Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ekim '10

 
Kategori
Güncel
 

Ye, şükret, sev! Kurbanı Pakistan'a ver...

Ye, şükret, sev! Kurbanı Pakistan'a ver...
 

Kurban Pakistan'a...resim: Google


YE, ŞÜKRET, SEV! KURBANI PAKİSTAN’A VER…

DÜNYA GIDA GÜNÜ

XX. Yüzyıl da teknolojik imkânların insanlığın hizmetine sunulmasıyla, dünyanın ortak sorunlarının ortadan kaldırılması yolunda önemli adımlar atılmış ve insanoğlu daha modern bir yaşam standardına kavuşturulmuştur. Bir yandan bu sevindirici gelişmeler yaşanırken, diğer yandan da geçmişten günümüze kadar uzanan pek çok sorun dünya gündemindeki öncelikli yerini hâlâ korumaktadır. Bu sorunların en önemlilerinden biri açlık ve yetersiz beslenme tehlikesidir. Açlık ve yetersiz beslenme, farklı birçok nedene bağlı çok boyutlu bir sorundur.

Dünya nüfusundaki hızlı artış, sanayileşme ve şehirleşmenin doğal kaynaklar üzerindeki yoğun baskısı, insan hayatındaki temel dengelerin değişmesine yol açmış ve dünyanın birçok ülkesi açlık, yetersiz sağlık koşulları ve salgın hastalıklar gibi üzücü felâketlerle karşı karşıya kalmıştır.
Bugün dünyada 1 milyara yakın insan açlık ve yetersiz beslenme tehdidinden doğrudan etkilenmektedir.
Kaynaklar ve üretim arasındaki dengenin bozulması ve refahın eşit olarak paylaşılamaması; açlık ve yetersiz beslenmenin olduğu kadar dünya üzerindeki diğer temel sorunların da ana kaynağıdır.

Açlık ve yetersiz beslenmeye karşı kesin çözüm; gıda üretiminin yeterli düzeye çıkarılması, kaynakların daha rasyonel kullanılması, israfın önlenmesi, refahın eşit paylaşımının sağlanmasına yönelik çabaların yoğunlaştırılması ve ihtiyaçlar, kaynaklar ve üretim arasındaki dengenin korunabilmesidir.

Her yıl 16 Ekim’de “Dünya Gıda Günü” kutlanır. Amaç bozulan dengenin düzeltilmesidir, ama bencillik o kadar yoğun ki, tüm çabalara karşın denge sağlanamıyor.

Üretelim, kararında tüketip, başkalarını da düşünelim…

Ye, Şükret, Sev!

Kurban Bayramı yaklaşıyor. Kurbanını kardeş Pakistan’a ver…

*

KURBAN PAKİSTAN’A

Ağustos ayında dev bir felâket, her zaman yanımızda olan kardeş Pakistan’ı vurdu… Pakistan afet yönetimine göre muson yağmurları sonucunda meydana gelen sel tam 17.2 milyon kişinin hayatını etkiledi ve 1.500’den fazla kişinin ölümüne yol açtı.

Hind Yarımadası’nın kuzeyini kaplayan Pakistan’ın Tarihi çeşitli dönemlere ayrılsa da, Türklerle ilişkisi hep iç içe ve yoğun olmuştur. Dravitler, Aryanlar Yunan istilaları İskender’in saldırıları Asoka dönemi Mouryo İmparatorluğu Gupta Devri Hunlar Harşalar Kuzey ve Güney Sülaleler Dönemi Türk-Moğol Hakimiyeti Araplar(712-1001) Gazneliler(1001-1187) Guriler, Memlûkler, Halaçlar (1290-1320), Tuğluklar(1320-1414), Timuroğulları- Babür Devleti(1398-1858) Avrupalıların yerleşmeleri ve 1947’de bugünkü Hindistan ve Pakistan’ın kurulmaları birbirini izler.

Yarımada en parlak dönemini Gazneliler ve Babûr Şah Döneminde yaşadı. Gazneli Mahmud’un akınları sayesinde, Türkler eliyle hızla yayılmaya başlayan İslâmiyet; Hind Yarımadası’nın demografik yapısını değiştirip, Türk Kültürü’nün uzun süre kalıcı olmasını sağladı. Zenginliğiyle Batı’nın hayallarini süsleyen Hindistan’a, denizden gitmek isteyenler Coğrafi Keşifleri başlattı. Ümit Burnu’nun bulunmasıyla sömürgeciler Hindistan’a yöneldi ve saldırılara başladı.

