Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '16

 
Kategori
Güncel
 

Yarın geç

Yarın geç
 

Bu yazıyı dokuz yıl önce kaleme aldığımda, Suriye, Libya, Tunus, Mısır gibi ülkelerde hayat bizim şu anda yaşadığımız kadar "normal" ilerliyordu..

Kaddafi, ülkesine gelen konuklarını o meşhur çadırında ağırlıyor, çadırını gittiği ülkelere de taşıyordu. Tunus'ta Zeynel Abidin 23 yıldır iktidardaydı. İktidarı yıllardır akrabalarıyla paylaşmaya devam ediyordu. Mısır'da Hüsnü Mübarek 1981 yılında yüzde 96 oy alıp iktidara geldiğinden bu yana 30 yıldır seçim kaybetmemiş, muhalefetin katılımını kısıtlamış, oğullarıyla birlikte ülkeyi yönetiyordu. Suriye, 1963'ten beri devam eden Baas iktidarı Beşar Esad ile Şam baharını yaşıyordu. 

Göçmen turları düzenlenmiyordu henüz Akdeniz'de, Ege'de. Kaçaklar her dönem olmuştu elbet, fakat topyekün kaçış bugünkü kadar değildi.

Sonra bahar geldi.

Diktatörler devrildi. Ama ülkeleri de harabeye döndü. Her diktatör gibi çöküşleri de kanlı oldu. 

Büyük bir göç dalgası başladı. 

Tüm eşyalarını satıp, yurdunu, yaşadığı yeri, akrabalarını, anılarını arkasında bırakıp bir umuda yapılan yolculuk.

İnsan doğduğu yeri neden terk eder? Bir bilinmeyene yolculuk yapmak kolay mı?

İnsanlar ölümü göze alıp nasıl kaçar?

Açsanız eğer, gelecekten umudunuz kalmamışsa, ötekiyseniz,

Baskı varsa düşüncenize, ağzınız kapalı, gözünüz bantlı, düşleriniz karanlık ise kaçarsınız...

Dünden daha kötüyse bugününüz, gelecek ürkütüyorsa sizi,

Kaçmak, kalmaktan kolay geliyorsa,

Canınızdan başka kaybedecek bir şeyiniz kalmamışsa eğer

Kaçarsınız.

Evinize bir ekmek götüremiyorsanız, karınıza fistan, çocuğunuza süt alamıyorsanız,

Sizin olanı elinizden alıyorlar, zorla sürgün ediyorlar ise duramazsınız doğduğunuz yerde.

Dini inancınızdan, siyasi düşüncenizden veya etnik kökeninizden dolayı eziyet görüyorsanız kaçarsınız.

Akıldışı geliyorsa kurallar, adaletsiz yönetiliyorsanız eğer, koşarsınız bir bilinmeyen de olsa başka yere doğru...

Kapalı kamyon kasalarında, nefes alacağınız kadar bir delik, üst üste yığılmış halde kaçarsınız.

Teknelerin karanlık depolarında uyuşan ayağınızı karnınıza çekerek kaçarsınız.

Bir otobüsün mazot deposunda, bir geminin tahıl ambarında kaçarsınız. Bir nefes, bir yudum su, bir parça ekmekle kaçarsınız.

Bazen bir otobüs dereye uçar, içinden onlarca insan ceseti dağılır etrafa. Bazen bir gemi batar, içinde yüzlerce umut ışığı. Bir kamyon kasasında, havasızlıktan boğulan yabancı uyruklular bulunur. Yurtsuzlar sınırdan geçerken vurulur. Alabora olan tekneden dağılan insan bedenleri, ay ışığında kıyıya vurur.

Ölümde olsa ucunda, bir umut ışığı varsa ufukta, kaçarsınız.

Dününüzden, bugününüzden, doğduğunuz yerden, anılarınızdan, sevdiklerinizden kaçarsınız.

Kaçtıkları yer neresi?

Afganistan, İran, Irak, Somali, Etiyopya, Eritre, Bangladeş, Sudan, Libya,Suriye, Mısır,vs. vs...

Gittikleri yer?

Almanya, İspanya, Yunanistan, İsveç, Norveç, Fransa, ABD, Kanada, İtalya, vs. vs.

Bizim gittiğimiz yerin tersine...

Umut kalmayınca kaçmak yerine, toplum olarak doğru istikametlere, doğru zamanlarda gidebilse insanlar, bu ölümler ve zulümler olmazdı.

Yarın kıyılardan cesetlerimizin toplanmasını istemiyorsak, bugün doğru yönlere çevirmeliyiz dümenlerimizi.

Yarın çok geç...

Alizarin’den sevgilerle...

 
Toplam blog
: 105
: 7006
Kayıt tarihi
: 27.04.07
 
 

Ereğli - Konya Gazi Lisesi (yatılı) - İstanbul Üniversitesi İşletme (İng) Fakültesi - Ressam ve A..