Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '14

 
Kategori
Deneme
 

Yarım kalmış düşlerim var bu topraklarda (!)

Yarım kalmış düşlerim var bu topraklarda (!)
 

İsmihan YORGANCI

Oturduğunuz dairenin üzerindeki daireye işi, gecenin geç vakti biten bir adam taşınır. Adam, işi bitip de evine geldiğinde, yatağına oturmakta, her bir ayağındaki ağır botları tek tek çıkarmakta sonra da onları yere atmaktadır. Çıkan gürültü de gecenin bir yarısı sizi uykunuzdan uyandırmaktadır. Bir gece, iki gece, üç gece derken en nihayet, sabrınızın taştığı bir anda, merdivenlerden hızla yukarı çıkıyor, üst komşunun kapısını çalıyor ve ayakkabıları nedeniyle çıkan gürültüden dolayı uykunuzdan uyandırıldığınız için şikâyetinizi bildiriyorsunuz. Adam, yaptığından mahcup, sizden özür diliyor ve kapıyı kapatıyor. Ertesi gece, adam, işten geç gelip, sizinle olan konuşmayı unutup, bir ayağından çıkarttığı botu yere atıyor. Çıkan gürültü sizi uyandırıyor. Bu arada, adam, sizinle yaptığı konuşmayı hatırlıyor ve diğer ayağındaki botu çıkarıp, yavaşça yere koyuyor. Siz ise, uykunuzdan uyanmış, adamın ikinci ayakkabıyı da atmasını bekliyor ve sonra da uykuya geçmeyi düşünüyorsunuz. Ancak, ikinci ayakkabının gürültüsü bir türlü gelmiyor. En nihayet, gecenin bir vakti o hışımla merdivenleri çıkıyor, üst kattaki komşunun kapısını çalıyorsunuz. Adam, kapıyı utanarak açıyor. Siz de, haklı kızgınlığınızla adama şöyle diyorsunuz “Yahu, ikinci ayakkabıyı da, atacaksan at, ben de bir an evvel uykuya geçeyim”

Zihnin, bizi rahatsız eden, irademiz dışı bu tür beklenti takılmalarını, şimdi de aşağıdaki deney/araştırmaların gösterdiği doğrultuda anlamaya çalışalım.

1920’lerin ortalarında bir grup psikolog, Berlin Üniversitesinin restoranına gitmiş. Kalabalık grup, siparişlerini vermiş. Siparişi, tek bir garson almış. Ancak hiçbir siparişi kaydetmemiş. Grup, yemeklerini yemiş ve restorandan çıkmış. Daha sonra gruptan bir psikolog, geri dönerek, aynı garsonu bulmuş ve bunca siparişi aklında nasıl tuttuğunu sormuş. Garson, üniversitenin onca kalabalık restoranındaki değil biraz evvel aldığı siparişi, psikologlardan oluşan grubu bile hatırlamamaktaymış. Garsonun psikologa söylediği tek şey, siparişleri aklına yazıp, yemeklerin ilgili kişilere ulaştırılmasını sağladıktan sonra siparişleri aklından sildiğiymiş.

Konu, Rus öğrenci Bluma Zeigarnik’in (1901-1988) ilgisini çeker. Hocası Kurt Levin ile yaptığı çalışmada; bitirilmemiş, sonlandırılmamış işlerin, zihni meşgul ettiğini görürler. İş bitince, zihin bu meşguliyetten kendini kurtarmaktadır. Zeigarnik Etkisi adı verilen, zihnin bu faaliyeti çerçevesinde Zeigarnik, bir takım deneklerden, bir seansta birden fazla defada, belli renkteki boncukları, kendilerine verilen sırada dizmelerini ister. Ancak, Zeigarnik bazen, boncuk dizilmesi esnasında, deneklere engel olup, boncuk dizme işini yarım bıraktırır. Söz gelimi, her bir denekten, istenilen sırada ve on beş defa boncuk dizmesi istendiğinde, on iki dizimin sonuna kadar müdahale edilmezken, üç dizim yarım bıraktırılır. Zeigarnik, aradan belli zaman geçtikten sonra deneklere, hangi dizimlerin akıllarında kaldığını sorduğunda, “kendilerine yarım bıraktırılan boncuk dizimleri” olduğunu söylerler.

Tamamlanmamış işleri olan bir grup deneğe, bir roman okumaları ve romana ait detayları aktarmaları istenir. Detayların hatırlanması konusunda, deneklerin romana, beklenilen düzeyde yoğunlaşmadığı görülür. Bir başka deneyde ise, tamamlanmamış işleri olan ancak, bu işleri tamamlamaları için kendilerine plan yapmalarına; işleri tamamlamaları için değil, tamamlanmamış işlerin nasıl tamamlanacağına yönelik plan yapmaları için izin verilen kişilerin; okudukları romana ait detayları daha iyi hatırladıkları görülür. Buradan şu anlam çıkmaktadır ki, zihnin bilinçdışı çalışan kısmı, başka bir işe daha rahat geçebilmesi için, bir evvelki işin bitirilmesi doğrultusunda, bilinç dâhilinde çalışan kısma plan yapması için baskı yapmaktadır. Aksi halde, sonraki işler; belki de bütün bir hayat negatif olarak etkilenebilecektir

Zeigarnik deneylerinden altmış yıl sonra, Kenneth McGraw, deneye katılan deneklere belli bir ödül karşılığında olmak üzere zor bir yapboz vermiş. Deney başladıktan belli bir süre sonra hiç kimseye, yapbozu tamamlamasına fırsat verilmemiş ve deneyin bittiği söylenmiş. Ancak deneklere, yapbozları tamamlamadıkları halde ücretleri ödenmiş. Deneyi tertipleyen uzmanlar, deneyin yapıldığı ortamdan ayrılmışlar. Ancak deney, asıl bundan sonra başlıyordu. Deneye katılanların büyük çoğunluğu, kendilerinden istenmediği halde, deneyin yapıldığı ortamda kalarak yapbozu tamamlamaya devam etmişler

Muhtemel ki, geçmiş dönemde, okuldayken, çözdüğümüz problemlerden çok, çözemediklerimiz akıllarımızda kalmıştır.

Savaş ortamında oğlunu, kocasını, sevdiğini kaybedenler; ölen kişinin bedenine ulaşamadıklarında benzer eksiklik duygusunu yaşamaktadırlar. Bir başka ifadeyle, savaşta öldüğü, ancak bedenlerinin kayıp olduğu, ölen kişinin yakınlarına söylendiğinde, ölen kişinin belirli bir mezarının olmaması nedeniyle, yakınlarının zihinleri, tamamlanmamışlık duygusu ile bir ömür boyu meşgul olacaktır. Özellikle, 1963’te başlayan ve on yıl süren Vietnam savaşı sırasında, kaybolan Amerikan askerlerinin aileleri, daha yakına gelecek olursak, 1958’den 1974’e kadar geçen sürede Kıbrıs coğrafyasını paylaşan Türk ve Rum halklarının soğuk savaş sıralarında verdiği kayıplar ve Türk ve Rum ailelerin üzerinde ömür boyu unutamayacakları bu işkenceli beklentiyi (travmayı) yaşamışlardır. Ve yaşamaktadırlar. Bu tamamlanmamış döngüyü, Zeigarnik etkisini yaratmaktadır. Bu gibi durumlarda, kaybolanların, bilinmeyen bir yerde hayatta olup olmadığı belirsizliği yerine, kaybolan kişilerin ölmüş ve bilinen bir gömülü yerlerinin olması, beklentide olan kişinin zihnindeki döngüyü kapatıp, rahatlatacak bir tercihinin olabileceği de sav olarak öne sürülebilir. Kişi, kaybolan kişinin, kayıp olması yerine ölmüş olmasını tercih edecektir.

Öngörülerimizi biraz daha boyutlandırırsak, geçmiş dönemde planlayıp da gerçekleştiremediğimiz projelerimize ait başarısızlıkların bize, Zeigarnik Etkisi olarak ve “keşke” şeklinde döndüğünü söyleyebiliriz.

Bir çevremize ve kendimize baktığımızda Zeigarnik Etkisi’ni görmemek mümkün değil. Ancak Zigarnik Etkisi olmadan geçen günler dileği ile...

 

 

 
Toplam blog
: 29
: 628
Kayıt tarihi
: 03.01.12
 
 

Tiyatro Sanatına gönül vermiş, içinde yaşadığım topluma yazarak hizmet etmeyi seçmiş sanatın bir ..