Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '11

 
Kategori
Aile
 

Yine sana sığındım anne

Yine sana sığındım anne
 

Martlarölümle dost galiba


Merhaba Anne, 

Yine sana sığındım. Öyle çok özledim ki seni… Öyle yalnızım ki… Nasıl bir boşluk bu? Yeri asla dolmayan, gün geçtikçe de büyüyen. Senle konuşmaya ihtiyacım var. Saçımı okşamana, gözlerinle sarmalamana, sözlerinle rahatlatmana, “Prensesim!” demene… 

Bir tek senin prensesin olmak beni asil yapardı biliyor musun anne? Öyle güçlü hissederdim ki kendimi. Etrafa emirler yağdırmak değildi ki derdim. Tek derdim, her güçlüğün üstesinden gelebilme gücünü bulmak ve bir masal gibi yaşamaktı hayatı. Senle birlikte… Yaşa(dı)m da galiba. Sen varken… 

Sen yokken ben de yok gibiyim anne. Otuzumu çoktan devirdim. Yaş almadım. Yaşlandım. Ama bu yaşta özlemini en çok çektiğim şeyin sıcak bir kucak, içten bir sarılış, gülümseyen ve riyasız gözler olması garip değil mi? Senin de gözlerin bu yüzden mi hep hüzünlüydü anne? Ne körmüşüm. Hiç fark etmemişim her resminde buğulu bir çift göz olduğunu. Mutluyken bile hüzün kokarmış bedenin ben ‘sen’ sanmışım. Özür dilerim anne. 

Sahi neydi seni bu kadar mutsuz eden? ‘Sıla’n neresi bilememek mi? Benim gibi. Yoksa sana sunulmuş bir hayatı yaşıyor ‘muş’gibi yapmak mı? ‘Can’ gibi. Biz miydik seni mutsuz eden? “Sizle mutluyum.”derken yalan mı söylerdin anne? Anneler de yalan söyler mi anne? İlk yanılgım, senle başlamış olabilir mi? Bu bir türlü kıramadığım; içinde döndükçe serseme döndüğüm; kendimi, yuvamı, mutluluğumu, hayatımı, benliğimi yitirdiğim kısır döngü senle mi başladı? 

Neden sürekli sorular soruyorum anne? Cevaplarım neden yok benim? Değer miydi bu sessizliğe, bu sensizliğe? Tekrar edip duruyorum kendime. ‘Hayatının tek sahibi sensin.’diye. O zaman niye bu kadar sahipsiz, kimsesiz hissediyorum anne? 

Hiçbir şeyi beceremiyorum anne? Düzgün yapamıyorum hiçbir şeyi. Yüzüme gözüme bulaştırıyorum ‘yapabilirim’ sandıklarımı da. “Yapabilirsin!” diyen her ses, tersini haykırıyor sanki. Kızıyorum onlara. “Hayır” diyorum “Yapamam.”. Sen söyle anne. “Başarabilirsin!” de. “Yenilme!” de. “Benim yolumdan gelme!” de. “Yalnız değilsin!” de. “ Beyaz kelebeğim, kanatların hiç kırılmayacak.” de. “Sevmekten korkma!” de. “Mutluluktan kaçma!” de. 

Emanetlerine desahip çıkamadım ben. Onları da sahipsiz , kimsesiz bıraktım. ‘Kimse’ sandıklarının seni kimsesiz bırakanlar olduğunu söyleyemedim. Dedim sandım da sesim fazla gür çıktı. Boğuldu gitti manası. Sözcükler asılı kaldı boşlukta. 

Kıvrılıp yanıma yatsan yine. “Ayakların üşümüş.” Desen. Ayaklarımı ayaklarınla ısıtsan. Kalbim de ısınır biliyor musun anne? Hayır , bilmiyorsun. Bilseydin eğer bilebilseydin çekip gitmezdin hiç ulaşamayacağım diyarlara. Beni ‘sıla’sız , beni ıssız, beni yorgun, beni ‘sen’siz, seni ‘biz’siz bırakmazdın, bırakamazdın. 

Yağmurları sevmiyorum artık. Sen ne çok severdin yağmurdan sonraki toprak kokusunu. Oysa bana ölümü hatırlatıyor o toprak sadece. Üşümüyorsun değil mi? Üşümezdin sen. “Kapıcı kaloriferleri yak!” diye dalga geçerdin ben üşürken. 

Üşüme sen. Hiç üşüme.

Barışmayı denedim yağmurla sırf senin için anne. Sen, seviyorsun diye. Sen öyle isterdin diye. Ama yağmur şimdi başka ‘ölüm!’ lerin de kokusunu getiriyor. Dayanamıyorum.

 
Toplam blog
: 27
: 295
Kayıt tarihi
: 12.08.11
 
 

Bazen kelimeler içinize sığmaz olur ve taşar. İşte o zamanları yaşadığım şu günlerde yazdıklarımı..