Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Yasemin & Umman

Yasemin & Umman
 

"RESİM:ALINTI"Aşkın yaşı yok ki…


“İnanamıyorum gözlerime. Sen misin Yasemin? Yolda görsem tanımazdım valla. Yıllar geçti Hacettepe’den mezun oluşumuzun üzerinden. Her birimizi farklı yönlere savurdu rüzgâr. Kimimiz yuva kurdu, çoluk çocuğa karıştı. Kimimiz bekârlık sultanlıktır dedi. Kariyerinin doruklarında içimizden bir kaçı. Tenezzül edip gelmediler bile toplantımıza. Varsın olsun, canları sağ olsun da. Bazı arkadaşlar mesleklerinin yerine başka alanlarda çalışmayı yeğledi demek. Hayat işte! Hangimiz gerçekten gönül verdiğimiz işte çalışabiliyoruz ki? Önce bir üniversite olsun da neresi olursa olsun diye çıkıyoruz o yorucu maratondan. Okul bitiyor, elimizde diplomalarla kalıveriyoruz ortada. Gerçi biz şanslı kuşaktık, okulumuzun ismi açtı çoğu kapıyı. Her mezun bizim kadar şanslı olmuyor ne yazık ki. Yeğenim örnek işte. Çevre mühendisliğini bitirdi, iş yok. Bunalıma girdi çocuk. Sonunda sigortacılığa razı oldu.

Sen neler yaptın ilerleyen zamanda, anlatsana biraz.”

“Anlatacak pek fazla bir şey yok aslında Umman. İtalya’da yaşıyorum, biliyorsun.”

“Bildiğim tek şey de bu galiba.”

“Ne anlatmamı istiyorsun ki? diyerek duraladı Yasemin.

“Aslında konuşulacak çok şey var da… Burası ne yeri ne de zamanı.”

“ Yeri ve zamanı. Yıllar sonra bulmuşum seni yeniden. Gözüm senden başkasını görür, kulağım senden başkasını duyar mı sanırsın?”

“Yıllar… Peşimden İtalya’ya gelişinde o kadar anlayışsız, bir o kadar da haşin davranmasaydın… Geldiğimiz nokta bambaşka olabilirdi şimdi.”

Yutkunarak cevapladı Umman “Çok gençtim.”

“Gençtik.”

Elini ceketinin iç cebine götürerek çıkardığı pembe oyalı mendili uzattı Yasemin’e doğru.

“Saklamışsın.”

“Göğsümün üzerinden ayırmadım ki hiç. Yokluğunda sıcaklıktı gözyaşlarımı kurulayan.”

Kırık bir gülümseme geldi geçti Yasemin’in yüzünden ama yayılamadı özgürce.

“Keşke vermeseymişim sana bu mendili.”

“Niye?”

“Ayrılık derler mendil için. Bizi de ayırdı işte.”

“Çok mu geç kaldık diyorsun Yasemin?”

“Belki. Zaman öyle çabuk akıp gidiyor ki. Şaka gibi. Bir varız bir yokuz. Nazlı’yı duydun değil mi?”

Başımı sallıyorum “ Talihsiz bir kaza. O kadar iyi yüzen bir insanın bir karış suda boğulacağını…”

“Sus ne olur. İçim kaldırmıyor.”

“Yasemin. Ben İtalya’ya geldiğimde… Âşıklar Çeşmesine de uğramıştım. Ve… Bozuk parayı suya fırlatırken seni dilemiştim. Kavuşmayı. Ne zaman olursa olsun yeter ki kavuşanlımdı arzum.”

Belli belirsiz gülümsedi Yasemin.

“Ne oldu?”

“Bu kadar romantik olduğunu bilmiyordum doğrusu.”

“Bilmediğin o kadar çok şey var ki. İzin verirsen birlikte dönelim İtalya’ya ve…”

Fidan boylu bir aşk mı yaşayalım diyeceksin yoksa?”

“Neden olmasın? Aşkın yaşı yok ki… Yıllarca bodur kalışının acısını çıkaralım sevgimizi büyüterek. Bırakalım çiçekler açsın bu kez kavuşmanın şerefine.”

Uzandı ellerinin üzerine koydu ellerini Yasemin. Kalplere giden yol ısındı sıcacık. Belirsizlik bulutları dağıldı. Gönülden gönüle inşa edilen köprü çiçeklerle bezendi. Kuşlar şakıdı durdu. İpek mendil kaydı, düştü yere. Ayrılık tuzla buz oldu oracıkta.

05.05.2010
 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..