Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '10

 
Kategori
ÖSYS
 

YGS 2010 TÜRKÇE Sorularının Açıklamalı Yanıtları

YGS 2010 TÜRKÇE Sorularının Açıklamalı Yanıtları
 


11 Nisan Pazar günü yapılan YGS’de TÜRKÇE’den de 40 soru soruldu.

Soruların yanıtlarından çok, kuşkusuz, niye “o seçenek”in yanıt olduğu önemli. Bu bakımdan, yanıtların açıklanması yerinde olur. Bu blogu, bu düşünceyle yazdım.

Yazımı okuyanlar, umarım, bu açıklamalardan yararlanırlar.

Soruları yazımın içinde kullanamadım.

Sorulara şuradan ulaşılabilir:

http://www.osym.gov.tr/Genel/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFD4AF1EF75F7A7968E434301BA9CE0F4F

*****
1. D

Parçada geçen “kendini paranteze almak” sözü, ilk cümledeki “her türlü duyguyla, duygusallıkla ilgisini kesmek”le ilgilidir.

Bu ne demek?

Yazarın nesnel davranması, yani “kişisel değerlendirmelerini yansıtmaması”dır.

2. A
“Zekâsına diyet yaptırmak” sözü, kimle ilgili?

“Kendi kendine yettiğini söyleyen” sanatçıyla...

Böyle bir sanatçı, “sürekli arayış içinde olmalı”, “kendini yeterli görmemeli”dir. Oysa parçada sözü edilen sanatçıda böyle bir yok. O, “düşünce ve duygu dünyasını besleyerek geliştirmeme” yolunu seçiyor.

3. B
Yazarın, “kurşun bir kütle gibi” dediği “bu”dur. “Bu” zamiri de, ilk cümlede sorulan soruyla ilgilidir. O da, yazarın “soruyu yanıtlamada güçlük çektiği”dir.

4. C
Sanatçı, “küçük dergiler”in “laboratuvar” işlevi gördüğünü belirtiyor. “Laboratuvar” sözcüğünden yola çıkıldığında, “küçük dergiler”in, “ilk yapıtlara ve yeniliklere yer verme”sine ulaşılır.

5. E
Yazar, “yazacaklarım, yazdıklarım gibi olacaksa”, yani benzerlerini yazacaksam, yazmayı bırakırım, diyor. O zaman yazar, “kendini yinelemeye başlarsa yazmaktan vazgeçeceğini” vurguluyor.

6. B
I. ve IV. cümlelerde gerçeğin “dile getirilmesi”nden, “yeniden biçimlendirilmesi”nden, bunların “amaç edinilmesi”nden söz ediliyor.

7. C

Yazar, III. cümleye “ama” ile başlarken, ardından “olumsuz” bir şey söyleyeceğini gösteriyor; zaten, “gölge düşürmek” de, bunu destekliyor.

8. D

IV. cümlede “Sonraki yıllardaysa televizyonda, âşık edebiyatı ürünlerine daha fazla yer
verilmiştir.” deniyor. Bu cümlede, “dinleyici isteklerinin önemsendiği” anlamı yoktur.

9. B

Saptama, “bir şeyi belirgin kılma, tespit” demektir. I. cümlede olduğu gibi, II. cümlede de bir “saptama” yapılmıştır. Bu cümlede bir “zorunluluk” yoktur. Çünkü “zorunluluk”; “mecburiyet”, “zaruret” demektir.

10. C
Yazar, III. cümlede “Yazmaya babamla ilgili bir anı kitabı yazarak başladım.” derken, yazma işine nasıl başladığını anlatıyor. Bu, yazarın “yazma işini oyalanma amacıyla yaptığını” göstermez.

11. A
Verilen açıklamada da belirtildiği gibi, “bağımsız sıralı cümleler”de “ortak öğe” yoktur; “ortak öğe”, “bağımsız sıralı cümleler”de vardır.

