Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '07

 
Kategori
Mizah
 

Yarından Sonra (Blogçularla)

Yarından Sonra (Blogçularla)
 

Yine çığlık atarak uyanmıştım. Korkunç bir rüya görmüştüm. Bütün korkunç kabuslarım gibi seksle ilgili bir rüyaydı. Yatağımda dört sarışın afet vardı. Birbirinden güzel dört sarışın top model. Rüya bu ya çıplaktık. Ben top modellerin topuyla birden çok afedersiniz sevişmeye hazırlanırken rüya bu ya bunların hepsi bir anda iri yarı birer zenciye dönüşmezler mi? Bu arada bendeniz de bir halta dönüşemiyorum kalmışım aralarında. Herifler çıplak ben çıplak. Çığlık atarak uyandım ve bir daha erotik film izleyerek uyumamak için yemin ettim.
...
Yüzümü yıkadım. Yoğun birgün olacaktı. Ev sahibimle mahkemelik olmuştum. Avukat benimle görüşmeye gelecekti. Evi tahliye etmemi istiyorlardı. Arka odadaki "Enerji Tahliyesi" ile ilgili deneyim bitmeden evi tahliye etmem mümkün değildi. Çünkü iki oda arasındaki duvarı yıkmıştım. Yedek parçacı olan ev sahibim duvarı yıktığımı görürse beni parçalara ayırıp satmaya kalkabilirdi.
...
Sürekli sponsorum annemle de aram bozuk olduğu için borçlarımı ödeme şansım yoktu. Bir anne evladına küser miydi hiç? Ama benim annem katı yürekliydi işte. Benim gibi bir evlada sırtını dönmüştü. Tarih onu affetmeyecekti. Ne yapmıştım ki ben ona? Ne yaptımsa bilim uğruna yapmıştım. Bankaya yatırmam için verdiği iki bin YTL'yi küresel ısınma ile ilgili araştırmamda kullanacağım bilgisayar sistemine yatırmıştım. Annemin sinir sistemi tabii dayanamamıştı buna.
...
Odaya geçip küresel ısınmayı kontrol altında tutan bilgisayarımdaki verilere baktım ki amanıııııııın! Kuzey kutbu'nda ani ısı değişiklikleri oluyordu. Çok önemli noktalarda ani ısı yükselmeleri vardı.
...
Hemen CNN'e baktım. CNN International'da Kuzey Kutbu'nda dev buzulların erimekte olduğu haberi veriliyordu. Tabii bu kimsenin umurunda değildi. Çünkü bu tür haberlere alışılmıştı.
...
Tekrar kendi kurduğum Küresel Isınma Sistemi bilgisayarımın başına geçtim. Aman Allahım... Üç gün evet tam üç gün sonra her yeri sular kaplayacaktı. Bu bir felaketti. Sorumlu bir vatandaş olarak hemen harekete geçmem gerekiyordu. Hemen harekete geçtim ve bir bira açtım... Yanlış anlaşılmasın sorumsuzluğumdan değil ben genelde iyi ya da kötü başıma bir şey gelirse bira açarım.
...
Derhal Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i aradım. Çankaya'da karşıma sayın Cumhurbaşkanının danışmanlarından biri çıktı.
"Buyurun beyefendi."
"Bana hemen Cumhurbaşkanı'nı bağlayın. Hemen..."
"Kim diyelim efendim. Yani sayın Cumhurbaşkanı sizi tanıyorlar mı?"
"Eee... Kendisi beni tanımaz ama ben kendisini tanıyorum beyefendi."
"Sayın Cumhurbaşkanı şu anda bir toplantıda. Başbakan'la görüşüyor. Not bırakın iletelim efendim."
"Ben sonra ararım" dedim.
Kapattım telefonu.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan toplantıda olduğuna göre arayabileceğim üçüncü bir isim vardı. CHP lideri Baykal. Hemen Baykal'ı aradım. Onun da bir yardımcısı çıktı.
"Sayın Baykal'la görüşebilir miyim?"
"Kim arıyordu?"
"Ben Kemal..."
"Beyefendi ne iş yaparsınız? Bilgi verirseniz sayın genel başkana ben de bilgi verebilirim. Ne iş yapıyorsunuz?"
"Bendeniz kısaca gazeteci, yazar, çizer, art direktör, traktör tamircisi, UFO araştırmacısı, zamanda yolculuk uzmanı, eleştirmen, seçmen, Süpermen Kemal Kara... Her neyse sayın Baykal'ı bağlayın hemen..."
"Konu neydi beyefendi?"
"Konu küresel ısınma var ya..."
"Eeee..."
"Küresel ısınma kaynıyor. Üç gün sonra her yer sular altında kalacak. Konu bu."
"Beyefendi bunun için hiç endişelenmeyin biz onu da Anayasa Mahkemesi'ne götürür iptal ettiririz..."
Telefonu kapatmıştı. Anlaşılan o ki derdimi liderlere anlatamayacaktım... Üç gün sonra heryer sular altında kalacaktı. Bir bira daha içtim ve kafam çalışmaya başladı. O sırada kapı çaldı. Gelen ev sahibim ve avukatıydı.
"Hoşgeldiniiiiiz... Hoşgeldiniiiiiz..."
Ev sahibimin avukatı çok asık suratlı, kel ve şişman bir adamdı. İnsana böyle bir korku filminin son sahnesini izliyormuş gibi bakıyordu. Adamı ne zaman görsem suratına bir tokat yapıştırıp.
"Bitti... Geçti..." demek geliyordu içimden...
Ev sahibim Hayrettin bey de yaşlı ve inatçı bir adamdı. Çok disiplinli, otoriter bir herifti. Bu herifi nasıl anlatayım. Benim tam tersim bir adamdı. Elinde her zaman taşıdığı bir el çantası vardı. Adam eve girerken sanki ev sahibi değil de Nazi Subayı gibi bakıyordu etrafa. Onu da en azından....
"Hayl Hitleeer!" diye selamlamak gerekiyordu.
...
Avukat bey mevzuyu açtı.
"Kemal bey diretirseniz mahkemeden hapis kararı çıkacak bilmiş olun. İmzalayın şu tahliye belgesini. Size 15 gün süre vereceğiz."
Sırıttım.
"Benim size başka bir teklifim var. Ben evi üç gün sonra boşaltacağım. İstediğiniz belgeyi imzalarım ama bir şartım var."
Hayrettin bey şaşkındı.
"Ne şartı?"
"Bana bir kasa bira alacaksınız. Kasayı avukat bey taşıyacak siz de içinden bir bira açıp bana vereceksiniz. Yoksa imzalamam. Evden de çıkmam."
Avukat da Hayrettin de şaşındı. Birbirlerinin suratına baktılar. İkisi birbirine o kadar benziyorduki eminim ayna kullanmayıp ara sıra birbirlerinin suratına bakıyorlardı. Avukat,
"Kemal bey dalga mı geçiyorsunuz?" dedi.
"Dalgalar üç gün sonra geçecek beyefendi" dedim. "Getirin birayı alın imzayı."
Gittiler bir kasa bira ile geldiler. Ev sahibim homurdana homurdana bir bira açtı verdi. Kafaya diktim. Belgeyi imzaladım. Çıkarken ev sahibim,
"Üç gün sonra seni de bira şişelerini de atacağım bu evden" diye sırıttı.
"Üç gün sonra gelirken yürümeyin bir tekneye binin" dedim. Anlamadı tabii lavuklar.
...
Üçüncü birayı içtikten sonra içgüdüsel olarak annemi aradım.
"Anne.... Anneeeeee...."
"Ben seni evlatlıktan reddettim... Ne istiyorsun?"
"Anne hemen evi boşaltman lazım. Üç gün sonra her yeri sular basacak..."
"Öyle mi? Vah vah... Son yalanın bu mu oğlum. Şimdi de bunun için mi para isteyeceksin benden."
Anlaşılan o ki annem ne desem bana inanmayacaktı. Onun derdi başkaydı.
"Bak Ragıp beyin kızı İstanbul'da. Sana alayım şu kızı diyorum. Modern kız. Eczacılık okumuş. Açarsınız bir eczane gül gibi geçinirsiniz. Kız çok titiz. Temiz. Disiplinli. Evlerine gittim. Vallahi bal dök yala..."
"Anne sorun da burada. Kızın evine bal dök yala. Benim eve bal dök böcekler yalasın. Ben doğal bir adamım evimde bile doğal hayatı bozmadan yaşıyorum. O kız çok düzgün. Yani ben kızın yanında biraz eğri durmaz mıyım?"
"Oğlum kız seni beğenmiş. Sen he dersen olur bu iş. Takalım birer söz yüzüğü ben para da veririm sana. Çıkar gezersiniz. Pastaneye falan gidersiniz."
Aklıma müthiş bir fikir gelmişti.
"Anne tamam. İsteyelim Mualla'yı... Yalnız sen de bana biraz para ver ki hazırlanayım yani."
"Bak sakın bir oyun oynama para için."
"Yeminlen anne. Üç gün sonra isteyelim. Bak yalanım varsa zamanda yolculuk etmek nasip olmasın."
Bildiğim bütün yeminleri sıralamış annemi inandırmıştım. Annemle sıkı pazarlık sonucu birbin YTL kapmayı başarmıştım. Hayatımın son üç gününü para sıkıntısı olmadan geçirecektim.
...
Annemden kaptığım bin YTL ile Taksim'e çıkıp eğlenecektim ki bilgisayar gözüme ilişti. Blog sayfası açıktı. Gözlerim doldu. Blog arkadaşlarım. Bari onları kurtarmalıydım. Hemen Fulya'yı aradım.
"Fulya felaket."
"Ne oldu son yazdığın blog mu silindi?"
"Hayır. Süleyman Ekim blogdan ayrılmış..."
"Olamaaaaz..."
"Fulya şaka. Beni iyi dinle küresel ısınma... Üç gün içinde her yeri su basacak."
"Su... Suuu. Kemal sağol... Su ile ilgili romantik bir blog yazacağım sonra konuşalım..."
...
Ümit Culduz'u aradım.
"Ümit Culduz neredesin ya. Bir aşık oldun ortadan kayboldun."
"Abi ben artık aşk adamıyım."
"Dinle. Üç günün var. Her yeri su basacak. Üç gün doya doya yaşa aşkını. Anladın mı?"
"Anlamadım. Ben bir şey duymuyorum... Seviyorum Kemal... Ben aşığım arkadaş."
Anlaşılan Culduz da kopmuştu.
...
Celal Çelik abimi aradım.
"Celal abi. Felaket..."
"Kemal blog yazıyorum. Bak blog yazana yılan bile dokunmazmış sonra ara beni."
Celal abim ne dedimse dinlemedi. Öyle ya. O blog yazarken dünya batsa umurunda olmazdı. Adam bloğu harf harf örerek yazıyordu. Dünya batsa umurunda mıydı.
Gül'ün İçinden, Sabiha Rana, Abdulkerim Eser, Ruksan İldan, Ayrıntıda Gezinmek, Yağmur Zamanı, Savaş Şakar, Nilgün, Snopy, Harun Deniz, İbrahim Kapaklıkaya, İbrahim Pekbay, Işın Çavdar, İnci Perisi, Mehmet Eren, Kemal Ayaydın, Yılmaz Değirmenci, Patriot, Mavi Ruh, Emekli Bir Subay, Tuba, Mehtap Dalayman, Sedaca, Erksan Erçelik, Akdenizli, Oğuzkan Bölükbaşı, Yasemin Sürmen, Halide, Gerektiğinde, Nil Görkem, Cellma, Mustafa mumcu, Berk Yüksel, Patriot, Haluk Aktaş, Neşe Evrim, Korkut Ata, Analizatör, Mustafa Öncül, Ahmet Tahir, Beyhan Biçkin Kozanoğlu, Homeros, Ali Tunçkay, Nilay Torun, Gülpembe, Peri Kızı, Belma Çolak, Erol Işık, Mehtap Dalayman, Yücel, Çalışkan Adem, Üzeyir K, Adelina, İlkay, İbrahim Pekbay, Aakdeniz, Emin Bülent Erenoğlu, Ferhat, Berk Yüksel, Emre Tekin, Kevser Şekercioğlu, Hakan