Yasaklardanaldananlara

İnce bir sitem kaldırdım gökyüzüne, şeytanın gölgesinde. Ve tuvaletimi yaparken çamaşır makinasının camında bile seni gördüm silüetinde.

Etin etimde. El ele..

Birlikte yükselmeliydik göğe yasakların simgesinde 'biz' oluvermeliydik. Hiç düşünmedim senden sonrasını ölmeden önce.

Bankta oturuken yaşlı amcalara gülümsememizin bu denli hüzün vermesini şimdi kavrıyorum. Aslında komik değildi onlar. Komik olan bizdik salçalı öpüşürken sabahın köründe...

İlerleyen saatler aleyhimizeydi birbirimizi görmemek üzere.

Kelime oyunlarında ağlattın sen beni susuşlarında güldürdün. Kah seviştin kah kan döktürdün damarlarında dolaşan ruhumdan.

Sen değildin bu oyunun kurucusu.

Sen değildin mahremiyetimden ödün isteyen.

Sen değildin biliyorum çünkü sen beni sevmiyordun.

Tanrıydı oyunda beni ebe seçen.

Taş .... aklarından süzülen sıvılar kadar masumdum oysa ben.

Mizahi bir ayrılık kaldı elimde senin tarafından. Başım dönüyor artık dönmedolaplarından.

Yalanlarını sevdim ben senin, oysa aldanmadığımı adın gibi biliyordun sözcükler ağzından dolu şeklinde yağarken.

Islanmak istedim seninle.

Seviyormuş gibi rol yaptım.

İstanbul'u oynadım sen istedin diye.

Sosyalizm fışkıran gülümsemelerin vardı senin. Tığ gibi nice esprilerin. Şiirlerin vardı kraliçe kokulu.

Bu sabah uyandığımda yemeğe kedimi verdim. İştahla yedi. Ama bugün tören günü değildi. Bir kaç ay sonra giderdik belki cenazeme ayın yedi'si gibi...

Takla atan ellerin vardı belimin etrafında. Dudakların vardı ıslak dudaklarımın çevresinde yürüyüşe çıkan aklımda kalan..

Tuttuğun takımın maçında gol yediğinde ki yüz ifaden gibi seviyorum seni. Heyecan dolu. Dakika bilmem kaç.

Gizlim saklı giz'im sende saklı. Baştan çıkarıp aşk'a çarptırdı. Avuç içlerin terlemeden gittiğin yerden bir koşuda gel !
Elini yıkama vakit kaybetmeden gel. Usulca, sessizce öp beni kimseler görmeden. Özledim seni, gözlerimi kapadığımda rüyama gel.