Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '11

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Yol alırken evrende

Yol alırken evrende
 

Bratislava Sıfır Noktası


Denizin kıyıya vuran dalgalarının arasından yükselen martı sesleri düşlerimin arasından fırlayıveriyor.

Gözlerimin önüne incecik bedeniyle Tuna Nehri kıyısında güneş tepelerin ardında yok olurken müşteri arayan o güzel sarı saçlı kız geliyor. Caddede bir aşağı bir yukarı gezinirken yanından geçen erkeklere yanaşıyor. Her aldığı ret yanıtından sonra bize bakıyor ve en şirin haliyle, ellerini açarak: “Para yokmuş, ne yapabilirim” diyor. Öylesine güzel ki, içim sızlıyor. Onu orada bırakıp yavaşça uzaklaşıyoruz.

Elizabeth Köprüsünün üzerine çıkıyoruz avaz avaz “Tuna Nehri akmam diyor” türküsünü söylüyoruz. Gelen geçen bize bakıyor. Güneş tepelerin ardında yok olurken Cesaret Ana’nın gölgesi Tuna Nehri’nin üzerine düşüyor.

Ve biz dünyanın en güzel ışıklandırılmış şehirden ayrılmak için havaalanının yolunu tutuyoruz. O güzel kızın hüzün dolu gözleri ve zarif yüzünü geride bırakarak…

Kırlarda çiçekler toplamayalı ne kadar oldu acaba? Papatyalar, çuha çiçekleri, menekşeler boyunlarını bükmüş beni beklerler mi diye düşünüyorum…

Bratislava’da gezilecek yerin OLd Town bir başka deyişle Eski Şehir olduğunu söylüyor rehberimiz. Tuna Nehri kıyısında otobüsten iniyoruz, eski şehre doğru yürüyoruz. Ünlü Slovak tiyatrosunun yanından geçip tarihi içinde yaşatan o dar sokağa giriyoruz. Eski şehre girmek için St Michel kapısından geçmemiz gerekiyormuş. Kapının tam altında yerde pirinçten bir çember içinde pirinç bir daire duruyordu. Burası sıfır noktasıymış. Dünyanın belli başlı kentlerine kilometre olarak uzaklıklarını yazmışlar Bratislava’nın. Hemen, ortasından deniz geçen dünyanın en güzel kentine, benim kentime olan uzaklığına bakıyorum. 1231 km uzaklıktaymış benim güzel kentim.

Dar bir sokağa giriyoruz, yerde kaldırım taşları arasında pirinç taçlar var. Meğer kral yoluymuş, onun için parke taşların arasına bu pirinç taçları yerleştirmişler.

Rögar kapağından çıkan bronz heykel ve yanında heykel gibi duran canlısı, tebessüm ederek size bakıyor. Biraz daha ilerleyince ortada bir havuz olan bir meydana geliyorsunuz. Havuzun çevresinde küçük ahşap kulübeler içinde süs eşyaları satan sevimli yerler var.

Slovakya Ulusal Tiyatrosu hemen yanında Ganymeda Çeşmesi, başta Amerika ve Fransa olmak üzere bir çok ülkenin konsoloslukları bulunuyor. Arkası Fransız Konsolosluğun dönük duran bronz Napolyon heykeli karşılıyor insanları bir de heykel gibi duran yanından geçen herkese göz kırpan o iki genç erkek… Bir rivayete göre Napolyon’un kendisinden habersiz Fransız Ordusunun St Martin Katedralini bombaladığı için heykelinin Fransız Konsolosluğuna sırtının dönük olarak yerleştirildiği söylenmektedir.

Meydana yeni gelinler ve damatlar paytonlarla geliyorlar ve resim çektiriyorlar. Sanki bir panayır yeri gibi. Bir tarafta palyaçolar diğer tarafta bir sokak tiyatrosu ve her ulustan insanlar rengârenk giysileriyle dökülüvermişler ortalığa. Farklılığın ve çeşitliliğin zenginliği dolduruvermiş her yeri. Bir cafeye oturup kahve içerken ayrı bir coşku yaşıyoruz. Rehberimiz otobüse binme zamanı geldiğini söyleyince geride bıraktığımız o dünyayı yeniden yaşamak isteyerek oradan ayrılıyoruz.

Tuna Nehrinde gemiler nazlı nazlı gidip gelirken hüzünleniyorum. Ortasından deniz geçen benim yurdumda neden gemiler çalışmıyor diye.

Parkın yanından geçerken kendimizi çimenlerin üzerine atmaktan da alamıyoruz. Mayısın ilk gününde cıvıl cıvıl her taraf… Leylak kokuları arasında parktan geçip otobüse biniyoruz. Yolun iki tarafında sarı rapiska çiçeklerini seyrederek yola devam ediyoruz. 

 
Toplam blog
: 222
: 1359
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Matematik öğretmeniyim. Liselerde okutulan MEB Talim Terbiye Kurulundan onaylı matematik ders kit..