Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '18

 
Kategori
Dünya
 

Yeni İktisadi Düzende İki Sosyal Sınıf; Meşguller ve Muhtaçlar

Yeni İktisadi Düzende İki Sosyal Sınıf; Meşguller ve Muhtaçlar
 

Çizim: Yücel Evren


Buhar gücünün üretimde kullanılmaya başlanmasıyla sanayi devrimi gerçekleşti. Kömüre dayalı, güçlü, hızlı, buharla çalışan makinalarla üretimin gerçekleştirildiği çok büyük fabrikalar, tesisler faaliyete geçirildi.

Bu evrede insan emeğinden yararlanılmaya devam ediliyordu. Ancak üretim makinalardan önceki dönemle kıyaslanamayacak oranda artmıştı.

İnsanların işlevleri makinaların çalıştırılmasını sağlamaya dönük bir nitelik kazandı.

Kısa süre sonra içten yanmalı motorlar, elektrik ve bilgisayarlar devreye girdi. Enerji kaynakları çeşitlendi. Üretim daha da arttı. İnsan gücüne olan ihtiyaç git gide azaldı.

Günümüzde yapay zeka, üç boyutlu yazıcılar ve robotlar dünyası, bugünleri, daha çok insanın işsiz kalacağı bir dünyaya doğru evirmeye devam ediyor.

Süreç; tarımda, hayvancılıkta, sanayide, inşaatta,  yaşamın hemen her alanında, emeklerine ihtiyaç duyulan insan sayısını  azaltmaya devam ediyor.

İnsan emeğine ihtiyaç gösteren alanlar azalıyor. Git gide azalan bu alanlarda çalışmaya talip insan sayısı artıyor.

İnsan emeğine ihtiyaç duyulmaya devam edecek bu alanları saymaya çalışacak olursak, güvenlik, sağlık, eğitim, adalet, hizmet ve teknik sektörleri ilk akla gelenler oluyor.  Bu alanlarda çalışma şansı bulabilecek küçük bir nüfus oranı ve bu şansa kavuşamayacak büyük bir nüfus oranından müteşekkil yeni bir iş bölümü koşullarıyla yüz yüze kalacağız.

Git gide artan işsizlik bu durdurulamaz gidişin büyüyen kartopu gerçeği olarak karşımızda duruyor.

İşte geleceğin iktisadi yaşamı bu şekilde az sayıda iş-güç yani makam mevki, gelir ve refah  sahibi insanlar ile çok sayıda işsiz-güçsüz, gelir elde edebilme olanaklarından yoksun ve ancak geçimleri temin edilmek zorunda olan büyük bir insan kitlesinden oluşacak ikili bir yapı şeklinde karşımıza çıkacak.

Kapitalist dönemin karakteristik sınıfsal yapısı tamamen nitelik ve nicelik değiştirecek. Alt gelir gruplarını oluşturan işçiler, köylüler, esnaf ve zanaatkarlar ve ara sınıflar,  işsizler tarafında kalacak.

Bu kesimlerin geçimlerinin temini, yani beslenme, barınma, eğitim, sağlık gereksinimleri asgari düzeyde de olsa gelir sahibi kesimce karşılanacak.   Bu denge sağlanmak zorunda kalınacak, böylelikle çalışan kesimin güvenliği ve huzuru da daim olabilecek, aksi halde taraflardan hiç birinin yaşama şansı kalmayacak. İşte geleceğin iktisadi yaşamının ana ekseni böyle olacak.

Esasen bu gidişin belirtileri uzun zamandan beridir ortaya çıkmaya başlamış olup şekil değiştirerek ve ama niteliğini belirginleştirerek kurumsallaşmaktadır. Türk siyasi yaşamında uzun süre alaycı tanımlamalara ve ifadelere konu olan makarna dağıtımı ve kömür yardımı gibi uygulamalar bu gidişin zorunlu ilk işaretleri mahiyetindeydi. Zaman içinde çeşitlenen ve ayni yardımlardan git gide nakdi ve kaydi yardımlara döndürülerek kitleselleştirilmeye başlanan bu işleyişi, geçmişin sosyal devlet anlayışının güncellenen yeni yoz şekli olarak tanımlamak mümkündür.

Kamu Bütçeleri tekniğinde “transfer giderleri” olarak adlandırılan bu aktarımları zorunlu kılan esas faktör gelir dağılımı adaletsizliğidir.

Bugün tüm dünyada ve ülkemizde çok büyük bir gelir dağılımı eşitsizliği sorunu ve buna bağlı olarak çok büyük ve gitgide daha da büyüyen bir açlık ve asgari geçim gücü sorunu vardır.

Sosyal düzenin devamlılığının, daha doğru anlatımla, asayişin, güvenliğin, huzurun ve barışın sürdürülebilmesi, bu sorunun bir ölçüde de olsa çözümüne, yani bu aktarımların ihtiyaç oranında yapılmasına bağlıdır.

