- Kategori
- Gündelik Yaşam
Yolda cüzdan bulsanız ne yaparsınız?

Yolda bir cüzdan bulsanız ne yaparsınız?
Etrafı keser, kimse yoksa eğilip aldıktan sonra cebinize atar ve hızla olay yerinden uzaklaşır mısınız? Ya da alıp yine uzaklaşır ama en yakın karakola mı teslim edersiniz?
Belki de alır, çevredeki camilerden birinin yardım kutusuna, bir dilencinin önündeki mendile de bırakabilirsiniz...
Cüzdanı ilk gördüğünüz zaman gözünüzde; mahalle bakkalı, kasap, manav canlanıyorsa ya da çocuğunuzun gecikmiş okul taksidi, ödenmemiş elektrik, su, doğal gaz faturası, ''Allah sonunda dualarımı kabul etti'' deyip, tırıstan dört nala mı kalkarsınız?
Hepinizin de çok iyi bildiği gibi, ''İnsanların, buldukları ve kendilerine ait olmayan bir şeyi karakola teslim ettiklerinde olayın haber değeri taşımasının sebebi, artık bunu yapan insanın neredeyse hiç kalmamış olmasından.''
Yani köpek insanı değil de, insan köpeği ısırınca haber olur durumu.
Yoksa düşünsenize, her cüzdan bulan koşa koşa karakola götürse;
''Tekstilde son ütücü olan Hidayet, akşamları ikinci iş olarak çalıştığı takside, bir çanta dolusu külçe altınını unutan müşterisine çantasını karakolda teslim etti. Hidayet, ''Doğrusu budur, biz büyüklerimizden böyle gördük'' derken, çantası bulunan müşteri de ''Bir an bile altınların geri dönmeyeceğini düşünmedim'' diye ekledi.
Dün Zeytinburnu'nda vatandaşlar tarafından bulunup çevredeki karakollara teslim edilen cüzdanların akşam İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde yapılan sayımında 1 milyon 456 bin lira ile son ayların en düşük rakamı ortaya çıktı. Yetkililer bu durumu, ay sonu olması ve maaşların henüz alınmamasına bağlıyorlar...
Hadi artık bu kadar hayal kurmak yeter, yeniden gerçek hayata dönelim isterseniz.
Küçükken, evimizin karşısında kurulan pazarda, içinde bir sürü para da olan bir cüzdan bulmuştum. Kimlik var mıydı, yok muydu hatırlamıyorum ama götürüp dedeme vermiş, o da bana ve mahalledeki arkadaşlarıma bakkaldan şekerlemeler almıştı.
Aradan yıllar geçtikten ve dedem de rahmetli olduktan sonra annemden duymuştum, dedem o gün cüzdanı götürüp karakola teslim etmiş ama, bizi de hep bu şekilde davranalım diye,meğer kendi parasıyla şekerle ödüllendirmiş.
İnsan davranışlarını, tutumlar şekillendirir. Tutumlar ise bir anda kazanılmaz, zaman gerektirir. Olaylardan, olumlu davranışlara yönelecek sonuçlar çıkartabilmek bir insanlık sınavıdır. İyiliği hedefleyen tutum, olumlu davranışı ortaya çıkarır. Tutumları ise belirleyen toplumsal değerlerdir.
Medyada yer alan her haber aslında yarınki öbürgünki davranışların da sorumlusudur. Bu, pembe tablolar çizip, yalanla hayatımıza devam edelim demek değildir. Aksine, gerçekçi ve adalete inancı perçinleyecek tutumlar takınan bir habercilik anlayışı, toplumun nereye gideceğini de ciddi anlamda belirleyebilir.
Hakan Güleç, Alanya'da dalgıçlık yapan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Benim bildiğim kadarıyla bu işi yapıp da milyoner olan kimse yok. Muhtemelen Hakan Güleç de, ancak yaşamını sürdürecek kadar bir gelire sahip, fazlasına değil.
Hakan Güleç çok zengin. Gönül zenginliği. Aşık. Vatan aşkı. En önemlisi de, insan...
Dalarken dipte, suyun üç metre altında bir 'şey' görüyor. Önce şezlong sanıp, 'temiz deniz' ilkesince çıkartmaya niyetleniyor. Fakat daha dikkatle bakınca anlıyor ki başka bir 'şey'.
Hocasına haber veriyor, sonra da hep beraber en yakın Müze Müdürlüğü'ne gidiyorlar.
Bulduğu 'şey' için yurtdışındaki müzeler, koleksiyonerler çuvalla para dökebilecekken, o ' bulduğu cüzdanı karakola götürüyor'.
Herkes koya hücum ediyor, Müze Müdürü, arkeologlar, gazeteciler, televizyoncular...
O 'şey' yani lahit, vinç yardımıyla dipten çıkartılırken, turistler alkış sesleri ile ortalığı inletiyorlar. Lahitin üç yüzünde, Medusa, Eros, Nike figürleri var ve iki bin yıllık olduğu tahmin ediliyor.
Düşünüyorum, Hakan Güleç eğer bir başka ülke vatandaşı olsa ve o ülkede böyle bir eser bulsaydı, Paris'te, New York'ta müzelerde sergilenecek eseri ziyaret edenlerin ödeyecekleri paraların acaba binde biri de olsa kendisine bir ödeme yapılır mıydı?
İnandırıcı olmayan boş öğütlerle, çocukları olumlu davranışlara yönlendirmeye nafile çabalar sarfedileceğine belki de, gelecek kuşaklara örnek olsun diye böyle teşvikler mi verilip sonra da medyada bu haberlere geniş yer mi ayrılmalı?
Sadece eski başbakanlar ve şehitlerin adlarının verildiği havaalanları, caddeler, okullar yerine, bu 'nitelikte' örnek insanlarımızı da unutmamamızı sağlayacak eserler mi ortaya koymalıyız?
Bilemiyorum, sizler ne düşünüyorsunuz? Ne dersiniz, yoksa çocukların gönüllerini şekerle kazanmaya devam edip onlara masallar anlatmak, daha mı kolay?