- Kategori
- Öykü
Yaşamak 1

Yaşamak elli yaşlarında, saçları kırlaşmış biriydi. Bilmecemsiydi… Bir gün toz pembeydi, bir gün zifiri. Bazen uçuk kaçık, bazen mantıklı, akıllı. Yaşamak, ne hali varsa onu görmekle meşguldü. Yaşamak umuruna kimseyi yaklaştırmıyordu. Yaşamak alışmak gibiydi ve sonra alıştıklarıyla savaşmak gibi. Yaşamak sayı saymak gibiydi. Bak Mart ayı da bitti. Yaşamak daha dün Ocak’tı. Soğuktu soba yanıyordu, yağmur yağıyordu. Say, say aslen biten ömürdü Yaşamak.. Günler nasıl geçip gidiyorsa, öyle geçip gidiyordu.
Yaşamak narin, devingen, çalkantılı, duyarlıydı. Bilirdi denetimi kendinde değildi. Yaşamak ölümün hem kavalyesi, hem yenilgisiydi. Sürekli kaçmaktan ve koşmaktan, bir gerçeklere bir düşlere çarpa, çarpa geçen yıllardan yıpranmıştı. Artık Yaşamak ne kadar geç olsa da yaşamak, bir yerlere tutunmak, kök salmak istiyordu.
Yaşamak, yorgun, bitkin Dünya Ana’nın kapısını çaldı. Dünya ana zengindi. Geniş toprakları, denizleri, ağaçları, köyleri, şehirleri vardı. Dünya Ana ona deniz kıyısında, küçücük bir bahçe içinde, küçücük bir ev gösterdi. Yaşamak yüzünde acayip bir gülümsemeyle, adeta yabancı, deniz aşırı ülkelerden çıkıp gelmiş, aslında pek işin içinde değilmiş gibiydi. Ama bu Küçük bahçeyi ve evi çok beğenmişti. Hiç bir şeye karşı çıkmadı. Dünya Ana’nın gösterdiği yerde yaşamaya itirazsız kabul etti. Davranışlarında insanı duygulandıran, sanki yalvaran, yakaran bir şey vardı. Yaşamak Dünya Ana’nın gönlünü kazanmıştı. Dünya Ana, Yaşamak’la insanca, dostça, annemsi bir ilişki kurmuştu. Yaşamak “Burasının deniz koktuğunu, düzen, güler yüz, güven ve dürüst bir yaşam koktuğunu söyledi. Çoktan beri bunlardan yoksun kalmış, bunları arayan bir hali vardı. “Doğru dürüst bir yaşama alışmamışsa nereye varır bunun sonu” diye düşündü Dünya ana. “Göreceğiz bakalım” dedi içinden gülümseyerek.