Bunun içindir ki, söz gelimi Ülkemizde, ihtiyaç sahiplerinin başvuruları üzerine belediyelerce ve kaymakamlıklarca kendilerine gıda, giyim, yakacak, sağlık ve hatta kimi zaman barınma olanaklarının sağlanması uygulamaları geniş ölçüde devam etmektedir.

Bu yardımların yanında ayrıca çalışamayacak durumda olup hiçbir gelirleri bulunmayan yurttaşlar için merkezi bütçe olanaklarından yararlanılarak fakirlik maaşı (muhtaç aylığı), çocukların eğitim ihtiyaçlarının karşılanması amaçlı Sosyal Hizmetler Para Yardımı, kira yardımı adları altında ödemeler yapılmaktadır. Eşi vefat etmiş kadınlara, engelli vatandaşların ailelerine, 65 yaş üstü birey bulunan ailelere, çocuk sağlığı için ihtiyaç sahibi ailelere… benzer ödemeler yapılmaktadır.

Bu ekonomik yapı seçim dönemlerinde propaganda çekişmelerinin temel konularından biri haline gelmiştir. Bir siyasi parti lideri tarafından, ailenin kadınına, hesabına her ay yatacak geliri çekip harcayabilmesi için verileceği vaat edilen aile kartının mahiyeti, mevcut yardımları tek kalemde toplama ihtiyacının dile getirilmesinden başka bir şey değildi.  Esasen “fakir maaşı, muhtaç maaşı, giyim yardımı, kömür yardımı… gibi isimlendirmelerin kulakları tırmalayıcı olduğu da göz ardı edilemez. Sorun insanların huzurunu ve mutluluğunu temin edecek koşullarda ele alınmalı ve çözülmelidir.

Bahsettiğimiz, yeni iktisadi şekillenmenin Türkiye örneğidir ve bu belki hali hazırda en ileri örnektir. Dünyanın diğer ülkelerinde durum Türkiye’dekinden farklı değildir ve Türkiye’dekinden daha iyi değildir.

Reel hayatın dayattığı ihtiyacın kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkan bu gelir transferlerinin artırılarak devam ettirilmesi zorunludur. Gelişmelerin seyri içinde çeşitleri ve sayıları bir hayli artmış olan bu yardımları olabildiğince tek kalem halinde, daha düzenli bir şekilde ve güven duygusu da vererek kurumsallaştırma vaadlerinde bulunan siyasi yaklaşımlar bu toplum kesimleri arasında ilgi görmeye başlamaktadır.

Kim ne derse desin, gidiş işsizliği kalıcı hale getirecek ve büyütecektir. Dünya ikiye bölünecektir. Küçük bir “meşguller” sınıfıyla büyük bir işsizler, yani “muhtaçlar” sınıfından başka kimse kalmayacaktır. (Küresel egemen finans oligarşisini unutmadık, sadece konumuzun dışında tuttuk) Bu gerçeklik, teknik gelişmenin kaçınılmaz bir sonucudur ve şu ya da bu siyasi tercihle çözümüne olanak yoktur.

Dünyanın tamamının gidişi bu yöndedir. Hatta bu gerçeklik, gelişmiş-gelişmemiş ülke ayrımı yapmayacaktır.

Bugün Paris’te başlayan sarı yelekliler ayaklanması bu gelişmelerin ortaya çıkardığı işsiz güçsüz, yani gelirleri olmayan büyük muhtaç insan kitlesinin bugüne kadar görmezden gelinmelerinin tezahürüdür.

Bu büyük toplumsal gerilim, kapitalizmin ilk ortaya çıkış evresindeki proletaryanın yarattığı tehlikeden daha büyüktür. Çünkü proleter emeğinin tam karşılığını alamıyor olsa dahi çalışabileceği ve karnını doyurabileceği bir işi bulabilme olanağına sahipti. Günümüz işsizinin, dünyanın her yerinden karnını doyurabilme umudunun bulunduğunun düşündüğü dünyanın diğer her yerine mülteci teknelerinde ölmekten korkmaksızın göç eden insanlar olduğu dikkatlerden kaçmamalıdır.

Çözüm, işsiz yani gelir sahibi olmayan kesimlerin sorunlarını tespit etmek, geçimlerinin ve mutluluklarının sağlanacağı yolu yordamı bulmaktır. Bulmak ve yasal güvencelere de bağlamaktır. Ve her iki sınıf arasındaki geçişgenliğin koşulları da mutlaka sağlanmalıdır.

Dünya artık eski dünya değildir. İktisadi ve sosyal analizlerin yeni baştan yapılması gerekmektedir.

Sözün özünü atalarımız söylemiş aslında… Teşbihte hata olmasın;  “aç it fırın yıkar” diyesilermiş.

Kenan IŞIK

 

 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..