Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Yasama'nın referans kaynakları AB mi Millet mi?

Yasama'nın referans kaynakları AB mi Millet mi?
 

Yasama konuları, çiğ damlası dengesi gibi hasastır.


Devletin icraatı, kamu kurumlarının yürütmenin birimleri olarak sorun ve çözüm önerileri için en uzman bilgi birikimi ve çözüm önerileri bu kamusal kurumların yoğunlaştırılmış önerilerinde görülebilir.

Yasalar çıkarken, yasa konusu sektörün bilgi ve görüşü alınmadan hatta haberi bile olmadan ilgili kamu veya kamusal kurumların bilgilendirilmesi veya bilgilerinden yararlanma hatıra bile getirilmeden sadece parti platformlarında yapılandırılan (şekillendirilen) yasaların çıkarılması ne kadar realist ve toplumun sorunlarına çözüm üretebilir veya devletin milli çıkarlarına uygun sonuçlar doğurur.

Kamu kurumlarının birçokları kendi uygulayacakları yasa değişikliklerini, yasalaşmadan önce hiç haberleri dahi olmadığı malesef çok zaman realitedir. Belki yasama platformlarında ki komisyon çalışmalarında en üst düzey yetkililer bulunuyordur ancak bu bürokratlar da siyaseten atananlar olmaları ve çıkan yasaların ilgili sektörlerin birimlerinde ve taşra kuruluşlarında yadırganması, nasıl değerlendirilmelidir!

Yasaların görüşülmesi aşamasında, basına yansıyan haberler, bakanlık kademelerinde soruşturulup bilgilenme talep edildiğinde, görevlilerin yanıtları, eğer basından haber takibi de yapmamışsa haberim yok cevabı verilmektedir.

Diğer taraftan siyasi partiler özellikle iktidarda olanlar, yasama çalışmalarında demokratik işleyiş olarak, hangi yasal düzenlemelerin de tabandan yansıyan demokratik işleyişle şekillenmiş yasamada kanunlaşmış çalışmalar var! Ya da özel sektörün kamusal kurumlarının brimlerinden toplanan bilgierin derlenmesi ile şekilleniyor. Peki bu çalışmalar kaç kişinin üstün zekası ile oluşuyor?

Devlet yönetimi antik çağdan beri ve dini kaynaklarda da üstün ve önemli bir dünya işi olarak değerlendirilmektedir. Hümanizm ve felsefi açıdan kişi hakları ve evrensel hak ve hukukun tesis ve yürütülmesinin önemi bakımından vurgular yapıldığı gibi, dinimiz açısından da özetle; sırat köprüsü geçişi gibi kıldan ince kılıçtan keskince bir görev sorumluluğu taşımaktadır. Her alınacak kararlarda ülke nüfusunun topyekün hak ve görevleri söz konusudur. Demokrasi gereği olarak katılım sağlanması da bu nedenlerle çok önem taşımaktadır.

Son anayasal kurumlar arasında ki sorun veya polemiklerin kaynağı da bu eksikliklerden kaynaklanmaktadır. Öyle bir tepki potansiyeli oluşmasına neden olunuyor ki yapılacak yasama hazırlıklarında kaynağından değerlendirmenin önemseneceği yerde, gayri milli tarafların değerlendirmeleri daha önemsenir durum görülmektedir.

Bu yasama çalışmalarında görülen kendi kamu veya kamusal kurumları dışlama veya kaale almama durumu, özellikle milli servet ve kaynakların konu edildiği kanunların değiştirilmesinde veya revize edilmesinde de çok önemli husustur. Millet'in geleceğini yönlendirecek yasal düzenlemelerin tanziminde kendi ilgili kurumların güvenilmez sayılırcasına devre dışı bırakılmasının izah edilir tarafı zor bulunur.

Bugünlerde ki anayasal kurumlar arasındaki bildiri diyaloglarının nedeni de bundan kaynaklanmaktadır. Diğer kamu kurumlarıda gerçeklere ters ulusal çıkarlara uygun bulmadıkları kendi konularına giren yasama sonuçlarından rahatsız olsalar da özerk olmadıklarından yada atanmaları iki dudak arasında olmasından dolayı ses çıkaramamaktadırlar.

Onlara, siz çıkan yasayı uygulamaktan sorumlu görevlilersiniz gözüyle bakılmaktadır. Onların tecrübe ve bilgi birikimlerine referans olarak bakılmaya gerek görülmediği anlaşılmaktadır. Bu durumlar aslında geçmiş yasama dönemlerinde de görülmüştür son zamanlarda daha dikkat çeker ve huzursuzluk yaratır durum almıştır.

"Ben ne dersem o olur " söylemi her zaman haklı ve rasyonalist olmaz. Bu durum ülkenin huzursuzluğuna yol açacak kerteye kadar götürülmemelidir. Demokrasi savunularak diye! Devletin anayasal kurumlarının küçümsenmesi veya etkisizleştirilmesi kendi bulunduğun dalı kesmektir.

Demokratik sistemi ayakta tutan müesseselerin yıpratılmaması ve neticede ülkede kaos yaratılmaması için herkes üzerine düşen sorumluluğun bilincinde olmalıdır. Konuşmalar da her cümlenin başında, sonunda politik olarak egemenliğin millete olduğunu tekrarlarken dışarıdan gazel okuyanlarada bunu hatırlatmaları gerekmiyor mu! Onlar Milletin işine karışınca millet egemenliği askıya mı alınıyor!

Son günlerin basın manşetleri ve kuvvetler ayrılığının yasama, yürütme, erk sahipleri arasındaki olumsuz diyaloglar, bu yorumlara neden olmaktadır.



nariçi-23.05.08



 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..