Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '22

 
Kategori
Üniversiteler
 

YÖK ve STK İlişkileri

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ile bir sivil toplum kuruluşu (STK) ilişkisi nasıl olmalı? Sivil toplumun YÖK sistemine aktif katılımı nasıl sağlanmalı? Bu gerekli mi?

Bunlardan “Gerekli mi?” sorusu yersiz oldu. Elbette ki gerekli! Üzerinde durulması gereken önemli ve asıl soru aktif katılımın nasıl sağlanacağıdır. Bu konu hem YÖK hem de STK’lar için sürekli gündemde olması gereken konulardandır. Her iki tarafından buna ihtiyacı var…

Bir günsabahın erken saatlerinde yolum Ankara’ya düşmüştü. Çok kıymetli dostum, daha ötesi kardeşim Doç. Dr. Ferudun Hakan Özkan ile buluştuk. O gün iştirak etmeyi planladığı bir toplantıya birlikte katılabileceğimizi belirterek davet etmişti. Toplantının gündemi benim de ilgi duyduğum konulardandı.

Akademisyenler Birliği Derneği’nin doğru paydaşların ve ilgililerin katılımına açık bir toplantısıydı bu. “Sivil Toplumun Yükseköğretim Sistemine Aktif Katılımı” Proje Kapanış Konferansı için 27 Haziran 2022 Pazartesi günü merkezi konumdaki The Ankara Hotel’deki salon özenle hazırlanmıştı. Katıldığıma memnun kaldım. Faydalı bir çalışma ve bilgilendirici bir toplantıydı. Üniversitelerin ve ülkenin kalkınmasına katkısı olmasını ümit ediyorum.

STK’lar ile YÖK’ün iletişiminin her iki tarafiçin de faydaları olacaktır. Bu bakımdan karşılıklı etkileşim ve işbirliği yoluyla ilgili STK’ların hem kurumsal hem de örgütsel kapasitelerini artırmayı amaçlayan proje ile kamu ve sivil toplum arasındaki diyalogun güçlendirilmesi vizyonuna da hizmet edilmektedir. STK’lara yönelik yasal çerçeve her geçen gün daha da iyileştirilmeye çalışılmaktadır. Türkiye, hukuk devleti olma yolunda uluslar arası normları yakalamak için güçlü STK’ların varlığıyla yol alması gerektiğinin bilincinde olan bir ülkedir. O bakımdan STK’ların kapasite artışı, ilgilendikleri ve benimsedikleri alanlarda kurum ve kuruluşlar ile sağlayacağı diyalog ve işbirliğine doğrudan bağlı bir boyuttur. Buna da ihtiyaç duyması gerekir.

Akademisyenler Birliği Derneği proje kapsamında yürüttükleri faaliyetlerle; kapasite geliştirme eğitimleri, çalıştay türü toplantılar, yüksek öğretim ve STK ağları için bir yönetim ve işbirliği modeli hazırlamaya ve STK’ların yüksek öğrenime katılımı için bir strateji planı hazırlamaya yönelik çalışmalar gerçekleştirmiş.

Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği Başkanlığı, Avrupa Birliği Sivil Toplum Sektörü, Sivil Toplum Destek Programı III. dönem kapsamında desteklenen TR2016/DG/03/A3-01/112 numaralı projede eş-başvuru sahibi olarak Genç Akademisyenler Eğitim Kültür ve Araştırma Derneği, ayrıca yedi üniversite ve bir kamu sendikası iştirakçi olarak yer almış olduğunu da toplantıda öğreniyoruz. Üniversitelerin, farklı şehirlerde oluşu ve farklı deneyimlere sahip oluşuyla projeye zenginlik katmış olduğunu düşünüyorum.

Artan üniversite sayısı, yüksek öğretimde sürekli değişim ve modernizasyon çalışmaları, yeni yaklaşım ve yöntemlerin uygulamaya geçirilebilmesi, Avrupa ile uyumlu yapısal yenilenmelerin devamlı gündeme gelişi, Türkiye’de daha çok çaba sarf edilmesini ve daha çok yeni modelleri tartışmayı zorunlu hale getiriyor.

Akademisyenler Birliği Derneği ev sahipliğinde gerçekleştirilen kapanış konferansındailk ağızdan bilgiler edindik. Dernek Başkanı Prof. Dr. İsmail Şahin projenin 15 ay süren yoğun bir çalışma dönemi olduğuna değinerek, Dernek olarak uzun yıllar üniversite çalışanlarının sosyal ve ekonomik hakları ile ilgili faaliyetler gerçekleştirdiklerini söyledi. Yükseköğretim sisteminin sorunları ile ilgili entelektüel faaliyetlerin içinde oluşlarının da altını çizdi.

