- Kategori
- Edebiyat
Yaşayan halk ozanlarımızdan Aşık Musa Karatepe
Yârin bahçesine seyrana girdim
Bülbüller ne güzel güller ne güzel
Hakk’ın emri ile divana durdum
Gönüller ne güzel haller ne güzel
***
Gül yüzlü yâr ile gönlüm eğledim
İndim aşkın deryasını boyladım
Yârin aşkı ile çaldım söyledim
Yâr ile söyleşen diller ne güzel
***
Halimi arz ettim o yâre dedim
Bülbül olup gül dalına tünedim
Yârin bahçesinde meyveler yedim
Meyveye dokunan eller ne güzel
***
Musa der aşk ile yudum gözümü
Nazlı yârden saklamadım sözümü
Bülbül gibi konuşturdum sazımı
Yâr için konuşan teller ne güzel
. Efendim bu güzel ve lirik sözlerin sahibi Afyonkarahisar yöresi, halk ozanlarımızdan Âşık Musa Karatepe’nin şiirlerinden alıntı yaparak sizlere sundum. Anadolu toprağı halk ozanlarımızın harman olduğu yerdir. Bir Osman Atilla bir Âşık Yoksul, Yeğeni sanatçı Kubat, Eğitimci şair Muharrem Kubat, Derviş bu topraklar üzerinde yetişmiş ve sazı ile sözleriyle gönüllerde taht kurmuşlardır
Geçen yaz ( 27 Temmuz 2010 ) da Afyon ili, Emirdağ ilçesine bağlı Karacalar Köyü’nde Aşık Yoksul Derviş’in ( Şemsettin Kubat ) heykelinin açılış töreni vardı. Bu törene ben de Aydın Söke’den davet edilmiştim. Başta Afyon Valisi Sayın Haluk İmga olmak üzere ilçe kaymakamları, belediye başkanları ve yakın köylerden oluşan iki binden fazla insan bu törene katılmışlardı. İşte bu tören sırasında Âşık Yoksul Derviş ile beraber birkaç halk ozanı daha vardı. Hatırladığım kadarıyla Ozan Talat Göktaş, Ozan Ersöz, Ozan Ali Bilgi ve Ozan Âşık Musa vardı. Karşılık türküler ve değişler söylediler.
Tören sırasında ancak bir merhaba diyebildim. Daha sonra biraz sohbetimiz oldu. Aradan iki ay geçtik sonra Âşık Musa beni telefonla aradı. Hal hatır sorduktan sonra benden açık adresimi istedi. Aradan 10, 15 gün geçtikten sonra Âşık Musa’dan koca bir zarf aldım Bana mektup ve şiirlerini göndermişlerdi. Telefonla sazıyla bir iki türküsünü de dinledim. Ve Üstadım Kadir Bey, benim için bir şeyler yazarsanız sevinirim diyordu.” İşte bundan dolayı da ben de yazıyorum. Âşık Musa’ yi sizlere tanıtmaya çalışacağım. Âşık bana 10 Ekim 2010 tarihinde gönderdiği mektupta aynen şunları yazıyor. “
Sevgili üstadım ve değerli ozanım Sayın Abdülkadir Güler Bey, Âcizane kısa hayat hikâyemden ve eserlerimden ( şiirlerimden ) bazı kesitler sundum. İnşallah ilgilenirsiniz. Bu sunduğum hikâyelerim gerçek çektiklerimin ve acı hayat hikâyemin yanında adeta bir zerre kalır. Ama zaten bir söz vardır “ aşığa cefa gerek”diye zaten çile çekmeden bir eli yağda, bir eli balda âşık olunmaz. İnşallah bir gün yüz yüze görüştüğümüz zaman daha detaylı bilgiler sizlere vereceğim. Aşağıdaki şu beyitler benim hayat yolunda çektiklerimin bir ifadesi olmalı:
Yüreğim yaralı kor gibi yanar
Değmeyin yarama, yaram çok kanar
Soğutmaz içerim ırmaklar, pınar
Yaralı kara bağrım köz ile gardaş
Âşık Musa Karatepe mektubunun bir başka yerinde Kerbela Şehitlerini anarak İmam Hüseyin’in dilinden şunları yazıyor:
Zalimin elinden düşmüşüm dara
Türlü çile çektim bahtımız kara
Yetmiş yedi yerden almışım yara
Kâfir Yezit bizi kesmeden yetiş.
