- Kategori
- Kültürler
Yayılma-Kültürsüzleşme-Kültür Şoku

“Kültürsüz toplum, kimliksiz birey gibidir.”
Birlikte çalıştığımız arkadaşım izindeyken, oğlunun kimliği kargo ile iş yerine gelmişti. Babası da rahatsız olduğu için hem geçmiş olsun der kimliği verir hem de birer çay içer, laflarız düşüncesi ile yürüyerek onun yanına gittim. Yürürken inanılmaz şaşırdım, Türk vatandaşı sokakları adeta terk etmişti. Suriyeli ağırlıklı olmak üzere, yoğun olarak Afrikalılar ve Asyalı farklı kültürlerden insanlara rast geldim. Birden kültürel değişim sorunu aklıma geldi.
Kültürde değişme kültürün dinamik yapısı ile ilgilidir. Bu nedenle kültür değişmeleri zorunlu toplumsal bir gerçekliktir. Kültür değişimi ile ilgili yapılmış en kapsamlı tanım Malinouwski’ye aittir; “Bir toplumun mevcut düzenini, yani toplumsal yapısındaki maddi ve manevi kültürünü bir modelden başka bir modele dönüştüren bir süreçtir. Bu şekilde kültür değişmesi, bir toplumun siyasal yapısında, idari kurumlarında, bilgi sisteminde, eğitim örgütünde, yasalarında, maddi aygıt ve araçlarında, bunların kullanılmasında, toplumsal ekonominin dayandığı üretim araçlarının tasarruflarında az çok meydana gelen dönüşüm ve değişmeleri içerir. En geniş kavramsal anlamıyla kültür değişmesi, insan kültürünün sürekli bir etkenidir, her yerde ve her zaman oluşur” demiştir.
Zorunlu ve özgür olmak üzere iki farklı kültür değişmesinden söz edilebilir. Zorunlu kültür değişmesinde etkileşim halindeki iki toplumdan biri diğerine kendi kültür öğelerini kabulü ve benimsenmesi doğrultusunda baskı yaparak, ya da yönetimdeki belirli gruplar bu yabancı kültür öğelerinin benimsenmesinde genelin muhalefetine rağmen ısrar ederek, zorla kabul ettirmesiyle oluşan değişmedir. Etkileşim halindeki bir toplum ya da toplumsal grubun yabancı bir kültüre sahip grup ya da toplumla ilişki halinde olması sonucu hiçbir baskı altında kalmaksızın kişisel öğelerle beraber söz konusu kültürün belirli bir kısmını alıp benimsenmesi sonucunda yapısında meydana gelen değişmeler ise özgür kültür değişmeleridir.
Yeryüzünde toplumların ilişki ve etkileşimleri hem ihtiyaç hem de zorunlu nedenlerle ortaya çıkar. Küresel bir köye dönen dünyada insanlar ve toplumlar kaçınılmaz bir şekilde ilişki içerisine girerler. Bu zorunlu ilişki her türlü etkileşimi beraberinde getirir. Bir kültürden diğerine aktarma bu etkileşimlerin sonucudur. Kimi sosyologlara göre transfer eylemi sadece bir kültürdeki kültürel öğelerin alınması ve aktarılması ile sınırlı kalıyorsa buna yayılma (=diffusyon) denilmektedir. Yok eğer kültür öğeleri değil de toplum söz konusu ise buna kültür alıntısı (=culture borrowing) denilmektedir. Buradaki kültür ilişkisi özel anlamıyla “acculturation” olarak adlandırılmaktadır. Kültürlerin birbirleri ile ilişkisinin yeni bir kültürleşmeye yol açması anlamına gelen bu sözcüğün burada ifade ettiği anlama ihtiyatla yaklaşmak gerekmektedir. Çünkü “kültür edinme ya da kültürleştirme” olarak tanımlanan kavram sözlükte aynı zamanda “kültürel yozlaşma” olarak ta açıklanmaktadır. Bu anlamıyla acculturation, kültürleşmeden çok kültürel planda yozlaşma yani daha açık bir ifade ile “kültürsüzleşme” anlamına gelmektedir.
“Şok”,yeni bir olgu ve olay karşısında hazırlıksız olmanın getirdiği psikolojik ve toplumsal korku, heyecan ve panik halidir. Toffler, kültür şokunu şöyle açıklar; Hazırlıksız bir ziyaretçinin yabancı bir kültüre dalması sonucu karşılaştığı etkidir. Marko Polo Çin’de bu deneyi yaşamıştır. Cumhuriyet öncesinde gerileme döneminin Osmanlı aydınları Batı ile ilgili ilk temaslarından başlayarak uzunca devam eden bir süreçte benzer “kültür şok”u yaşamışlardır.
İstanbul’da geçmiş yıllara oranla bu yıl hemen hemen hiç batılı turiste rastlanmıyor. Özellikle kent içi taşımacılığın en yoğun olduğu tramvayda içerisinde nerdeyse Türkler azınlıkta, popülasyon Araplardan yana. Bağırıyorlar, yiyorlar, insanları itiyorlar, kabalar kültürel hiçbir kod taşımadıkları resmini veriıyorlar.
Sorun şu ki, kültür konusunda bizler kendi içimizde sorunlar yaşarken yeni bir kültürsüzlüğün etkisi altına girmiş bulunmaktayız ve bu konuda sosyal anlamda da hiçbir önlem alınmamış ve alınacak gibi görünmüyor. Geçenlerde Suriyeli olduğunu bildiğim ilkokul erkek kız öğrencileri tramvayda birbirini acımasızca tekmeliyorlardı. “Kültürsüz toplum, kimliksiz birey gibidir” diye düşünüyorum.
Önlem alınmazsa; korkarım ki, ne yazık ki, Türk toplumunun kültürel değerleri, yayılmanın, kültürsüzleşmenin ve kültür şokunun etkisi altında, çöl yönüne evrilecektir.
Nizamettin Biber