Gümüş, Mavi Ruh, Neşe Evrim, Eylem Doğa, Melda, Hayal Arslan, Ayda, Başak Altın, Yeşim, Hoşsada, Akdenizli, Ersan Erçelik, Yağmur, Kerem Oğuz, Metin Özkaya, Ahmet Üstündağ, Oynamıyorum, Ruksan İldan, Sibel, Bettyboopben, Harun Deniz, fgs53, Selda Kılıçoğlu, Sıla, Murat Kaya, Meral Yağcıoğlu, Tanju, Sibel Güngör, Yıldız Yüksel, Serkan Dilek, Nilgün, Tuba, desibel, pirmete, pınasay, Esrasan, Nuray Azizoğlu, K. Feza Yılmaz, A-siyazar, Yağmur Zamanı, Vakayinüvis, Fethiye Genç, Hasan Arslan, Esra, Sema Sener, F. Gökçe, Burgutex, M. Talip Girgin. Ulaşamadıklarım beni bağışlasın. Bilenler bilmeyenlere anlatsın.
Ulaşabildiğim herkesi arayıp not bıraktım... Ki kapı çaldı. Açtım... Karşımda sanki Roma Tatili filminden çıkıp gelmiş bir kız. Serap mı görüyorum diye düşündüm... Yanlış gelmiş olmalıydı... Yani böyleleri genelde benim hayatıma uğramazdı da...
"Buyurun..."
"Kemal..."
"Evet... Kendisi ben oluyorum... Tanıştırayım... Kemal heh heh..."
Kızın güzelliği karşısında saçmalamaya başlamıştım. Kimdi bu kız? Benim hayatımda ne arıyordu. Muhtemelen yolu karıştırmış olmalıydı...
"Ben" dedi.
"Ayça... Kanada Üniversitesi'nden... Sizinle mailleşiyorduk. Hatırladınız mı? Küresel ısınma konusunda."
Kıza çok ısınmıştım. Küresel ısınma umurumda mıydı...
"Ayça... Hoşgeldin. Ben de küresel olarak ısınmış bir durumda... Yani... Buraları üç gün içinde su basacak beni de ter bastı... Ben yani... Rock müzik severim genelde. Aslında Beatles'tan başlar. Queen, Genesis, Bonjovi... Romantik şarkılar da dinlerim. Zamanda yolculuğa ve Kadir İnanır'a inanırım. Yani Kadir İnanır da şimdi benim yerimde olsa gözlerine inanamazdı diye bağlayım içeri gelsene."
Ayça elinde dosyalar içeri girdi. Diana Ross'un şarkısındaki kızdı bu işte ya. İyi kızı bulmuştuk da üç gün içinde iklim değişikliği yaşanacak ve hepimiz ölecektik. Ayça'yı tanıdıktan sonra ölmek olur muydu? O halde dünyayı kurtarmam gerekiyordu...
...
Telefonum çaldı. Arayan yöneticiydi.
"Kemal bey bahçe için hala ödeme yapmadınız..."
"Beyefendi üç gün sonra sadece kendi aydatımı değil tüm sitenin aydatını ödeyeceğim" dedim kapattım. Ayça ile bilgisayarın başına oturduk. Eriyen buzulların iklim değişikliğini başlatmasına üç gün kalmıştı. Ayça gözlerime baktı.
"Kemal bu bir felaket..."
"Ayça'nın gözleri gerçekten felaketti..."
...
Ayça ağladı...
"Her şey 100 yıl önce başladı... Tam yüzyıl önce bu felaketi tetikleyecek endüstrileşme başladı. Bak dosyada var. Tam 20 büyük endüstriyel tesis. Onlar ozon tabakasını ilk delen tesisler oldular... Artık çok geç. Geçmişi değiştiremeyiz..."
"Ben... Ben galiba buldum..."
"Neyi?" dedi Ayça...
"Dünyayı nasıl kurtaracağımızı. Aslında seni dansa davet etmek isterdim ama..."
"Evet" dedi Ayça...
"Benimle" dedim...
"Benimle geçmişe gelir misin?"

To Be Contuned (Tövbe tövbe devam edecek)

 
Toplam blog
: 179
: 2576
Kayıt tarihi
: 21.01.07
 
 

Barışa ve kardeşliğe inanıyorum. Türkiye'nin yaşadığı tüm sorunların kardeşlikle çözümlenebileceğ..