- Kategori
- Gündelik Yaşam
Yaşamı Sevmek
Her sabah aynada yeni bir çizgiyle karşılaştığımda bunun yaşlılık değil, yaşanmışlıkla ilgili olduğunu düşünecek olgunluğa eriştim nihayet. Arıza sinyalleri veren kilolu bir bedenim olsa da ne gam?Seviyorum kendimi.
Seviyorum hayatı
Seviyorum dostlarımı.
Seviyorum içimdeki yaşama sevincini.
Bu saatten sonra önemli olan anlamsız sayılar değil, yaşadığımız günlere güzellik katabilmek. Şimdilerde bazı hayalleri gerçekmiş gibi yaşamanın mutluluğunu keşfetmiş olmanın ayrıcalıklı tadına vararak yürüyorum geri kalan yolumu. Katı gerçeklerle mutsuz olmaktansa, hâlâ kurabileceğim bir hayalim olmasının keyfini sürüyorum.
İnsan bu yaşlarda bedensel hazlardan çok, ruhsal tatmini yaşamak istiyor. Ruhuma dokunan şeylerin; bir sözcük, bir şiir, bir nesne, bir çiçek, bir koku ya da estetik güzelliği olan herhangi bir şeyin beni alıp bir başka dünyaya götürmesi beni mutlu ediyor.
Bugüne kadar yaşa(ya)madığım, hep erteye bıraktıklarımla hayatı ıskalarken, zaman akıp gitti. Bu yüzden, başkalarının beklentilerini karşılamak için yaşamak yerine, tutuklu kaldığım mecburiyetlere direnme zamanı.
İçimdeki fırtınanın kıyılarıma bıraktığı tortuları temizleme zamanı.
Eskinin kanayan yaralarını sarma zamanı.
“Sevmek için geç, ölmek için erken”* diyen şaire inat, tüm güzelliklerin yolu sevgiden geçiyorsa, son güne kadar sevme zamanı.
Birkaç gün sonra doğum günüm… Gittikçe kısalan yılların neden coşkuyla kutlandığına bir anlam veremiyorum. Pahalı hediyeler, süslü, gönül alıcı sözler, kalabalık kutlamalar pek de umurumda olmuyor. Ama bazen, insan sadece tek bir kişinin birkaç sözcükle onu hatırlamasını istiyor!
Sadece hatırlamasını…
Hepinize Mutlu Yıllar.
*Attila İlhan