hayatın bir şeklidir. Yalnızlık yürekli insanların işidir. Korkaklar yalnız kalamazlar. Öcüler yer onları. Ancak yalnızlık tehlikeli bir zaman dilimidir. İnsanlar yalnız kalmak istediklerinde onları rahatsız etmeden mutlaka yakınlarında tedbir almak gerekir. Örneğin intiharın bütün safhalarına yalnızken karar verilir. Ayrıca siz kendiniz de yalnız kalırken dikkatli olmalısınız. İçinizde çöreklenmiş bir tehlikeli arzu yalnızlığın verdiği o anlatılmaz tuhaf güçle harekete geçer ve asla yapmak istemediğiniz bir şeye sizi sürükleyebilir. Bu nedenle yalnız kalan kimse canlı bombadır.

Yazıyı okumaya başladığınızda yalnızlıkla ilgili düşündüğünüz hiçbir şeyin hala yazılmamış olması sizi kızdırabilir. Bunu yalnızlığı anlatan bir yazı olarak algılamayabilirsiniz. Zaten yazılarımız insanların okumasından ziyade eksik ve yanlış bilinen kavramların farklı bir şekilde yeniden ele alınarak Türkiye’de bir kültür ve anlayış devrimi yaratılmasını amaçlıyor. Yine de bu madalyonun bir yüzü daha olduğunu ve o yüzünde de sizin kafanızdaki yalnızlığın yer aldığını eklemek isterim. Romantik ve sosyolojik yalnızlık konularında o kadar çok şey yazıldı, çizildi ki sizler zaten her şeyi biliyorsunuz, neyi yazayım?

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..