Mektubunu şu cümlelerle bitiriyor: " Sevgili üstadım, sizlere, ailenize ve dost ve tüm canlara sonsuz sevgi ve muhabbetlerimi sunuyor ve de hürmetle ellerinizden öpüyorum. Hoş ve dostça kalınız” altına adını soyadını yazıp imzalamışlardır.
Âşık Musa’nın kısaca özgeçmişini şöylece anlatıyor: " 01. 02. 1958 yılında Afyon ili Bayat kazası Sağırlı köyünde dünyaya geldim. Babam inşaat ustasıydı, annem ev hanımı idi. Köyümüz küçük bir Yörük köyü idi. İlkokulu kendi köyümde, ortaokulu Afyonda okudum. Ortaokul yıllarımda bağlamaya tanıştım, zira içimde birde müziğe karşı aşırı bir sevgi ve ilgim vardı. Fakat köyde bunu hoş görmeyenler vardı. Bundan dolayı bağlamayı elimde tutmayı ve hatta elime alıp köyde gezemiyordu. Ama tüm bunlara rağmen gecegündüz başladım çalmaya.
Ailemizde bağla çalan da yoktu, yalnız ailemizde şiir yazarlar vardı. Örneğin derem güzel şiirler yazıyordu. Ne yazık ki dedemi çok küçük yaşta kaybettim. Bilhassa halk müziğine karşı büyük ilgi duyuyordum. Kimi zaman taş plaklardan dinleyerek usta malı türküler de çalmaya başlamadım. Özellikle Kırşehirli Neşet ERTAŞ Ustadan çok etkilendim. Neşet Ustanın eserlerini kendime örnek aldım. Yine rahmetli Âşık Mahzuni’ye de çok seviyorum. Âşık Mahzunu eserleri kendime bir hobi olarak benimsedim. Onu rahmetle ve saygıyla anıyorum.
Daha sonra vatani görevimi 1977 – 1978 yıllarında vatani görevimi komando olarak ifa etim. Askerlik dönüşü 1982 yılında bir açık kasa kamyon aldım ve yurt inde nakliye işleriyle uğraşmaya çalıştım. Hayatı tecrübelerimle hayatım kazandım. Allah ve onun Resulünü iniyorum. Ehlibeyte karşı büyük bir sevgim vardır. Hak aşığı Yunus Emre’yi çok seviyor ve takdir ediyorum. Yine 12 imamlarımızdan ve pirimiz Hacı Bektaşi Veli’den örnekler aldım. Âcizane bu Hak ve halk dostlarından ilham aldım. Kerbela’ya karşı yapılan zulümleri hoş görmüyorum. İşte.bu açıdan şiir yazmaya başladım, halen Afyonkarahisar’da ikamet ediyorum. Evliyim, üç kız ve bir oğlan babasıyım. Beni tanıyan, tanımayan herkese, tüm sanatçı, ozan arkadaşlara selam ve saygılarımı iletmenizi diliyorum “ diyor.
