26 Mart '12
- Kategori
- Deneme
Yaz
”Yaz” dedi içimdeki ses, aklına geleni, gönlünden geçeni, söyleyebildiğini, söyleyemediğini. Bildiğin ve bilmek istediklerin, sorguladığın ya da sorgulamaktan çekindiğin ne varsa yaz! Zaten ne geldiyse başımıza hep söyleyemediğimiz, içimizde besleyip durduğumuz ama bir türlü harflerle bütünleşip kelimelere, sonra da cümlelere dökülemeyen düşüncelerimiz yüzünden gelmedi mi? Hep kestik hayallerimizin dilini, hep döktük içimize yaraladığımız düşüncelerin kanını.
Sonra ne mi oldu? Korktuk! Haykırmakta haklı olduğumuz her heceyi fısıldamaktan korkar olduk. İşte tam bu sırada ismi ”zaman” olan bir kavramın varlığı az da olsa aklımıza geldi. Akıp giden, bazen hızlı, çoğu zaman da yavaş yavaş akıp giden ama durması imkansız olan bir şeyin varlığını hatırladık. Birbirini takip eden her saniyede içimize biraz daha geç kalmışlık hissi işledi. Artık ya zaman duracaktı, yada suskunluklar içindeki kanı kusacaktı. Zaman durmadı!