A seçeneğindeki cümlede, özneler ( adam, masada oturanlar/sa), yüklemler ( konuşuyor, dinliyorlardı), tümleçler ( ilk cümle için: durmadan, öfkeli öfkeli; ikinci cümle için: sessizce. onu) ortak değildir.

Oysa öbür seçeneklerde özneler ortaktır: B’de “o”, C’de “ben”, D’de “Ali”, E’de “müşteri”; yani bu cümleler, “bağımlı sıralı cümle”dir.

12. C
Altı çizili söz öbeklerine baktığımızda bunlar, birer tamlamadır. “Tür” derken, demek ki, bizden farklı olan tamlamayı bulmamız isteniyor.

Altı çizili III. söz öbeği, “belirtisiz ad tamlaması”, öbürleri “sıfat tamlaması”dır.

13. B

Sekiz sözcük türü ( ad, eylem, sıfat, bağlaç, edat, zamir, zarf, ünlem) vardır.

A’daki “ne”lerden ilki, “zamir”; ikincisi, “bağlaç”tır.

B’deki “artık”lar “zarf”tır; bunlar, anlamı “sınırlandırır”, “bundan böyle, artık, sonra” anlamlarını verir.

C’deki “o”lardan ilki, “sıfat”; ikincisi, “zamir”dir.

D’deki “nasıl”lardan ilki, “zarf”; ikincisi, “sıfat”tır.

E’deki “yalnız”lardan ilki, “zarf”; ikincisi “bağlaç”tır.

14. E
Dönüşlülük zamiri, “kendi”dir.

15. D

cümlenin yüklemi “sığın-ır-dı-k”tır. Bu çekim, “geniş zamanın hikâyesi”dir. Yüklem, “belirli geçmiş zamanın hikâyesi” olsaydı, şöyle olurdu: sığın-dı-y-dı

16. D

“Taksim meydanı”, özel ad durumunda bir ad tamlamasıdır. Bunun için, “meydan” sözcüğü, büyük harfle yazılmalıydı.

17. C

“Türkler” sözcüğündeki “-ler” eki, sözcüğe topluluk anlamı katmaktadır. “Türkler”e gelen “-in” ekinin kesme (‘) ile ayrılması doğru değildir.

18. B

Sözcüklerden “inceleyip” bağeylemi yüklemle anlam bütünlüğü sağlamaktadır. Bu bakımdan “inceleyip”ten sonra virgül (,) kullanmaya gerek yoktur.

19. D
IV numara ile belirtilen yere, noktalı virgül (;) değil, virgül (,) gelmelidir. Çünkü numaralı yerden önce ne yüklem, ne de anlam karışıklığı yaratacak bir öğe vardır.

20. E
“Başarı almak” yoktur, “başarı kazanmak” vardır. Bu bakımdan, “yanlış sözcük kullanmaktan kaynaklanan” anlatım bozukluğunun olduğu cümle, “Bizim kazanacağımız başarı, ...” biçimde olmalıdır.

21. C
Paragraf, aralarında dilsel, düşünsel, mantıksal ilişki olan cümleler topluluğudur. Düşünce değişince, paragraf da değişir. Paragrafın İlk cümlesi, açıklanabilir nitelikte bir cümledir; yönü ileriye doğrudur, geriye gitmez. Üçüncü cümleden başlayarak, böyle bir cümle bulmalıyız.

Tek cümlelik paragraf olmayacağına göre, II., VI. cümleler elenir. Bir paragrafa “belki” ile başlanamayacağına göre, III. numaralı cümle, ikinci paragrafın ilk cümlesi olamaz. Geriye kalan cümlelerden V. cümle, IV. cümle ile konu bakımından birbiriyle bağıntılı. Bu bakımda, ikinci paragrafa IV. cümleyle başlamak gerekir.

(Konu açısından baktığımızda da, ilk cümlelerde başka, dördüncü cümleden sonra başka şey anlatılıyor.)

22. A
“Düşüncenin akışını bozan cümle”, konu/ düşünce yönünden öbür cümlelerle bağlantısı olmayan cümledir. İlk cümlede “mizah” ile “hiciv”in “konu, yöntem, amaç” bakımından farklı oluşlarından söz edilmekte; bir karşılaştırma yapılmaktadır. Oysa ikinci cümlede farklı bir konu söz konusudur.

23. B
İkinci cümle dışındakilerde “sanatın üvey evlatları”, “soğuk bir iş ilişkisi”, “kupkuru bir teşekkür”, “acımasız eleştiri oklarını saplama”, düz bir söyleyiş değildir. Oysa “İki kere ikinin dört ettiği kadar kesin bir gerçektir bu” cümlesinde “gerçek anlamı” dışında kullanılan sözcük yoktur.

24. E

Bir önceki cümleyi bulmak, daha kolaydır. Soru kökünde verilen cümlenin bir “örnek” cümle olduğu anlaşılıyor. Bu cümlede “sanatsal ve dilsel değer taşıyan yapıtının kalıcılığın”dan söz ediliyor. Parçada ise, “kalıcılık”, sadece son cümlede var.

25. D
Parçanın bütününde “konuşma havası içinde yazıldığı” havası vardır. Zaten, ilk cümle “devrik cümle”dir. Parçada geçen "... acısıyla, tatlısıyla, koşuşturmayla” sözcükleri “sessel yinelemeler”e örnektir. Bütün bunlar, “tekdüzelikten kaçınılmış” olduğunu gösterir.

26. A
İkinci cümlede geçen “bunu”dan yola çıkarak, boşluğa gelecek olanın ne olacağını bulabiliriz. Çünkü, “Bu denen ne?” sorusunu sormamız gerekecek. İkinci cümleden sonra açıklama yapıldığını görüyoruz. Buna göre, “şiirde bir yere gelmiş”, yani “usta şairler”in şiirleri, dergilerde yer bulmaktadır. Bu bakımdan, boşluğa, seçeneklerdekinden sadece, “bazen şiir bazen de şair yayımlanır” uygun düşmektedir.

27. B
Son cümleye,”ama”dan önceki bölüme bakalım: Bu bölümde, birikimin günün birinde sanatçıya iyi bir ürün olarak döneceğinden söz ediliyor. Sondan ikinci cümle, “Kim o kadar suyun başında beklese günün birinde balık tutar.”, tek ürünün yeterli olamayacağını vurguluyor. O zaman ne olmalı? Bunun devamı gelmeli. Bu bakımdan, cümle, “önemli olan sürekliliği sağlamaktır”la tamamlanmalıdır.

28. C
Sorulan sorunun “ödül”le ilgili olduğu, ilk cümleden anlaşılıyor. “Ödül”ün “sorumluluk yüklemesi”, yazarı “sınırlayıcı olması”, “öz denetim kurma”ya yöneltmesi, bizi, “Ödüller yazarları hangi yönden etkiler?” sorusuna götürür.

29. A

İlk cümle (benim kitabımdan önce de dil yanlışlarıyla ilgili kitaplar vardı) “dil yanlışlarıyla ilgili çalışmalar”ı içeren bir soru sorulduğu gösterir. İkinci cümlede geçen “ bu kitabın ilgi uyandırması”, “Türkçenin sorunları üzerinde düşünme sağlaması”, “dil yanlışlarıyla ilgili çalışmalar”ı destekliyor. Bu da, yanıtın A olduğunu gösterir.

30. E
“Yayımlanan ilk yazı”yı yolculuğa çıkmak için alınan “bir bilet” olarak gören yazar, çıktığı yazma yolculuğu için “durmayı, bırakmayı, durakların birinde inmeyi, vazgeçmeyi, geri dönmeyi hiç düşünmedim” derken “kararlı olduğunu” vurguluyor. Bu da, bizi yanıta, E seçeneğine ulaştırır.

31. D
Parçada geçen “kişilere, özel yaşantılara girmeme”, tanığı olduğu olaylara “dıştan bakma”, “tanıklıklarının anlatımında öznellikten kaçınma”nın yanıt olduğunu gösterir.

32. C
Yazarın, romanlardan ”çalakalem, savruk bir dille yazılmış, editör süzgecinden geçmemiş” diye söz etmesi, romanla ilgili yakınmasıdır. Bu da, bizi, “anlatıma gerekli özenin gösterilmeyişinden” seçeneğine götürür.

33. B
Parçada geçen “bununla yetinmeme”, “bir şeyde takılıp kalmama”, “iyi yapamadığı şeyleri öğrenme umuduyla yapmayı deneme”, bizi, “bildiklerini zenginleştirerek kendini yenilemelidir” seçeneğine götürür.

34. E
Yazar, giriş cümlesinde, “ahlak ilkelerinin değişime uğraması”, “toplumların kültürel açıdan gelişmesi”ne bağlıyor. İkinci cümle de, bunun açıklaması niteliğinde. Bunlardan, ahlakın “bilimsel, toplumsal gelişmelerden etkilenerek değiştiği” sonucuna varırız.

35. A
Parçada, kendinden söz eden yazarın “içten”, “gerçekçi”; “babama karşı asla olumsuz bir duygu beslemedim” demesiyle, “hoşgörülü” olduğunu gösterir.

36. C
“Asıl söylenmek istenen”, ana düşüncedir. Ana düşünce, “Yazar, neyi savunuyor?” sorusunun yanıtıdır. Yazar, sanatla uğraşan babasından, ağabeyinden, dayısından etkilendiğinden söz ediyor. Yazarın, son cümlelerde “insan, evinde ne görüyorsa onu yapıyor” demesi, “yaşama bir ressamın, yazarın gözüyle baktığını” vurgulaması, “yakın çevresinden etkilendiğini” kanıtlıyor.

37. D
Yazar, “Hayatın veremediklerinin hesabını insanlardan sormamayı, bağışlamayı” (A), kendi “sınırları”n ne olduğunu (B), “gerektiğinde vazgeçmeyi, yetinmeyi” (E), “dostluklarını yıpratmadan eskitmeyi” öğreniyor. D’de söylenen, “başkalarının sorunlarını kendin sorunları sayan” ise, parçadan çıkarılamaz.

38. B
“Yaşamı elekten geçirmeden ürün verme” ( birinci cümle), seçeneklerde E’de; “yaşamı zenginleştirme, önde giden işlevini yitirme” ( üçüncü cümle), A’da; “bir okumada bitirilme” ( dördüncü cümle), C’de var. D’ye, “insanı değiştirme işlevi taşımamaya” ise, üçüncü ve dördüncü cümlelerden ( “yaşamı zenginleştirme, önde giden işlevini yitirme”, “bir katman daha zenginleştiren olmaktan çıkan”) ulaşıyoruz.

39. E
İlk cümleden C’ye; ikinci cümleden geçen “öne sürülen düşünceyi kanıtlama zorunluluğun olmayışı”ndan A’ya; “anlam çok yönlüdür”den B’ye; “türlü türlü durumlara, olay ve olgulara, gerçeklere”den D’ye ulaşılır. Parçada, denemenin “öğretici yanı bulunmadığından” söz edilmiyor.

40. A
Bu soruyu, sadece, seçeneklere bakarak çözmek mümkün. Çünkü A’da “verimsiz olarak tanınan”, öbürleriyle konu/ düşünce yönünden çelişiyor.

( Parçada geçen “seçicidir” E’yi, “bir şiir üzerinde haftalarca, aylarca uğraştığı olur” B’yi, “şiirin boşluklarda, susmalarda eksiltmelerde olduğunu bilen” C’yi, “vitrinde olmaktan, ortalıkta görünmekten kaçınma” D’yi elememizi sağlar. A’da verilen “verimsiz olarak tanınan” ise, parçada yok; bu, zaten ötekilerle çelişiyor.)

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..