Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '11

 
Kategori
Blog
 

Yazılarınız ve tatlarınız..!

Yazılarınız ve tatlarınız..!
 

Okuduğunuz yazarlar belleğinizde bir tat bırakırlar mı?

Ya ben pisboğazın tekiyim yahut da gerçekten bir tat var…

Hatta bazen kimi yazarlar mükellef bir sofra oluyorlar muhayyilemde. Kitap bittiğinde yamdınıp duruyorum, hani mümkün olsa ardından geviş getireceğim.(*)

Kimileri de tek çeşit, ‘bir çeşit’. Tek çeşide razı oluyorum da, bazıları sadece tadımlık olunca işim harbiden zor oluyor. Ne bitmek biliyor o kitap, ne de ben atabiliyorum! Hani kitaba saygı gereği ‘başladığını bitirmelisin’ bilinci olmasa, yakasım geliyor, itiraf edeyim. Ardından, ‘Bir gün bitiririm’ deyip bir kenara (daha çok yatağımın başucuna) koyuyor ve her baktığımda “zül kelimesinin anlamı bu mu ki?” diye iç geçiriyorum… Kapkara bir vicdan azabı… Hani yemek cinsinden olsa, kusup hiç yememiş kabul edeceğim kendimi yahut da soda filan içip rahatlayacağım ama olmuyor. Boğazıma dizilmiş lokmalar gibi, tükürsen tükürülmez, yutkunsan geçmez! Pih!

Ne güzel bir giriş yapmışım öyle değil mi? Yazı blog kategorisinde olduğuna göre, garanti sizin, siz MB yazarlarının da tatlarına değineceğim demektir bu.

Yandınız!

Bakalım hanginiz, kuru fasulye, hanginiz ıspanak tadındasınız?

Heyecan var mı heyecan?

Sahi, aranızda, “Benim tadım olsa olsa şudur” diyebilecek var mı? Varsa eğer, yazının devamını okumadan bir yorum yazıversin lütfen! Ama biliyorum, kendini yerden yere vuranlar, yine en iyilerden çıkacak. Biliyorum biliyorum, çünkü insanı tanıyorum!

Elbette çuvaldız ve iğne ikilisi gereği, önce kendime bir şiş batırayım da, canım nasıl yanıyormuş bir bakalım(!)

Yanmaz ki! Ben hem kendimi hem de yaptığım yemeklerin tadını biliyorum. Kimi zaman tuzu eksik oluyor, kimi zaman da nar ekşisi. Bazen biberini fazla kaçırıyorum, bazen de dibi tutuyor mübareğin. Bir kıvamını bulduğum an, roman yazacağım zaten(!)

İsim vermeden bazı yazar dostlarımın tatlarına değineyim.

Bir yazarımız, acılı ezme tadında yazıyor. Ne zaman onun sayfasından çıksam, damağımda hazla karışık bir acılıkla dönüyorum. Neşteri vurmasını da, dikiş yapmasını da biliyor.

Bir başkası, su gibi yazıyor. Dupduru! Hani insan susuz kalamaz ya, hani arada bir susar ve kana kana içmek ister ya, hah işte öyle bir duyguyla okuyorum onun yazılarını. Lıkır lıkır geçiveriyor dimağımın susamış boğazından…

Bir diğerinin tadı kağıt helva. Yesen de olur yemesen de. Sap gibi saman gibi. Öyle kolay, sıradan, gelip geçiveriyor. İsim kalıyor hafızada ama yazdıklarına dair tek bir anımsanan olmuyor.

Bir de dondurmacımız var. Siz onun dondurmacı olduğunu nereden bileceksiniz, ben biliyorum. Ne zaman dükkanının, pardon sayfasının önüne varsam, bir çikolatalı bir de karamelli almadan çıkmıyorum. Yalayarak okuyorum ve yalanarak ayrılıyorum sayfasından.

Unutmamalıyım! Bir doğa aşığının yazıları var ki; kendimi onunla pikniğe çıkmış gibi hissediyorum. Sepetin içinden ne istersen o çıkıyor. “Şu yok mu acaba?” dediğim sıra, örtünün altından o sorduğum çıkıveriyor. Alâddin’in sihirli piknik sepeti mübarek!

Dönerci ustalarını es geçmemeliyim. Bir döner yapıyorlar, nar gibi kızarmış! Yazı, yazı olabilsin diye ha bire döndürüyorlar harlı ateşin önünde. İçinde ful bilgi, ful birikim. Konsantre protein olarak koyuveriyor önünüze. Ama yanında ne bir ayranı var, ne bir şalgamı, yahut da ne bir yeşilliği, yoğurdu! Hiçbir şey! Kuru kuru, ye yiyebilirsen..!

A! Rakı sofraları var bir de! O ne meze çeşididir ya rabbi! O ne leziz bir sunumdur öyle! İçinde bilimden mizaha, eğlenceden düşünceye her bir ayrıntı, en ayrıntısına kadar düşünülmüş olarak önünüze geliyor. “İhya oldum usta!” deyip çıkıyorsunuz sofrasından… Kâh şiir oluyor bu sofra, kâh nesir… Kimi kez de ikisi de öpüşüveriyor sarhoşluğun ilk dalgasında. Rakı sofrası bu! Buse de olur, gülümseme de…

Sahi semiz otları da var. Ebegümeçleri de. Bir de maydanozlar! Allah! Hele o maydanozlar var ya, vara yoğa girip çıkıyorlar! Çok gülüyorum onlara ve “E, kaderi bu maydanozun, her yere girer!” diyorum.

Çenem mi düştü ne?

Elbette, sofra erbaplarına değinmeden geçmek olmaz! Yerine göre, mevsimine göre sofra kurmayı da, misafir ağırlamayı da, yaptıklarını hazla yedirmeyi de biliyorlar… Gıpta ediyorum işte onlara…

İyi ki varsınız be değerli yazar dostlarım, iyi ki varsınız..! Maydanozlar da dahil, hepiniz çok özelsiniz! Çünkü üretiyorsunuz! Sofranız bereketli olsun...!

 

(*) Yamdınmak: Ağız şapırdatarak iştah belirtmek. [TDK Derleme Sözlüğü]

 
Toplam blog
: 135
: 3170
Kayıt tarihi
: 23.07.08
 
 

Eğitim sürecinin bazı bölümleri Almanya ve İngiltere'de olmak üzere en son PAÜ'den eğitim uzmanlı..