- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Yazar olmak...

Bana yıllardır ne üzerine yazdığım sorusunu sorduklarında “hayatı yaşamak” üzerine yazdığımı vurguluyorum. Bu yüzdendir ki hayat üzerine her şeyi anlatmam gerekti. Ve bunun için çoğunca size kendi özelimden de bahsettim. Aslına bakarsanız buna mecbur olmamam gerekiyordu. Tüm uyarılara rağmen kişisel bloglar yazmaya devam ettim.
Neden mi? Çünkü birden fazla konuda ciddi sıkıntılarım vardı. Bunların içinde en önemlisi ise yalnızlığımdı. Yani paylaştıkça sizlerle yalnız değilmişim gibi hissediyordum. Fakat şimdi farkına vardım ki yalnızlık benim bilinçli seçimim ve kişisel tercihimdi bu hayatımda.
İkinci sebep ise çok zor olaylar yaşamıştım ve bunların içinde en önemlisi 21 yaşında trafik kazasında adam öldürmekti. Ve bu suçluluğu örtbas etmek üzere -BİLİNÇ DIŞI- mükemmel davranışlı süper kahraman yaratmıştım; ANIL YİĞİT. Kişisel bazda kendime yaptığım en büyük kötülük ve haksızlıktı bu. Ve gün ve gün hayatımı mahvetmiştim bu zahiri sorumluklarla. Düşünün toplumda var olmayan bir kişiden bahsediyoruz. Diğer süper kahramanlardan farklı olmayacak şekilde KENDİ dışında herkesi ÖNEMSEYEN bir şahsiyet. Evet, mükemmel çünkü kendini ve ihtiyaçlarını HİÇE sayıyor. Kendini örnek gösteriyor çünkü ondan başka böyle ENAYİCE yaşayan kimsecikler yok. Böyle bir adamı anlatabilecek en mükemmel söz KENDİNİ ALDATMAK! Adı ve yaşadıkları ne kadar sıradışı olursa olsun aslında BİÇARE bir insandan bahsediyoruz.
Bu kişisel yazma ALIŞKANLIĞIM benim bir YAZAR olma yolundaki en büyük engeli oluşturuyor. Bir yazardan bahsediyorsak şayet, aynı zamanda bir EDEBİYATÇIdan bahsediyoruz. EDEBİYAT demek TÜR demek. Ben özgünüm diyerek yıllar yılı oluşturulmuş kurallardan kendini sıyırmak ancak seni KİŞİSEL bir BLOGÇU yapabilir ve öyleyim de zaten. Ama niye yazıyorum sorusunu kendime sorduğumda artık Murathan Mungan, Ahmet Telli, Elif Şafak ya da Ahmet Altan gibi bir EDEBİYATÇI olmak istediğim gerçeğiyle karşılaşıyorum. Yani blog yazarı olmak değil benim amacım DAHA İYİ OLMAK istiyorum. Bunun için gerekeni yapmaya hazır olduğumun farkındayım. Bugünden sonra daha farklı bir yaklaşım içine girip EDEBİYAT konusunda kendimi kesinlikle GELİŞTİRMEM lazım. Ve sonuç olarak bu kişisel yazma alışkanlığımdan da kurtulmam!
Diyeceksiniz ne oldu da böyle oldu ve birden bu adamın kafasına taş mı düştü? Evet, taş düştü. Can Yayınlarına ait ÖYKÜ GAZETESİNE gönderdiğim öykü denemelerim açık ve net olarak YETERSİZ bulundu. Daha önce aynı şekilde ROMANIMDA okunmuş ve YETERSİZ bulunmuştu. Ve nihayet AYAKLARIM yere bastı. Kendimi bir YAZAN olarak fazlaca ÖNEMSEMİŞİM. Gerekçeleri sormadım bile çünkü neler olduğunu aslında ben içten içe biliyorum. Ama bunların içinde en önemlisi herhangi bir ustadan hiçbir ders almadan EL YORDAMI ile bu işi yapmak. Şayet bu konuda İDDİALI olmak istiyorsam bununla ilgili ÖĞRETİM şart! Ben EDEBİYATI bilinçsiz olarak küçümsemişim. Evet, şahsiyet yapmakla olmak arasındaki farkı görmüş oldum. Ve daha da önemlisi YAZAR olmadan YAZAR gibi konuşma densizliğine girmiş olmamı da kınıyorum. Blog yazarlığımı abarttığım da aşikar.
Yalnız anlaşılmasın kendimi küçümsediğim için yazmıyorum bütün bunları. Tam aksine kendi emeğime saygı duyduğum için çünkü gerçekten yıllardır emek veriyorum bu işe.
Bazen körlük oluşuyor insanda, bazen dışarıdan bir UZMANIN bize gerçekleri söylemesi gerekiyor. Nasıl biz insanlara eleştiri getiriyorsak eline kalem alan yazıyor diye, aynı şekilde bir edebiyatçı gözüyle bizim durumumuz da farksız sayılmaz.
İşte bu yüzden yıllardır ben mühendisim diye dolaşıyorum çünkü öyleyim. İşimde çok iyiyim. Ama gel gör ki yazma konusunda halen önümde çok yol var ve bunun için gerekenleri yapma konsunda kararlıyım.
Bu düşüncelerimi paylaşıyım istedim; nitekim aranızda benim gibi yazar olmak isteyenler çıkabilir.
Bilginize...