Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

10 Ocak '07

 
Kategori
Blog
 

Yazmak

Yazmak
 

Düşünceleri ve duyguları ifade etmenin en güzel yolu yazmakmış, yeni yeni öğreniyorum. Sözler gelip geçicidir. Hatta bazen farkında olmadan söylediğimiz o kadar çok şey var ki, ya da söylemediğimiz. Sonra, onu ben mi söyledim, sana söylemedim mi diye yakındığımız o kadar çok an var ki hayatımızda. Gelip geçici sözler yerine yazmak hayata bir not düşmektir aslında. Tıpkı bir fotoğraf gibi; o anı, o düşünceleri, o hisleri ölümsüzleştirmektir yazmak. Geçmişte yazdıklarımıza dönüp baktığımızda daha da değerlenir o yazdıklarımız. Eski, renkleri soluk, kenarları yırtılmış bir fotoğrafa saatlerce baktığınız gibi, geçmişe düştüğümüz bir notu okuduğunuzda da saatlerce düşünür; o anları, o düşünceleri, o hisleri tekrar tekrar yaşarız. Bazen acıtır, bazen gülümsetir o anlar, hatta dışarıdan biri size baksa o an, deli mi ne der, belki de. Tıpkı arabada giderken güzel bir anıyı hatırladığımızda veya radyoda güzel bir espriye ya da güzel bir şarkıya gülümserken, bize camların dışından bakanların hakkımızda düşündekileri gibi. Oysaki hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Eğer o sırada bunu hissedersek zaten o anın tüm güzellikleri kaybolur ve gizlenir bizden.

Yazmak güzeldir ama yazmak zordur aynı zamanda. Bu yazıyı yazmamda ki amaç da bazı bloglarda haklı olarak yazarken dil kurallarına ve Türkçeye göstermemiz gereken özenin vurgulanması ile ilgili. Evet, hepimiz buna gereken hassasiyeti göstermeliyiz, ancak bazen öyle kişiler çıkıyor ki karşınıza amaç üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek sanki. Önce içerik ile ilgili beğenmediğini, katılmadığını söylediği bir yazı ve en sonunda ise öldürücü darbeyi indiriyor. Bağlaç olan "ki" ve bağlaç olan "de" ayrı yazılır. İşte size Türkçenin herkes tarafından bilinen en büyük kuralı; bunu ilkokulda, ortaokulda, lisede hatta üniversitede sık sık duyarız. Artık ezbere bildiğimiz bir kuraldır. Ama en çok hatayı da bunda yaparız. Tıpkı Tarih dersleri gibi. İnkılap Tarihi derslerini de ilkokulda, ortaokulda, lisede, üniversitede görürüz. Geçiyorum ilkokullarda ve liselerde gördüklerimi, üniversitede bile hala Cumhuriyetin ilanı ile Millet Meclisinin açılış tarihini karıştırırız. Her yıl büyük bir coşku ve heyecanla kutladığımız halde. Hemen korkmayın size sormadım bu soruyu. Sanırım birilerinin hevesini kırmadan önce eğitim sistemimizdeki uygulaması eksik olan, ezberci sistemi eleştirmek gerekir. Öğretemediğimiz şeyleri kişilerden beklemek bence biraz haksızlık.

Ayrıca burada birçoğumuz daha yeni yeni başlıyoruz yazı yazmaya. Hala emekleme aşamasındayız. Hiç kimse anadan doğma öğrenmiyor Türkçeyi güzel konuşmayı ve yazmayı. Konuştukça, yazdıkça öğreniyoruz. Bugüne kadar konuşmamışız, yazmamışız ki. Ne diye kızıyorsunuz bir birinize. Lütfen güzelce ve heves kırmadan uyaralım. Zaten yazma hevesi arttıkça bir kişinin; Türkçeyi güzel kullanma, dil kurallarına dikkat etme, kelimeler ile oyunlar oynama hevesi de artacaktır. Belki nice güzel kalem, bu hayal kırıklığı ile bırakacaktır yazı yazmayı. İnsanın düşüncelerini, hislerini ifade etmek istemesi ve bunun için yazmaya başlaması, Türkçeyi öğrenmesinden daha zordur. Bir de bunu düşünün lütfen.

Resim: http://www.karalamadefteri.com/uploaded_images/yazmak.jpg

 
Toplam blog
: 27
: 2130
Kayıt tarihi
: 30.10.06
 
 

1979 Sakarya doğumluyum, 1,5 yıl Milli Eğitim' de öğretmenlik yaptıktan sonra,11 yıldır da üniver..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara