- Kategori
- Dostluk
Yazmak özgürlüktür

YAZMAK ÖZGÜRLÜKTÜR " m i m "
Günlerdir Milliyet Blog yazarları arasında mimleme devam ediyor. Bu Sabah bir baktım ki ben de mimlenmişim. Bir serinlik hissettim, sonra su sesi duydum, duru, berrak çınar dibinden çıkan bir pınar suyu. Ama şeker gibi.
Kendisi kadar rumuzu da güzel, duyarlı insan, yazın dostu, ŞEKERPINARI hanfendi beni mimlemiş. Öncelikle bu nazik tavrından ötürü kendisine çok teşekkür ederim. Gelelim mim ve mimlemek nedir? Bende nasıl bir çağrışım yapar.
MİM;
Hiç konuşmadan, oyuncunun abartılı hareketlerine dayanan oyun türü.
Mimlemek;
İşaretlemek, gözüne kestirmek, kara listeye almak anlamında kullanılır.
Biten bir yazının altına konulan işaret.
Olarak tanımlanmış.
Yaşamımızda mimlemek ya da mimlenmek sözcüklerini nasıl anlıyoruz.Kendimi denek olarak kullanıp feda ederek sizlere anlatmak istiyorum.
- Hemen mimlemek denilince aklıma ikinci dünya savaşı geliyor. Nazilerin, gaz odaları, işkence odaları katliamları. Önce komünistleri tek tek mimleyip götürmeleri, sonra sosyalistleri, daha sonra sosyal demokratları ses çıkaran olmayınca demokratları yine ses çıkaran olmayınca insanım diyenlerin tümünü alıp götürmeleri topluca katliamları çağrıştırdı.
- Yakın tarihimizde, K. Maraş’ta Çorum’da Alevi vatandaşların evlerinin faşistlerce tek tek mimlenerek çoluk çocuk onlarca insanımızın katledilmesini
- Derin devlet tarafından mimlenerek katledilen yazarlar, sanatçılar, gazeteciler, bilim adamları, savcılar, öğretim görevlileri, sendikacılar, öğrenciler, …çağrıştı belleğimde.
- Yine mimlenerek yasaklanan, yakılan kitapları, yıkılan heykelleri çağrıştırdı.
- Mimlenerek işten atılan memurları, işçileri, sürgün edilen aydınlarımızı çağrıştırdı………
Dedim ben size, aykırıyım, ilgiliyim, meraklıyım, duyarlıyım, insanım.
İsyankarım. Özgürlüğe sevdalıyım. Barış severim. Odağımda insan, Yüreğimde sevgi var. DEMOKRATIM.
İçime atmak yerine MB da yazıyorum. Ezberleri bozma konusunda benim de tuzum olsun istedim. MB seçtim. Niçin yazıyorsun diye sorsunlar diye.
YAZMAK ÖZGÜRLÜKTÜR.
Ben de sevgi çiçeklerini, barış güvercinlerini, demokrasi aşıklarını, özgürlük sevdalılarını , yazın dostlarımı MİM'liyorum. Yürek dolusu sevgilerimi gönderiyorum.
********************
1-Şerife MUTLU
2-MMELDA
3-Aynur AKKAYA
4-Sevtap ÖZKAHRAMAN
*******************
ŞİMDİ SÖZ CAN BABA'DA
Tersine yaşamak..
Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş Şeklidir... Şüphesiz ki
yaşamı tersten yaşamak daha güzel, hatta mükemmel olurdu. Nasıl mı?
Cami'de uyanıyorsunuz. Bir tahta sandık içerisinde, herkes
karşınızda saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor ve tüm haklar helal edilmiş vaziyette tabuttan doğruluyorsunuz yaşlı, olgun, ve ağırbaşlı olarak
Herkes etrafınızda, büyük bir itibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi hazır. Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz
Doğar doğmaz devlet size maaş bağlıyor aylık veya üç ayda bir maaşınızı alıyorsunuz. Ne güzel, hazır maaş, hazır ev
... Altmışlı yaslara kadar garanti, huzur içinde
yaşıyorsunuz. Sağlığınız gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve işe ilk
başladığınız gün size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz..
ve genel müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir insan olarak iŞe başlıyorsunuz. Herkes karŞınızda el pençe divan... Vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler de başlıyor. Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz Diğer hormonal aktiviteler artıyor,
fevkalade
..... aman ne güzel günler başlıyor... derken bir gün patron size artık üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor.
Bu arada babanız ortaya çıkmış, 'fazla çalıştın' diyor 'artık eve dön, işi bırak, okumaya baŞla, harçlığın benden olsun...'
Keyfe bakar mısınız?
Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden, su gölden bir dönem başlıyor. Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor
Derken anne ve babanız sizi götürüp getirmeye
başlıyor, araba kullanma derdide yok artık.... Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, 'evde otur keyfine bak, oyuncaklarınla oyna' diyorlar. Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar, hatta bu durum
alışkanlık yaratıyor
ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz. Derken anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor. Mama artık heryerde, her an ve en taze şeklinde hazır.
Bir gün karanlık ılık ve sıcak bir ortama giriyorsunuz. Beslenmek için ağzınızı açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor, sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir ortamda yaşıyorsunuz. Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz.
Veeeeee.... En güzeli deeee...... Günün birinde
müthiş keyifli bir geceyle hayatınız bitiyor...
Can YÜCEL