Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Yerleşememiş taşlarım…

Arada bir, birileri sormasa yazmadığımı, bir köşem olduğunu bile unutuyorum nerdeyse… Yazı yazmaktan kaytarmak gibi görmeyin de, iş güç (!) yoğunluğuna inandırmaya çalışayım sizleri… Yoksa ne denir ki başka; kaytarıyorum denir mi hiç?

Benim birkaç konuda yerli yerine oturmamış taşlarım vardır.

Bu konuda sıkıntılıyımdır hep… Taşlarım yerli yerine oturmadıktan sonra benim mantığım diğer anlatılanları kabul etmez gel gör ki…

Her ne kadar kurşun atanında yiyeninde kahraman evladımız olduğuna inandırılsak ta, 97’lerde Akyazı’da ışık söndürenlere bende ışık söndürmeyle karşılık vermiştim. Ülkeyi yaralayan cinayetlerin perde arkasını yazıp çizenlere hayretle bakakalmıştım. Ne oluyor neler oluyor bize diyerek bütün yazılanlara, çizilenlere, anlatılanlara sırtımı dönmüştüm.

Kitap okurum değişik konular üzerine… Birde kulp takarım inanmamak için… Zaten her yazılana inanmayı aptallık olarak görürüm. Çünkü; insanların fikirlerini menfaatleri karşılığında bile değiştirebileceğini düşünürüm. Ve bir fikir karşısında mutlaka karşıt bir fikir sunulabilir hem de inançla…

Demokrasinin yerleşmesi gerektiğine inandım hep… Ancak demokrasinin bir türlü fikirlerimize yerleşememesini anlam verememişimdir.

Elit yönetim tabakasının istememesindenmiş meğerse…

Bazen gazetelerde yada sohbet esnasında anlatılagelen bir düşünceyi açayım size… Meğerse Cumhuriyetin kuruluşundan sonra bizi millet olarak en az bir 50 yıl daha yönetmelilermiş ki (yani yönetime 2 kuşak kendilerine göre bilinçli insanlar gelmeli ki)şu anki değerlerimizi bir kenara itip batının kültürünü aynen alabilmeliymişiz. Çünkü biz daha düşünemiyormuşuz. İyiyi ve kötüyü ayırt etme yeteneğinden yoksunmuşuz. (Oturmayan taşlarımızı, inşaat dilinde silindirlemek, diğer anlayışlar da diktaya tekabül eder herhalde…) Diğerlerinin gözünde, göbeğini kaşıyan adam konumundan başka bir yere sığmazmışız. Çünkü iyiyi bilsek bu iktidarların başa oynamalarının mümkünü yokmuş ki… Doğruyu yalnız doğruyu bilenler bu ülkede iktidara gelemiyorlarmış bu sebepten…

Bilmiyorlar ki doğrunun kişiden kişiye değiştiğini… Aysun Kayacı’nın fikrinin zikridir bu durum…

Yahu ne iştir bu diyordum kendi kendime… İnsanların fikirlerini tek tip haline getirmeye çalışmak değil mi bu durumun adı… Birde çubuklu elbisede giydirirlerdi Allah bilir en beleşinden…

Bir sohbet esnasında çok konuşandan tırsarım, ürkerim. Hele sözüne kendisinin nasıl iyiliksever vatansever, milliyetçi biri olduğunu sokuşturan biri olduğunda, özelliklerinin arasına sıkıştırılmış sözler arasında ben tam tersinin olduğunu düşünürüm. Bir dernekte, kurumda bir nevi şahsına münhasır özellikleriyle kendine bir yer edinmişse ve hele bu kurum isminde birde milli sözü varsa görün bendeki korkuyu… (Zaten bu derneklerinde altında hep çıkar ilişkisi aramaya çalışmışımdır.) Milli görüş sözünün ya da vatanseverlik sözünün arkasında nelerin gizlenilebileceğini düşünürüm.

Bu konuda taşların oturduğunu düşünüyorum artık. İyi ki yönetimdeki hükümete kapatma davası açıldı. Açıldı da en azından gider ayakta olsa savcıların arkasında durabileceklerini düşündüler. Yoksa bize de bir zarar gelir mi acaba diye tırsıp duruyordu herkes…

Sonuç ne getirirse getirsin isterse aklansınlar…

Yok yok bu durum duvara atılan çamurdan kalan iz değildir. Kendi kendime yoğurduğum düşünce silsilesinin sonucudur.

Neticede bir taşım oturdu, (kim ne derse desin) darısı diğer taşlarıma…

Saygılar

 
Toplam blog
: 37
: 557
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

2006 itibarıyla 36 yaşında, yolun yarısını geçmiş bir inşaat mühendisiyim. İşim ve ailem herşeyimdir..