- Kategori
- Mizah
Yeni mucize zayıflama hapı Lidamania
- Alooo Aslı kız sana müthiş bir haberim var acilen buluşmamız lazım. Kız biliyor musun bu sefer mutlu günlerimiz çok yakın. Bir saat sonra Mendebur cafe’de buluşalım.
- Tamam. Çok heyecanladım valla. Gecikme bak. Fena yaparım.
- Tamam tamam öptüm byee
- Byee.
Bir saat sonra Mendebur cafe’de.
- Bak kızım bu elimdekini görüyor musun? Bu bizim kurtuluşumuz. Artık bu kilolarımızdan kurtuluyoruz. Ne o kız gene kimliği belirsiz kimseler nutkunu mu tutuyor. Söylede bıraksınlar hemen. Kızım bir şeyler söylesene.
- Valla geçen sefer başımıza gelenleri düşünüyorum. Ağzımızdan ve başka yerlerimizden çıkan istem dışı sesler nedeniyle cümle aleme rezil olmuş sokaklara çıkamaz olmuştuk.
- Saçmalama kızım bu tamamen doğal, hiçbir yan etkisi yok bunun.
- Hadi ordan, sanki o doğal değildi. Unuttun galiba hatırlayım istersen, o günlerde ikimizde sanki aniden uzay yolu dizisinde konuk oyuncu olmuştuk. Hani o yollar İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından henuz o yıllarda uygulanmıyor ya o açıdan böyle konuşuyorum. Yanlış anlama! Sanki o günlerde biz yolda yürümüyorduk da, ayağımızın altındaki o çok yardımsever yollar kayarak bizi bir an önce istediğimiz yere götürmek istiyordu. Aslında hata bizdeydi tabi, pek deneyimli olmadığımız için böyle şeylere, ikimizde sokaklarda doğru düzgün yürüyemez olmuştuk. Aloo kızım hatırlasana. Nasıl da kayıp gidiyordu ayağımızın altından yer. Kafayı yedin galiba. Haaa olumlu yanları da yok değildi tabi. Yiyecek gördüklerinde bir canavara dönüşen biz, o dönemde lady Diana edası ile kibar kibar yemek yer olmuştuk.
- Ama nasıl bir haftada ikimizde 10 kilo vermiştik. Yalan mı?
- Yok Allah için yalan değil tabi. Çünkü ayağa kalktığımızda kalbimizin ritmi, "benimle bateri çalarmısın" yarışmasına katılmış bir ünlünün çaldığı baterinin ritmi gibi mükemmel atıyordu ya. O yüzden bizde bu yakaladığımız mükemmel ritmi bozmamak için bir şey yemeden aç bi ilaç yatmayı tercih ediyorduk. Kızım kalbimizin ritmi bozulmuştu hatırlasana. Ayyyy çok özür dilerim. Kusura bakma yaa valla nasılda unutmuşum. Doğruuuuu ya biz o dönemde aslında hiç bir şeyi doğru dürüst algılayamıyorduk. Bütün bunları hatırlamaman çok normal be arkadaşım. Yaa çok özür diliyorum senden. Affet beni.
- Sen geç bakalım dalganı Aslı hanım. Ver bakalım dalgayı en yakın arkadaşına ver dalgayı.
- Hatırlıyorumda aslında birbirleriyle pek geçinemeyen kol ve bacaklarımız nasıl da uyuşmuşlardı değil mi o günlerde. Karıncalarda kanımızdan düşen şekerin başımıza çıktığı konusunda tuhaf bir yanılgıya kapılıp başımıza hücum etmişlerdi hani. Ne güzel günlerdi o günler değil mi? Kızıııım kan şekerimiz düşüp, kol ve ayaklarımız uyuşuyor, başımız karıncalanıyordu. Hafızanın sınırlarını zorla biraz. Ama tecrübe açısından bize faydasını asla inkar edemem. Kalp krizi geçirmeden, kalp krizi geçirmenin nasıl bir duygu olduğunu, alzhemier olursak eğer ellerimizin nasıl titreyeceği konusunda bize bayağı faydası oldu. Kalp krizinden ölüyorum zannetmiştim valla o gün. Ellerimiz sürekli zangır zangır titriyordu.
- Tamam be tamam susuyorum. Söylediğime de , söyleyeceğime de pişman ettin beni valla. Ama ben o dönemdeki beyaz üstüne kırmızı puantiyeli Aslı’yı çok sevmiştim. O tombul ellerin nasıl da güzeldi o küçük kırmızı lekeleri ile anlatamam.
- Kız neydi o ilacın adı. Hala bize sahtesinin satıldığını mı düşünüyorsun o ilacın?
- Aman boşver, Lida’mıydı. dido’muydu neydi adı?
- Ha dido’ydu dido hani üstü çikolatalı, içi gofret olanından.
- Çatlaksın sen. Al şunu.
- Neyi
- Müstakını.
- Kız Allah senin müstakını versin esas. Hınzır seni. Tok karnına koşma cafe sarsılıyor, millet deprem sanacak gülme gel buraya.
29 Nisan 2007