Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

24 Nisan '08

 
Kategori
Mizah
 

Yaprak dökümü

Kanal D televizyonunda izlediğim bir dizi var. Yaprak Dökümü. Çocukluk yıllarımda okumuş olduğum ve şu an isminden ve yazarından başka hiçbir şeyini hatırlayamadığım Değerli Romancımız Reşat Nuri Güntekin’e ait olan ve televizyona uyarlanan bölümlerini izlerken; zaman zaman içerliyorum! Değerli Romancımıza. Nedir bu Ali Rıza Efendiye bu kadar çektirdikleri diye!

Bütün görevlerini, maddi hiçbir menfaat gözetmeksizin, dürüstçe yapan ve çocuklarına iyi bir ahlak vermeye çalışmaktan başka hiçbir kusuru! olmayan bu iyi ve saygın insanın, emekli olup rahat edeceği bir sırada; şu başına gelenlere bakın.

Galiba bu dünyada dürüst olanlara pek yer yok!

Yaşından ve dürüstlüğünden başka bir kusuru! Olmayan bu insanın, dünkü dizide, Necla’nın nişanlısı Cem’in, zengin ama anlayışsız ve acımasız olan babasıgile, nişandan sonra ilk ziyarete gittiklerinde başlarına gelenin canlandırılmasını gözümün önüne getirince; böyle bir şey benim başıma gelseydi ne yapardım diye düşündüm.

Öyle ya. Ben de kendimi yaşından ve dürüstlüğünden başka kusuru! Olmayan bir adam olarak biliyorum. Bunun üzerine bir de duygusallık girince kahrımdan ölürdüm her halde.

Değerli romancımızın zavallı Ali Rıza Beye yaptıkları o kadar da değil! Daha pek çok yaptıkları da var ama ben bu yazımda sadece o kısmını ele alacağım. Belki başka bir yazımda diğerlerinden de bahsederim.

Ali Rıza Bey ve özellikle Eşi Hayriye Hanım; kızları Necla’yı, zengin bir ailenin yakışıklı ve çok iyi bir oğluna nişanladıkları için çok mutludurlar. Hayriye Hanımın etekleri zil çalmakta ve nişandan sonra bu zengin ve şaşaalı dünürlerinin evlerine yapacakları ilk ziyaret için çok heyecanlıdır.

Günler öncesinden bu ziyaretin heyecanı kendisini sarmış, aman bir terslik olmasın. Aman bir pot kırmayalım diye telaşa kapılmıştır.

Ali Rıza Bey de ayni heyecan içindedir ama yılların idarecilik deneyimi ile bu heyecanını belli etmemektedir.

Necla ile nişanlısı Cem arasında olanlardan haberleri yoktur.

Başta Hayriye Hanım olmak üzere, Ali Rıza Bey, abla, ağabey, gelin, Necla ve küçük Ayşe; hep birlikte, son derecede itinalı bir şekilde hazırlanıp, ilk ziyareti yapmak üzere, ellerinde çiçekler ve hediyelerle, gayet heyecanlı bir şekilde, zengin dünürlerinin kapısını çalarlar.

Karşılarında sevinçli ve güler yüzlü insanlar beklemektedirler. Ama o ne! Kapı açıldığında ev sahipleri hep bir arada ve asık bir suratla kapıda durmaktadırlar.

Misafirlerini içeriye buyur etmemekte ve duvar gibidirler. Misafirler hep birlikte şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilememekte ve birbirlerinin yüzüne bakmaktadırlar.

Biraz sonra evin genç kızı içerideki masanın üzerinde, daha önceden hazırlanmış bulunan nişan bohçasını alıp, Ali Rıza Beye verir. Babası da <ı>( Biz nişanı bozuyoruz Ali Rıza Bey ) der.

Böyle bir duruma düşen biri ne yapar?

Bu durumu düşünüyor da içimden kızıyorum! çok sevdiğim, Değerli Romancımız Reşat Nuri Güntekin’e… 24 Nisan 2008

 
Toplam blog
: 104
: 722
Kayıt tarihi
: 11.04.07
 
 

6 Mayıs 1927 Simav doğumlu, İstanbul Yıldız Teknik Okulu’nun ( Bu günkü Yıldız Üniversitesi) son sın..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara