Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '15

 
Kategori
Felsefe
 

Yaşam ve canlılar

Yaşam; canlı bir varlığın doğması, büyümesi, yaşlanması ve ölmesi sürecidir. Yaşam; canlı varlıklarla ilgili bir kavramdır. Öyleyse “canlı” ne demektir?

Canlı-cansız varlıkların en önemli ayırıcı öğesi; hareketlilik olmaktadır. Canlı varlıklar,hareketlidir. Bunun sonucunda canlı varlıklar değişebilmekte ve gelişebilmektedirler. Canlı varlıklar, çoğalabilmekte ve üreyebilmektedirler.

Cansız varlıklar da hareket edebilmektedir. Ancak, hareketleri sınırlıdır.

Keza; cansız varlıklar da çoğalabilmektedir. Bu çoğalma ya kimyasal ya da fiziksel yöntemlerle olmaktadır. Buna karşılık; canlılar,fiziksel ya da kimyasal olarak çoğalamamaktadır. Canlılar için,biyoloji diye ayrı bir bilim geliştirilmiştir.Bu bilimin temelinde,RNA lar ve DNA lar ve atom altı parçacıkları vardır.

Bu anlamları ile yaşam ve canlı kavramları; bilimin gelişmesine engel oluşturmaktadır. Özellikle; makro ve mikro kozmoslarda yaşam ya da canlı varlık açısından, çözümler üretmeğe çalışmak yanlış ve zor olmaktadır.

Neden başka saman yolları yıldızlarında “yaşam” arıyoruz? Neden ille de “canlı varlıklar” ı bulmağa çabalıyoruz? Neden durmadan başka evrenlerde “yaşam” izi arıyoruz? Yaşam izafi bir kavramdır. O zaman bu çabalar neden?

Güneş; yalnızca kişioğullarının yaşadığı bir gezegene yaşam vermiyor. Güneş sistemindeki her gezegende yaşam vardır. Yaşamı “enerjinin yoğunlaşması ya da genleşmesi” biçiminde tanımladığımızda;tüm gezegenlerde ve tüm saman yollarında ve galaksilerde de yaşamın olduğu anlaşılır. Hatta; buna göre, güneşte de yaşam vardır.

Gerçekten de; her bir atom ya da atom alt parçacığı; enerjinin belli bir biçimde yoğunlaşmasının sonucudur. Bu nedenle;insanın, hayvanın, bitkinin yanında kayanın, suyun, ,gazların da bir yaşam biçimi olduğu düşünülmelidir. Çünkü; devinmekte ve çoğalmaktadırlar.

Bilim; canlı-cansız ayırımını bırakma noktasına çoktan gelmiştir. Artık, nötronların bile canlı oldukları, bilinçli devindikleri düşünülmektedir. Atom altı parçacıklar, tekdüze devinmemekte; değişik devinimlerde bulunmaktadır. Bu da; canlı olduklarının bir belirtisi olarak algılanmalıdır.

Sorun; ”yaşam” kavramında da,buna koşut değişikliğin yapılmasıdır. Örneğin; tüm makro kozmosun tek bir canlı olarak algılanması olanaklıdır. Bu durumda; her galaksi bu devingen ve canlı varlığın çeşitli organları(gözü,beyni,midesi,yüreği-belki de hücreleri-)olarak düşünülmelidir. Ya da; galaksilerin her birinin ayrı bir canlı varlık olduğu ve güneşlerin organlar ve gezegenlerin de bu organların hücreleri olduğu düşünülmelidir.

Benzer düşünceler; mikro kozmosa da uyarlanabilir.

Böyle olunca; mikro ve makro kozmoslardaki araştırmalar daha kolay,anlaşılır ve sistematik olacaktır.

Geriye  “insan=kişioğlu” kavramı kalıyor. Günümüz yaşam biçimlerinden en iyisini(öyle mi acaba-örneğin bitkiler kendi besinlerini kendileri üretirken bizler bunu yapamamaktayız-)oluşturmuş olan bizler.

Mikro ve makro kozmoslarda “insan” aramak da yanlış olmaktadır. Gerçekten de; neden hep makro kozmosta kişioğlu dediğimiz organizmanın benzerini arıyoruz? Neden,mikro kozmosta “insan” aramıyoruz?

Şüphesiz; uzayın derinliklerinde de enerji “kişioğlu” ortaya çıkaracak hücreler olarak yoğunlaşmış olabilir. Oralarda da Big-Bang ler yaşanmış olabilir. Bu olasılık çok fazladır. Ancak; bu neyi kolaylaştıracak ve neye yarayacaktır?

Amaç; atomlarla ve atom altı parçacıklarla aynı dili kullanmak olmalıdır. Çünkü; başka gezegenlere gidildiğinde, yapılacak olan “enerji iletişimi” ile haberleşme, çoğalma, var olma ya da yaşama olacaktır.

Bu nedenle;yaşamın yeni tanımına göre; mikro ve makro kozmos çalışmalarına önem verilmeli ve bu alanlardaki gelişmeler hızlandırılmalıdır.

 
Toplam blog
: 142
: 578
Kayıt tarihi
: 04.09.13
 
 

1940 yılında İzmir'de doğdum İzmir Atatürk Lisesi'ni bitirdim 1961 yılında Mülkiye(Siyasa..