- Kategori
- Sağlık
Yoksa Kansere Çare Bulundu mu

Dün de Dido gitti !
Ata Abi’sinin bir tanesi daha 36 yaşında hayata veda etti. Kurtaramadık melun hastalığın pençesinden. Ne 2 yaşındaki bebesine ne eşine ne de sevenlerine acıdı.
Gencecik insanları uğurlarken Hakk’ın katına, yaşadığım yıllardan utanıyorum âdeta.
Çok duygusallaştım son yıllarda. Belli ki yaşlanıyorum. Yerde ters dönmüş bir uğur böceğini çevirirken dahi gözlerim doluyor.
Aile büyüğümüz de hasta. Sapasağlamdı eylülde! Karnında şişlik vardı, e biraz da sancı.
Özel üniversite hastanelerinden birine götürdük. Önce gazdır, geçer dendi, belki de apandisitti !
Ultrasonla baktılar, bir şey yoktu. On beş gün sonra da MR çektiler. Prostatı büyümüştü sadece. İki hafta daha geçti. En bi yeni teknolocik MR cihazı gelmişti de acep onunla da mı baksınlardı! Baktılar. Periton kalınlaşmış, patolojik tutulum artmıştı. İyisi mi kolonoskopi de yapsınlardı.
Yaptılar! Temiz çıktı.
O piti piti, karamela sepeti...
Ekimin ortasına geldik ve yine hastane yollarına düştük.
“Dr Bey, bir de endoskopi mi yapsanız acaba?”
Siz doktor musunuz fırçası sonrasında endoskopi yapıldı zorumuzla. Ve sonuç: Mide Ca.
Çokbilmişliğimize kızdı ya, PET/BT çekelim de emin olalım dedi “doktor”umuz.
Emin oldu! Dördüncü evreymiş! Gastrektomiye gerek duyulmayarak palyatif kemoterapi tedavisine başlandı.
“Dr Bey, hastamızın her akşam aldığı ilaçların prospektüsünde 2 hafta kullanın, bir hafta dinlenin diyor.”
“Hayır, siz aralıksız kullanacaksınız.”
Kemoterapinin yan etkileri ya da diğer bir deyişle, yan olmayan direkt etkileri hastalığın kendinden beter. Sitotoksik etkisiyle -hem kanserli hem de sağlıklı hücreleri öldürerek- bağışıklık sistemini çökertiyor; hasta ikincil hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı savunmasız kalıyor, yaşam kalitesi düşüyor, hızla zayıflıyor, kan değerleri allak bullak oluyor ve özellikle de trombosit ihtiyacı için hastaneye yatırılıyor. Yani kemoterapi aslında tedavi etmiyor, hasta ediyor.
Odaya beş defa hemşire geldi, 200 lira; on defa terini sildiler, 100 lira; perdeyi açtılar-televizyonu kapadılar, 50 lira; iki defa altını temizlediler 150 lira; üç defa doktor uğradı, 450 lira; enjeksiyondu, ilaçtı, serumdu, ultrasondu, tahlildi, yemekti, mamaydı, masajdı, temizlikti, oda fiyatıydı derken günlük masraf 3,500 lira! Hastane değil, ticarethane! Ve bu SGK katılım payı, düşünün devlete giden faturayı.
Kanser hastaları ve yakınları giderayak soyulması gereken insancıklar onların gözünde!
“Dozaj fazla gelmiş, akşam ilaçlarını kesiyoruz!”
E ben sana demedim mi doktorcum? Deneme-yanılma yöntemiyle tedavi mi olur! Vıdı vıdıcı hasta yakınlarını hiç sevmiyorlar.
Ve üç aydır yapılan onca tetkik, tahlil ve kemoterapi seanslarından sonra yılın hemşiresinden yılın sorusu geliyor: Hastanın kan grubunu biliyor musunuz?
1987 yılında Erdoğan Abi’me Akciğer Ca teşhisi kondu ve çok geç kalınmıştı. İki ay ömür biçtiler ve huzur içinde ölmesi için de evine gönderdiler. Aynı hafta onu İngiltere’ye götürdüm. Erdoğan Abi’m 17 sene yaşadı ve nüksten ya da metastazdan değil, solunum yetmezliğinden öldü.
Aileme söyledim. Olur da bir gün gerekirse, beni Türk hekimlerine emanet etmeyiniz!
O kadar çok hasta yakınım oldu ki onkolog kadar bilgi biriktirmenin yanı sıra mavi akrep zehiri için Küba’ya da gittik, John of God’ı ziyaret etmek için Brezilya’ya da!
Kansere çare bulunamadığına inanıyor musunuz? Ben kesinlikle inanmıyorum. Eminim ki milyarlarca dolarlık "Kemoterapi İlaç Endüstrisi"ni korumak adına gizleniyordur hatta -kanser ölümleri biteceği için- dünya yaşam ortalamasının yükselmesinden dahi korkuluyor olabilir! Biliyoruz ki tümörleşmeye -sağlıklı hücreleri koruyarak sadece kanserli hücreleri yok eden- P53 geninin mutasyona uğrayıp tahrip olması ve DNA hasarlarını onaramaması neden oluyor. Supresör P53 geninin aktivasyonunu sağlamak sizce günümüz teknolojisinde çok mu zordur? Bari bilim adamlarına tüyo vereyim: Zerdeçalın içindeki kurkumin maddesi de P53 gibi davranıyor!
Merak edip neyi araştırdım, biliyor musunuz?
Yaşayanlarına Allah sağlıklı uzun ömürler versin de Amerika’nın bugüne kadarki 44 başkanı ve 48 başkan yardımcısı içinde sadece biri, 18’inci başkanı Ulysses S. Grant 1885 yılında kanserden ölmüş! ABD üst yönetiminde 130 yıldır kanserden ölen yok! İlginç değil mi?