1800 yılında başlayan İngiliz işgali, Hind halkına esareti tattırdı. Özellikle özgürlüğüne düşkün Müslümanlar çok acı çekti. XIX.asrın ortasında yarımada tamamen işgal edilmiş bulunuyordu.1857'de işgale karşı çıkan halk ayaklanması İngilizler tarafından şiddetle ve pek çok kan akıtılarak bastırıldı. Halk ayaklanmasındaki bütün maddi zararlarının bilançosunu çıkararak tamamını Hindistan halkına ödettirdiler.

İngilizler Hindistan'ı işgal ettikten sonra yarımadanın bütün maddi zenginliklerini İngiltere'ye taşımak amacıyla Doğu Hindistan Şirketi adında bir şirket kurdular. Bu şirket sadece ticari bir kuruluş değildi. Geniş idari yetkilere ve imkânlara sahip olduğu gibi bir de ordusu vardı. İngilizler Hint yarımadasında en çok Müslümanları ezmeye çalışmışlardır. Çünkü işgal ve sömürgeci uygulamalar karşısında en çok direnenler onlardı.

İngiliz baskısına karşı Müslümanlar da bağımsızlık yolundaki çabalarını artırdılar. 1906'da kısa adı “Müslim Lig” olan “Tüm Hindistan Müslümanları Birliği” adlı bir örgüt kuruldu. Ünlü Müslüman şair Muhammed İkbal ile etkili siyaset adamı Muhammed Ali Cinnah'ın bu birliğe katılmasıyla birlik daha da güç kazandı.

Hind halkı İngilizler’in esareti altında inlerken, Dünyadaki tek bağımsız Müslüman Devlet Osmanlıların toprakları da Batılılar tarafından istila edilmeye başlandı. 93 Harbi’nde(1878) Doğu ve Batı Cephelerinde Ruslar’a yenilen Osmanlılara, Müslim Lig para yardımında bulundu.

1918’de Osmanlı Devleti’nin İtilaf devletleri tarafından işgal edilmesi Hindistan(bugünkü Pakistan, Bangladeş ve Hindistan ) Müslümanlarını endişelendirmişti. Hilafetin ve Müslümanların bu işgalden kurtarılması için Hindistan Müslümanları Karaçi, Kalkütâ, Bombay, Muzaffârabâd ve Lahor şehirlerinde camilerde, okullarda ve kadınlar arasında yardım kampanyaları düzenlediler. Kadınlar bileziklerini, kızlar küpelerini kendilerinin de umut meş’alesini tutuşturan Türk halkına bağışladılar. Aralarında Mahatma Gandi’nin de bulunduğu birçok Hindu da kampanyaya bağış yaptılar. Gandi, Halide Edip Adıvar’ı Hindistan`a davet ederek, bağımsızlık konusunda konferanslar vermesini sağladı.

Türkiye’ye Kurtuluş Savaşı boyunca on beş kez yardım parası gönderdiler. Emir Ali başkanlığında “Hilâfet Komitesi” tarafından toplanan para doğrudan İtalyan Bankaları kanalıyla Mustafa Kemal’in hesabına gönderildi. “Hindistan Hilâfet Komitesi” 26 Aralık 1921’den 12 Ağustos 1922 tarihine kadar toplam 675.494 Türk Lirası ve 156 bin İngiliz sterlini gönderdi. M.Kemal Paşa bir gün iade etmek zorunda kalınabileceği düşüncesiyle paraya dokunmadı. Para Osmanlı Bankası’nda muhafaza edildi.

Büyük Taarruz öncesi TBMM hükümeti malî olarak iflas ettiğini açıkladı. Yunanlılara karşı girişilecek Büyük Taarruz’un finans yokluğu üzerinde duruluyor ve 15 aydır maaş alamayan subayların nasıl savaşacağı kara kara düşünülüyordu. Maliye Bakanı bu sıkıntıyı gidermenin tek yolunun; Osmanlı Bankası’nda muhafaza edilen, Hind Müslümanlarının gönderdiği paraları çekmek olduğunu açıkladı.

Başkomutanın emriyle toplam 1, 5 milyon lira bankadan çekilerek Büyük Taarruzun malî kaynağı oluşturuldu. Ordunun ihtiyaçları karşılanarak, Büyük Taarruz başlatıldı. 26 Ağustos-9 Eylül 1922’de gerçekleşen Büyük Taarruz için toplam 5 milyon lira harcandı. Bu finansın yaklaşık üçte biri Hind Müslümanlarının yardım paralarından karşılandı.

Hilâfet 3 Mart 1924’te kaldırılınca, Hindistan Müslümanları tepki gösterdiler. İslâm Dünyası başsız kaldığı için endişelendiler. Fakat gönderdikleri paralardan hiç bahsetmediler. Aynı yıl geri kalan parayla Türkiye İş Bankası’nın ana sermayesi oluşturuldu. Zaferden iki yıl sonra, 26 Ağustos 1924 tarihinde kurulan Türkiye İş Bankası 1 milyon lira sermayeyle işe başladı. Bankanın ödenmiş sermayesi olan 250 bin liradan da, “Hindistan Müslümanlarından Mustafa Kemal’e yollanan paranın artanı” diye söz ediliyor. İşte o 250 bin lira, millî sanayimizin kurulmasını, ülke ekonomisinin bugünkü boyutlarına yükselmesini sağlayan temel oldu.

*

Türk Kurtuluş Savaşı’ndan aldığı şevkle Hindistan’daki bütün kavimler bağımsızlık için çalışmaya başladılar. Yenilmez sanılan Batı’nın yenilgisi; yalnız onların değil, sömürülen tüm ulusların gönlünde bağımsızlık ateşini tutuşturdu.

Müslim Lig başlangıçta Müslümanların Hindularla aynı haklara sahip olması için mücadele ediyordu. Zamanla Müslümanların ayrı bir devlet kurması fikri güç kazandı ve 1940 Lahor toplantısında Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgelerde Hindistan'dan ayrı bağımsız bir devlet kurulması için çalışılması kararlaştırıldı. Tarihte Hindular tarafından sürekli horlanan ve İngiliz işgali döneminde de ikinci sınıf vatandaş durumuna düşürülen Müslüman kitle bu yöndeki çabaları destekledi ve 14 Ağustos 1947'de Hindistan'dan bağımsız Pakistan devletinin kuruluşu ilan edildi. Başlangıçta Bangladeş de Doğu Pakistan adıyla bu devlete bağlıydı. Keşmir sorunu nedeniyle başlayan Pakistan-Hint Savaşı sonunda Bangladeş ayrı bir devlet oldu.(23 mart 1971)

*

Dış siyasette de her zaman arka taşımız(arkadaş) olan Pakistan, BM’deki oylamalarda bir zamanlar lehimize çıkan tek oy’un sahibiydi.

Bugün karşılaştığı dev felâketle ekonomisinin 70 yıl geriye gittiği söyleniyor.

Her zaman yanımızda olan kardeşlerimize, devletimiz ve sivil toplum kuruluşları elden geldiğince yardımcı oldu ve olacak. Bizler de, onların yaptığı gibi karınca kararınca, gönlümüzden kopanı yollamalıyız. Kurbanlarımızı Pakistan’a göndermek vicdani borcumuzdur…

*Özdeyişler

“Komşusu açken, yatağında rahat uyuyan bizden değildir.” Hz.Muhammed

“Vermek, almaktan kutsaldır.” İncil

“Kral da, dilenci de aynı iştahla acıkırlar.” Montaigne

“Açlık, ne dost, ne akraba, ne insanlık ne de hak tanır.” Dainel Defoe

“Açlık, insanı kötülüğe sürükler.” Virgilius

“Yeni bir yemeğin bulunuşu, insanı, yeni bir yıldızın bulunuşundan daha çok mutlu kılar.”
Brillat-Savarin

“Yürek mideyi değil, mide yüreği sürükler.” Cervantes

“İnsanın yüreğine giden yol, midesinden geçer.” Sarah P. Parton

“Her yardım, Cennet’e doğru bir basamaktır.” Henry Ward Beecher

“Açlığa Karşı Birleşelim!” FAO

*

*Kaynaklar:

-Alptekin Müderrisoğlu: Kurtuluş Savaşı’nın Malî Kaynakları, Ankara-1974

-Mustafa Kemal Atatürk : NUTUK-1938

-Ergun Aybars : Türkiye Cumhuriyeti Tarihi-I, İzmir-1984

-İdari Faaliyetler :Genelkurmay H.T.Yayınları, Ankara-1975

 
Toplam blog
: 214
: 5488
Kayıt tarihi
: 03.08.08
 
 

Emekli eğitimci, araştırmacı yazar, şairim. Ülkemin cennet ile cehennemi bir arada yaşadığı bir zama..