Âşık Musa bunları söyledikten sonra şiirleri konusunda da şunları vurguluyor: Ben şiirlerimde Ehlibeyt başta olmak üzere önce insana değer veririm. Kardeşliğe, seviye ve hoş görüye yer veririm. Örneğin “BİR ALLAH İÇİN “ başlıklı şiirimde şunları yazmışım:
Anamız Havva’dır babamız Âdem
Gelin birleşelim bir Allah için
Hepimiz kardeşiz, insanız madem
Gelin birleşelim bir Allah için
***
Allah bir, Resul bir, Kuran’ımız bir
Daima Mevla’yı edelim zikir
Bulunduğumuz hale diyelim şükür
Gelin birleşelim bir Allah için
***
Daima dürüst ol ey garip yoldaş
Bütün insanlığı bilelim gardaş
Bir olun buyurdu pir Hacı Bektaş
Gelen birleşelim bir Allah için
***
Musa Derki ben bir garip dervişim
Tüm canların hikmetini görmüşüm
Ta ezelden ben bu sırra ermişim
Gelin birleşelim bir Allah için
***
Dikkat edilirse Ozan Musa Karatepe birlikten yanadır, kardeşlik ve hoşgörüden yanadır, ilhamını koca Yunus Emre’den, Hacıbektaş- ı Veli’den ve Âşık Veysel’den alıyor. Çığırtkan değildir, şiirlerinde bölücü, yıkıcı değildir. Birlik ve beraberlikten yanadır. Toplumun geleneklerine, inançlarına asla ters düşmüyor. Günlük geçici heveslere asla kapılmıyor. Dili ve Türkçesi de yaşayan Türkçedir.
Şiirlerinde arı ve duru bir Türkçe kullanıyor. Şiirlerinde genel olarak 6+5=11 heceli tercih ediyor… Kâfileri ( uyakları) yerli yerinde kullanmasını biliyor. Daha doğrusu halk şiirinin geleneğine çok yakından takip ediyor ve ona göre şiir kozasını örüyor. Henüz şiirlerini bir kitapta toplamamıştır. Elbette ileri için daha güzel ve daha kalıcı bekliyoruz. Ozanımızın “ Ela gözlerine “ adını taşıyan şiiri de bir baka güzellikte. Her aşığın gönlünde bir sevgilisi yok mu, elbette onunda bir sevgilisi vardır, okuyalım ve görelim, sazını dillendiren Aşık Musa’nın sazından bakın ne nağmeler çıkıyor:
Ela gözlerine kurban olduğum
Gönlümden bir selam veresim geldi
Gece, gündüz hayaliyle dolduğum
O gül yüzlerini göresim geldi
****
Sen sevdan bitmez bu garip canda
Aşk ile dolanır kalbimde, kanda
Yönünü yönüme döndüğün anda
Yüzlerine yüzüm süresim geldi
(……..)
Musa derki bir kez geldim cihana
Gülmedim dünyada ben kana kana
Binyıl yaşasam da doyamam sana
Canımı yadigâr veresim geldi
Ozan Musa bana gönderdiği uzunca mektubunun bir başka yerinde şunları yazıyor: Birçok halk ozanların meclisinde bulundum, onlarla birlikte televizyon da yapılan programlara katıldım. Karşılıklı şiirler ve değişler, türküler okuduk Hatta atışmalarda da bulunduk. Bu konuda birçok ozanlarla bir araya geldim. Ancak bazı ozanların karşılıklı atışmaları, tartışmaları beni etkilemedi. Zaten ozanlık geleneğinde göre atışmalarda birbirlerini küçük düşürmek, bir insan mahcup etmek demek değildir. Gerçek ozan ve âşık Ehlibeyt’e ilhamını alan kişidir. Ehlibeyttin ilhamını almayanları be şahsen onları ozan saymıyorum” diyor… Kerbela’ya âşık olan Âşık Musa Kerbela konusunda bakın nasıl sazının ince ve duyarlı tellerinden bize nasıl sesleniyor ozanca.
Seher yeli Kerbela’ya varırsan
Gam, kasavet dolduğumu deyiver
Şahlar şahı Hüseyin’i görürsen
Ona kurban olduğumu deyiver…
Sonuç olarak; Afyon’da yetişen ve sazını eline alıp Anadolu’yu kent kent ve ilçe ilçe, köy köy dolaşan Âşık Musa halk ozanları içinde ilerde onurla yerini alacağına kuşkumuz yoktur. İlerisi için ümit vericidir. Şiirleri, değişleri yerli yerindedir. Zamanla daha iyi bir olgunluğa erişir düşüncesindeğim. Daha kalıcı şiirler vereceğine inancım tamdır, candan tebrik ediyor ve başarıların devamlı olarak sürmesini diliyorum.