- Kategori
- Deneme
Yaz sancısı

Ne çok bekledim uzun kış boyunca güneşin munzurca gözlerimi kamaştıracağı sabahları. Bulutsuz mavilikten sebep, içimi nedensiz bir iyimserliğin sarmasını…
Dünyaya koyu renk camların arkasından bakıp, makyajsız yüzümle dahi mutlu kalmayı.
Ve…
Geldi mevsimlerimin padişahı
Üflüyor soluğumuza ateşini kasıla kasıla
Kucağında her mevsimin çocuğu,
Salınıyor keyf-i muhabbetle.
Bende,
kıştan emanet bir yılgınlık…
toprağımda, dibi görünmez bir yorgunluk…
Kazmakla aşınmıyor kürekler,
kaldığı sayıdan devam ediyor ölümler,
ölüme hiç yaz gelmiyor.
Kederini kendine yaren etmiş anne ağıtlarıyla
“tabutlar remi geçidi” devam ediyor,
bayrak bayrak dağılıyor umutlar,
büyükler kendilerine yakışan büyük laflar ederken,
küçükler, küçük hayatlarından sessizce uğurlanıyor.
Ve…
Ve sınırları ihlal ediliyor insanların,
Yaşayanların egemenlikleri, kendisi için yaşamayanların ölümlerini çağırıyor
Büyük insan aklının ölüm oyuncakları
yaz geldi falan demeden
bir çocuğun oyun arkadaşını vuruyor,
Şakacıktan değil üstelik.
Öyle olsaydı anlardı çünkü çocuk,
Islatmazdı ellerini annesinin şakacıktan ağlamaları,
Ya da uzatmazdı hiçbir baba bu sıkıcı saklambacı.
Yaz, takıp takıştırıp tüm varlığını serildi yeryüzüne yine.
Deniz orada…
Kaleler yapıp, yollar inşa ediyor çocuklar ıslak kumlarda
Sonra emeğe saygısız dalgalar gelip yıkıyor hayal terlerini.
Ben…
İyimserliğine korku bulaşmış bir yaz yabancısı…
Bu kıtlık ve kuraklığa rağmen sağdığım serin zamanların bağımlısı…
Gün be gün, tebessümlerime şartlı suskunluklar büyütüyorum;
Çünkü,
çok mutlu olmanın, utanç meselesi haline geldiği bir yerde,
keyiflenirken bir şezlongun üzerinde
daha kaç çocuğun kale duvarları yıkılacak bilmiyorum.
28.06.2012