Bu noktayı önemsiyorum. Yüksek öğretimde evrensel değerlerle uyumlu milli bir felsefenin zamana uygun biçimde ortaya çıkartılması ve sürekli güncellenen akademik bir uygulama esnekliğinin de sağlanması gereklidir. Bu bakımdan akademik özgürlüğün konuşan akademisyenlerle daha güçlü hale geleceğine inanıyorum. Bu konuşmaların ancak STK'larlanitelikli bir hal alabileceği açıktır. Böylesi STK’lar şüphesiz birer okuldur. Ömür boyu eğitim alınabilecek birer okul. Verilen bilgilerden Akademisyenler Birliği Derneği’nin de böyle bir okul olduğunu anlıyoruz.

Bununla beraber, toplantıda yaptığı konuşmasında Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı Proje Uygulama Daire Başkanı Ahmet Hakan Atik’in de dikkat çektiği gibi proje sonuçlarının kalıcı ve sürdürülebilir olması çok önemlidir. O bakımdan elde edilen sonuçlar ve bu proje ile ortaya çıkartılan “Yükseköğretim Kurumları ve STK İş Birliği Modeli (YÖKSİM)” geciktirilmeden, daha da genişletilerek fazla sayıda kurumun dâhil edildiği bir zeminde uygulamaya konarak denenmelidir. Böylece üniversiteler, bulundukları şehir ve bölgelerde doğru STK’lar ile ve doğru yollar geliştirerek çalışma alanlarını faydalı biçimde geliştirmeleri bakımından olumlu yönde tahrik edilebilir.

Üniversitelerin eğitim-öğretim, araştırma ve toplumsal katkı misyonları yanı sıra üzerinde düşünülmesi gereken yönetim boyutuna YÖKSİM modeli ile vurgu yapılmaktadır. STK’ların yönetim süreçlerine katılımı ve bu konulardaki yasal mevzuatta yapılması gereken iyileştirmelere de dikkatimizi çeken bilgiler edindiğimiz toplantıda, STK’ların karar alma süreçlerinde söz sahibi olup olamayacağı ya da gerektiğinde fikrinin alınıp alınmayacağı hususlarına da dikkatimiz çekildi. Bunlar konuşulmaya değer konular diye düşünüyorum.

Toplantıya katılan ve konuşma yapan Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Yıldız, Üniversitelerin STK’lar ile işbirliğinin önemine vurgu yaparak, STK’lar vasıtasıyla sivil toplum ve Üniversite ilişkisinin sağlıklı olmasının ve yüksek öğretime sağlanacak faydaların, Türk üniversitelerinin dünyada daha güçlü olmasına katkıda bulunacağına yönelik değerlendirmelerde bulundu. Bu proje kapsamında yapılan çalışmaların, aslında üniversite-STK ilişkileri bakımından olaya daha derli toplu bir bakış temin ettiğini düşünüyorum. En azından projede yer alanlar için böyle olduğunu sanıyorum.

Toplantıda dinlediklerim arasında dikkatimi çeken bir başka nokta ise STK-Üniversite ve STK-Eğitim işbirlikleri konusunda literatürün azlığıyla ilgili bilgiydi. İşbirliğinin düşük olması da bu alandaki literatürün ve dolayısıyla etkinin de az olmasıdemektir. Bu konularda Türkiye’de eğitim kurumlarının STK’lar ile işbirliğinin o kurumların performans göstergelerinde bir başarı kriteri olarak yer almasıgerektiği düşüncesine ben de katılıyorum.

Bu konuyu daha ayrıntılı tartışmaya değer görüyorum. Yıllardır pek çok eğitim ve öğretim kurumunda akademiysen, öğrenci, öğretmen ve yöneticilerle buluşma fırsatı bulmuş birisi olarak benim de kafa yorduğum okulların STK’lar ile işbirliği meselesi oldukça önemli ve ciddi bir konudur.

Doğru ve etkili sonuçlar üretebilecek bir projenin ortaya çıkması, akşamdan sabaha olacak bir iş değildir. Uzun yıllar elde edilen bir birikimle olabilecek iştir. Yıllarca ilgi duydukları alanla ilgili kurumsal hafızalarında yer eden düşünceleri projeye dönüştürüp emek veren Akademisyenler Birliği Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Şahin, Derneğin Projeler Koordinatörü Dr. Tayfun Fındık ve onların şahsında emek veren herkesi tebrik ederiz. Devamının da güzellikler getirmesi dileğimizdir.

 
Toplam blog
: 39
: 348
Kayıt tarihi
: 29.04.19
 
 

Lise: (1988) Mimarsinan Öğretmen Lisesi, Pazarören, Kayseri Lisans: (1993) ODTÜ Fizik Öğretmenliğ..