Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

16 Eylül '10

 
Kategori
Şiir
 

Yeşilçam'ın ruhuna fatiha

Yeşilçam'ın ruhuna fatiha
 

Birden kaybedip, bir daha bulamayacağımız Yeşilçam'ın Hatırasına...


(Yeşilçam’a İthaftır)

YEŞİLÇAM’IN 9 Eylül 2010

Perşembe

RUHUNA FATİHA (04.37)

İstiklâl Caddesi’nin Gizeminde,

Eller Cepte Senfonisini dinlerken;

Anıların dört nala hücumları,

Ortalığı kasıp kavurur.

Takati yok, nereye saklanacak

Yaşamın nefesi;

Yorgundur.

Başlar

Köşe kapmaca,

İnsafsızca.

Derken

Ayhan Işık sokağı,

Atıverir beni

Yeşilçam’ın büyülü ortamına.

Hepsi siyah-beyaz.

Yüzleri ak pak:

Benim filmlerim gösterilir orada.

Yönetmen Atıf Yılmaz bağırır “ kamera”

Karşı sokaktan,

Rol icabı, koşarak sıvışır

Hüseyin Baradan.

Tabii ki

Yanında da Nubar Terziyan.

Elele, yanak yanağa

Aşklarını ediyor ilan,

Salına salına geliyorlar

Sadri Alışık ile Çolpan İlhan.

Kenarda oturmuş,

Acemice sigarasını tüttürüp

Olanlara bakmaktadır Ajda Pekkan.

Yol verin

Sırtından hiç eksik olmayan

Deri ceketli, delikanlı abimiz

Orhan Günşiray geliyor.

Kaytan bıyıklı, unutamayacağımız

Hulusi Kentmen amcamızdır,

Çocuksu yanaklarımızı okşuyor;

Burada her köşe başı,

Deriden döşenmiş koltuk.

Buyrun şöyle oturun.

Karşı Artizler Kahvehanesinde

Yorgunluk çaylarını yudumluyorlar,

Kadir Savun ile Necdet Tosun.

Aradan neşeli bir kahkaha;

Kendine has uslûbuyla

Öztürk Serengil abi,

Seslenir;

“şapkamın altındayım yeşşee”.

O güzelim büyülü günler

Hani nerde.

Çekimini tamamlamış,

Ardına bakmadan gidiyor

Usta Vahi Öz.

Zaman dahi bulamıyor,

Ona

Söyleyebilecek bir söz.

Parke taşları sarsılıyor;

Bu depremin sebebi

Gururla yürüyen

Sarışın afet,

Neriman Köksal’dır.

Gelmedi öyle bir yar.

Ardından,

Yeri boş kaldı yadigar.

Şatafata gerek yok;

Eskilerin küheylanı bu sokaklar,

Yaşanmış,

Kimsesiz yaşamların mezarlarıdır,

Söylerler O unutulmaz şarkıyı:

“Kimseye etmem şikâyet

Ağlarım ben halime”

Kırık dökük kaldırım taşları,

Üzerleri

Anlamsız yazılarla yazılı ,

Yıkılmak üzere olan duvarlarla beraber

Dinlerler bu şarkıyı.

Beyoğlu içindeki Beyoğlu,

Yeşilçam;

Unutulsan da,

Yaşatılsan da

Her derde devaydı,

İçimizde, tarif edemediğimiz

Buruksanmış bu gam.

Hasnun Galip sokağından

Fırlarım İstiklâl Caddesi’ne.

Dikilir karşıma

Uçuk bir travesti.

Ağzında,

Hiç duymadığım küfür-gassemler.

Hadi bakalım, kolaysa

Çık işin içinden de, beri gel.

Taksim Meydanı;

Havadar mısın

Yoksa çok bulutlu mu.

Hiç konuşmuyorsun benimle.

Seni kimler uyuttu.

En iyisi

Gireyim Metro’nun içine.

Her tarafı karanlık.

Tam “Makber’in” söylenecek zamanı.

Görünmesin aydınlık.

Nasıl gelip-geçti derbeder ömür;

Bu sırra mazhar olamadık…

 
Toplam blog
: 741
: 219
Kayıt tarihi
: 06.12.09
 
 

Aslen Şebinkarahisar-Alişar Köyü-Killik Mahallesi İmamlar (Çakmaklar) Sülalesine mensup olan Şair..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara