Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Nisan '09

 
Kategori
Deneme
 

Yarın yapısı

Efendisi olmayan bir dünya düşü kuran çocuklara sözlerin hükmünü yitireceği zamanları bahşeden bugün, yarına yeni bir efendisiz ve inandırıcı söylem bıraktırmalı yine bizim ellerimizle.

Çekirge sürülerinin kafasının üstünde bulut oluşturduğu yürüyüşünde kusur bulup en yakın sığınağa sığınan er kişi, sığınaklar hattında yiten kaç ömür vardır bilmez misin…

Kin ve intikam ateşini hararetlendirdikçe hararetlendiren bilinç, kör testere bilinç düzeyi sahibi insanlara ıslık çalıp teneke tekmelemeyi öğretme lüksüne sahip olabilir mi… Ancak intikam ateşiyse o birkaç kişilik dev kadroyu bir arada ve ayakta tutan.

Yaşamını kaleminin gölgesinde sürdüren beylikler silsilesi kuran ucubeler, totemlerini hangi renge boyatıp bu kadar akıl karışıklığını birden genç dimağların damarlarına şırınga edebiliyor. Ödüllerini ve plaketlerini biriktirdikleri konaklarında, yara bere içinde kaç ömür resmi olmayan geçit halindedir, kim bilir…

Her adımında bir yeni yetme yitimleri peydahlayan yaşanmışlık, daha neleri iğdiş edecek bu safdilli yaşanmıştırlar karşısında. Yakın zaman zebanileri, çağa ve haksızlığa kafa tutan kaç uç beye karşı, kaç dudak uçuklatan dert ekleyecektir…

Ellerinde başka zihniyetlerin bildirileri, köşe bucak dolaşıp beyin sulandırıp emek çalarken zebaniler, kendini çağa ve insanına karşı sorumlu bilenle kaç uçurum kıyısında kaç vakit daha kafa kafaya girecektir.

Çağının imparatorlarına, çağının derebeylerine ve bilcümle sömürgenlerine karşı düşünen ve kalkışan insan kaç defa daha sol yumruğunu duvarlara ve karanlığa karşı savurursa ödeşmiş olacaktır.

Çıldırma hakkı ve ötekileşme hakkı cebinde dolaşan düşünen üreten insan, senin yuhalandığın vakitleri hayra yoran hangi sürüngense; sana elim sende oynatıp acı çektiren akışa karşı taş koyan, başı dik duran hangi suyun hangi taşlığıdır. Bu taşlığı dolaşırken canı yanan sürüngen, önce hangi yaraya tuz basarak kansızlık eylemliliğine başlar… Arttıkça tarihin çığlıkları, atlıları hangi bölgede kaybolmuştur gaddarların, çıyanların… Ve kendi toprağında kendi emeğinle kurduğun ne varsa hepsini elinden birileri vasıtasıyla alıp sana ekmeğini lütfeden…

Sabahı bilmez geceyi yaşamaz bir karamsarlık ve samimiyetsizlik biçilmiş olan, senin bedenine dar geleni anlayacak şuuru hangi yarın satılıktır pazarlığında yitirdin, söylesene. Satılan tüyü bitmemişin gözlerindeki umutsa, nasıl olur da sindikçe sinen ve birden ortadan kaybolan bir belleksizlik haline gelir bu çatışkı, söylesene.

İçinde biriken öfkene sabır ve yarın dizginini vururken sen, susana derdini anlatacak üslubu öğretip ve hep birlikte söylenecek şarkıların nakaratlarını mırıldansan ne olur acaba. Birden başlar birçok sayının yükselişi, sıfırdan sonra eksilmeye başladığı gibi…

Yığınların içinde çatlayan toprağın susuzluğunu dindirecek güç, inancınla yükselt yarın yapısını yeniden. Yeniden sen, yeniden ben, yeniden o… Yeniden biz… Deyinceye kadar!

 
Toplam blog
: 55
: 383
Kayıt tarihi
: 27.01.09
 
 

1975’te Ankara’da doğdu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F. İşletme Bölümü’nü bitirdi. Şiirleri..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara