- Kategori
- Güncel
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, kimi hangi konuda uyardı?

Şu bilgileri vererek başlamak en iyisi!
Bildiğiniz gibi bu günlerde türbanla yatıp, türbanla kalkıyoruz.
Sanki refah seviyemiz çok yüksek ve biz sosyal ve manevi konulara eğiliyoruz. Toplum bu konuları kendi arasında tartışıp, en doğruyu bulmaya çalışıyor!
Oysa bizim ülke olarak o kadar çok sorunumuz var ki! Bu sorunlarla ilgili hiçbir çalışma yok! Alsana işsizlik, pahalılık, üretimdeki kısır döngü…
Bazen kendi kendime düşünüyorum ve bir çıkış yolu bulamıyorum. Dünya’da İslam Ülkeleri niye geri kalmış?
Dünya nüfusunun yüzde 25’i İslam dinini benimsemiş ve kendini Müslüman olarak tanımlıyor. Ancak dünya üretiminin sadece yüzde 7 sini gerçekleştiriyor. İşin en garibi de bir Almanya, 57 İslam ülkesinin ürettiğini tek başına üretiyor ve tüm İslam ülkelerinin milli gelirine tek başına sahip…
Biz türbanla, Anayasa Mahkemesi üye sayısı, HSYK’nın yapısı ile uğraşırken, teknoloji, bilimsel buluşlar, ar-ge çalışmaları konusunda hiç vakit harcamıyoruz!
Yıllardan beri siyasilerin sömürü alanı olan türban, 411 oyla Anayasa değişikliğine rağmen çözülemedi! Hiç ilgisi olmayan YÖK başkanının, mahkeme kararlarını yok sayın yazısı ile halka çözülmüş gibi yansıtıldı.
YÖK Başkanı, çok sevdiği hukukun arkasından dolanma olayını iki satır yazı ile gerçekleştirdiğini sanırken, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yaptığı bir yazılı açıklama ile hem YÖK başkanına sen yok ol dedi! Hem de siyasilere; adımlarınızı dikkatli atın! Anayasa ve Yargıtay kararları ile AİHM’si kararlarına uymada özen gösterin diyerek bir yerleri uyardı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı yazılı açıklamanın özeti şu:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı yazılı açıklamada; Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğu belirtilerek, laiklik ilkesinin temel ilkelerinden biri olduğu vurgulanıyor. ''Dinsel inanç veya dinsel kurallarla doğrudan ilişki ve bağlantı kurularak yapılan düzenlemeler, hem devrim yasalarını, hem de laiklik ilkesini ilgilendirir. Yükseköğretim kurumlarındaki öğrencilerin giyimlerini düzenlerken türban kullanımına dinsel inanç nedeniyle geçerlilik tanımak, kamu hukuku alanındaki bir düzenlemeyi dinsel esaslara dayandırma suretiyle laiklik ilkesine aykırılık oluşturur. Yasama ve yürütme yargı kararlarına uymak zorunda. AIHM kararına göre türban yasağı zorunlu tedbirdir. Gerek iç hukuk, gerekse uluslararası hukuk boyutuyla değerlendirildiğinde türbanın koruma görmediği ve laiklik ilkesiyle bağdaşmadığı görülmektedir. Siyasilerin beyanları politik çıkara dayanmakta'' deniliyor.
İktidar partisinin nöbetçi Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik anında cevabı yapıştırdı! ''Bir savcı tek başına neyin doğru olduğuna karar veremez…”
Sahi bu konuda kim görüş belirtebilecek? Yüzün üzerindeki generali bir yazı ile gözaltına aldıran bir savcı, niye kanunlara uyulmasını isteyemesin? Sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bu ülkeyi yönetmeye talip olan siyasi partilerin kapatılmasını talep ederek, Anayasa Mahkemesi nezdinde dava açabilirken, kanunlara uymayanları uyarmayacak mı?
Bu arada türbanla ilgili görüşmelerin aslında bir göstermelik eylem olduğu ortaya çıktı! İktidar partisi tek madde ile diğer siyasilerin kapısını çalarken, YÖK, dokunulmazlık, seçim barajı ile ilgili değişikliklere ilgi duymadığını açıkça gösterdi.
Bu gün üniversiteler için istenilen siyasi simge türban, yarın ilköğretim okulları ve diğer kamusal alanlar için de istenir mi? CHP Grup Başkan Vekillerinin açıkladığına göre; bu sorunun cevabı EVET!
Türban’dan nemalanmak isteyen bir diğer siyasi parti de MHP. İktidar partisi ile yaptıkları görüşmede, AKP’ye katkı vermeye devam ediyorlar.
BDP’nin bu konudaki görüşlerine pek fazla bir önem veren de yok! Zaten onların sorunu türban falan da değil. Onlar mevcut feodal düzenlerinin devam etmesini, özgürlük ve barış adına(!) istiyorlar. Eğer bu ülkeden ayrılırlarsa aç kalacaklarını, Kürt halkının açlıktan öleceğini onlar da biliyor! Tek dertleri bu feodal yapının sürmesi…
Yazının sonunda şunu da sormadan edemiyorum. Bir yazı ile tüm paşaları gözaltına aldıran cesur Cumhuriyet Savcıları, kanunlar çiğnenirken neredeler? Yoksa bu konudaki Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve AİHM kararları, kanun kapsamında değerlendirilmiyor mu?