- Kategori
- Deneme
Yeşil Kandil Fatma’dır Fatma

Yeşil Kandil Fatma’dır Fatma
Yeşil Kandil Fatma Ana
Kandil'de Nur
Yeşil yanı Muhammed Mustafa
Kızıl yanı Aliyel Mürteza
Ortasında Nuru Ala nur 12 İmamlar
“ Halık-ı Âlem kudretini aşikâr kılmak diledi… Kemali kereminden ve lutfu inayetinden bir yeşil derya yarattı. Sonra deryaya nazar buyurdu, Derya dalgalandı cuşa geldi ve bir cevheri dışarıya düşürdü.
Yedi gök yaratıldı IŞIK ile bünyâd oldu
Toprağa nazar kıldı, aksırıp durugeldim
Yunus Emre
Bir kandilden bir kandile atıldım
Turab olup yeryüzüne saçıldım
Bir zaman Hak idim, Hak ile kaldım
Gönlüme od düştü yandım da geldim
Şah Hatai
Hak Celle ve Ala bu cevheri aldı iki şak eyledi, parçalar biri yeşil biri ak iki nur oldu. Yeşil kubbeli bir Kandil asılı durmaktaydı Allah Taala bu nurları… Asılı olan Kandile koydu yeşil nur Muhammed Mustafa’nın, Ak nur da Mürteza Ali’nin nuru oldu ki bunlar bütün ruhların kadimi idi..”[1]
Âlemi-ummanda asılı duran bu kandildeki nurlar yaratılış nurundan doğan ilk nurlardır bu nurlar yukarıda da belirtildiği gibi Muhammed-Ali’nin nurlarıdır yaratıcı Nurun özünden çıkan bu nurlar birlikten Kesrete doğru olan gelişmenin ilk nüveleridir, hem ilk nura en yakın olanlardır hem de var olan Varlık aleminin oluşumunda ilk başlayıcın temsilidirler.
Kandil geceleri kandil oluruz
Kandilin içinde fitil oluruz
Hakkı göstermeye delil oluruz
Fakat kör olanlar görmez bu hali
Edip Harabi
Yaratıcı Nur içinde, hem birliği hem de çokluğu taşımaktadır, diğer bir tanımlamayla biri birine zıt olanlar hem birlik hem de savaş halindedir. Kabuk zıtların içerideki amansız çatışmasına dayanamayıp kırılınca ( Buyruktaki deyimiyle….Nuri Muhammed ve Ali’ye haya vaki oldu ,terledi.)[2] var olan ilk nur kendini görünüş alanına çıkarıp ummana serpiştirdi.
Kudret kandilinde bir ışık iken
Ta ol zaman aşık oldum nura ben
Sıdkı Baba
Eğer sual eder isen sırrımdan
Cümlemizi var eyledi varından
Hak yarattı Muhammedi nurundan
Kandilde balkıyan nurdan gelirim
Nesimi
Kudret kandilinde bir ışık (ziya) iken
Ta ol zaman âşık oldum nura ben
Ziyasından (ışığından) halk eyledi toprağı
Vücut buldu bu eşyanın menbaı
Sıdkı Baba
Alevi inanç felsefesin de tamamen bu düşünceye bağlı kalmıştır. İnancımıza göre de bugün Evrende bulunan canlı, cansız bütün varlıklar bu ilk Nur’un (Yani Tanrının) görünümünden başka bir şey değildir. İlk ve tek olan kendini en küçük parçacıklara bölmüştür ancak bütün parçacıklarda da onun özü mevcuttur, ayrılık sadece görünüştedir. Dünya çokluğun (Kesret) belirdiği alan, birlik (Vahdet) ise Tanrısal Alandır.
Ta ezelden kandildeki nurdayım
Binde bir can eremedi bu sırra
Dermanî
Yedi kat arşta asılı
Kandildeki NUR’a geldim
Pir Sultan Abdal
Kandilde Nur iken sevmişim seni
Güzel pirim sultan pirim şah pirim
Genç Abdal
Hü diyelim gerçeklerin demine
Gerçeklerin demi NUR’dan sayılır
Hatayi
Varlık âlemimde bulunan her şey biri birine bağlı ve sürekli olarak dönüşüm ve hareket halindedir. Bu manada da hiç bir şey yoktan var edilmemiştir ve hiç bir şey de vardan yok edilemez Nesnel olarak yok olmak sadece ve sadece aslına dönmektir yani tanrı ile birleşmektir.
Kandilde balkıyan dostun nurudur
Akıl ermez ona Hakkın sırrıdır
Seyyit Feyzullah
Halk etmeden arş-ı kurşi âlemi
Şol yeşil kandilde verdik selamı
Sıdkı Baba
Kandil asılırken Nur-u meskende
Bülbül idim gonca gülünde idim
Yeksanî
Çatılmadan yerin gögün binası,
Muallakta iki nur’a düş oldum
Sıdkı Baba
Kandilin içinde nur olan biziz
Mekân ötesinde sır olan biziz
Devranî
Bu görüş Alevi düşüncesinde ‘’Vahdeti-Vucut ‘’olarak dile getirilir. Bu inanışa göre Evren’de varolan bütün canlı ve cansız varlıklar Hak’kın sıfatlarının tecellisidir ancak tecelli ile tecelli eden ayni değildir, tıpkı Aynaya bakan ile aynadaki yansımanın ayni olmadığı gibi.
Kudret Kandilinde Balkıyıp Duran
Muhammet Ali'nin Nurudur Billah
Zuhur Edip Kuffarın Meskenin Yıkan
Elinde Zülfikar Ali'dir Billah
Elinde Zülfikar Altında Düldül
Önünce Kamberin Dilleri Bülbül
Hz. Fatma Anam Cennette Bir Gül
Ona Sırrım Dedi Hak Resulullah
Fatma Anadan Geldi Hasan Hüseyin
Onların Nuruyla Ziyalandı Din
Kırklara Erişti Zeynel Abidin
Çekeriz Yasını Hasbeten Billah
Muhammet Bakırdan Cafer-İ Sadık
Musa-İ Kazım İrızadan Bin Yadip Durduk
Tarikat Abıyla Cesedi Yuduk
Hak Buyurdu Müminin Kalbi Beytullah
Takı Nakı İmamların Şivani Hasan-ul
Askeri Cismin Sultanı
Elinde Zülfikar Sahip Zamanı
Vakit Tamam Oldu Göndere Allah
Noksaniyem Niyazımız Ustada
Elinde Zülfikar Hem Ehli Kanda
Bin Bir Donda Baş Gösterdi
Aliyel Murtaza Mürşidimiz Bülbülümüz Eyvallah
Bütün varlıklar öz olarak aynıdır, yani her şey tanrı ile öz bakımından birdir, özdeştir, aradaki fark yanlızca görünüş alanındaki biçimsel farklılıklardır. Yaratan ile yaratılan ayni kudrettendir, yaratma yoktan değil, batın olanın gizlilikten reel alana çıkmasıdır, bilinmeyenin kendini bilince, bilinene dönüştürmesidir. Bu dönüşümde Tanrı insana kendi ruhundan verdiği için Tanrısal nitelikler varlıkların en olgunu olan İnsanda kendini Ruh, Akıl, düşünme, konuşma ve irade olarak daha belirgin bir şekilde gösterir.