Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '20

 
Kategori
Blog
 

Yara

Bazen en güzel hikâyeniz hiç ummadığınız bir anda bitiverir. Sonsuza dek süreceğini sanırsınız oysa. Hayatın şartları bizi ayrılığa zorlar. Elimizde olmadan zorlar. Ayrılmak zorunda kalırız. Ağlasak da üzülsek de bu bizim kaderimizi değiştirmez. Acısı günlerce, aylarca ve senelerce bitmez. Ayrılık acısı, derinleştikçe derinleşir.
Her insan bir parça bırakır giderken. Yani gittiklerini sanırlarken. Çünkü tam anlamıyla gidemezler, o parça kalandadır, gidemeyendedir. Gideni hatırlatır. Yara izi gibi bir şeydir işte. Geçmez hiç, alışırsınız bir süre sonra. O gidiş, o bırakılan yara sizin bir parçanız olur. "Ondan kalan son hatıra" diyerek daha da seversiniz o yarayı, canınızı acıtmasına rağmen. Şöyle bir sözü zaman zaman duymuşsunuzdur. ‘’Ölümle ayrılığı bir teraziye koymuşlar da; ayrılık ölümden daha ağır gelmiş.’’ Diye
Acıya acıya sevmeye devam edersiniz, acıdan hoşlanarak. Canınızı acıtmasını bile sevecek kadar sevmişsinizdir. Çok sevmişsinizdir. Seversiniz işte, her gün o yara izine bakarak, sıkılmadan. Sonra o yara kabuk bağlamaya başlar gözünüzün önünde. Yavaş yavaş iyileşir siz istemeseniz bile. Sonra kalmaz ondan geriye bir şey, soluk bir iz, anca. Belli belirsiz...
"Unuttum" dersiniz onu görünce, "onu sevmeyi unuttum sevmiyorum, o ize baktıkça artık canım yanmayacak. Kalbim benim artık, bir benim." Ama öyle olmaz işte, biri çıkar karşınıza ansızın. O yarayı tekrar açığa çıkaracak, tekrar kanatacak... . Tedavisi olmayan bir sızıdır bu. Derdini başkalarına anlatamayan bir sızıdır bu. Gerisi aynı şeyler işte, acımasız bir düzen gibi
“İnsanların birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır”, der Dostoyevski…

 
Toplam blog
: 53
: 63
Kayıt tarihi
: 16.12.19
 
 

Zaman su gibi akıp giderken yaşadıklarımın bana kattığı duygu ve düşünceleri kalıcı hale gelmesi ..