- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Yazamıyorum...
Yazamıyorum…
Tükenmiş bir kalem gibiyim, önceleri tutuk tutuk yazan sonraları kağıtta mürekkep değil de sadece iz bırakan.
Yazamıyorum…
Hani 40 kez söyleyince oluyormuş ya, 40 kez yazıyorum desem tekrar başarabilir miyim gönlümle satırlara dokumayı. Tekrar alabilir miyim yazımın sonuna yorumları ve ikisi tekrar birleşip yazıyorum olabilir mi?
Olmuyor, parmaklarım tuşlara gitmiyor. İçimden yazmak gelmiyor. Oysa Kasım’ı da bitirdik. Ne çok yazacaktım Kasım’da… Aşkı anlatacaktım önce, sonra hüznü, yarmaz bir kız resmedecektim, çok ötelerden, yüreğimden kopup gelen. Bazen yerli yersiz şımaracaktım bloğumun insanına. Beni sevenlere kocaman gülümseyecekti cümlelerim…
Yazamadım… Düşüncelerimin üzerine kış çöreklendi, kar yağdı mevsimsiz. Yazamadıkça bloğuma küstüm, kendi bloğuma girmeyince diğerlerini de es geçtim. Hep yarım cümlelerle başladım, gerisi su olup akamadı. Bir kuraklık düşüncelerimde, tasarruf yoluna gitsem çözülür mü ki?
Şimdi nasıl okuyacağım bunca birikmiş yazıyı? Nasıl cesur olacağım yeniden başlamak için? Ama benim hiç amazon bir ruhum olmadı ki? Şimdi Serap İnce’den bebeklerini istesem, Nariçi’nden misketlerini, Siz ve Ben’den oyun kâğıtlarını, Emel Dedeoğlu’ndan evcilik takımlarını, verirler mi ki? Canan Öz, Pelin Kalyoncu ve Ahmet Yılmaz alırlar mı beni yeniden oyunlarının içine?
Demekten zarar gelmez…
1-Yazıyorum…
2-Yazıyorum…
…
40-Yazıyorum…