Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

31 Ekim '11

 
Kategori
Siyaset
 

Yön körlüğü mü? Nankörlük mü?

Yön körlüğü mü? Nankörlük mü?
 

Bizim yönümüz belli, ya sizin ki??


Zaman gazetesindeki köşesinde Hüseyin Gülerce: ”Belli bir çevreye hapsolmuş, sadece kendilerinin ait olduğu dünyanın insanları ile oturup kalkan, farklı düşüncelere, fikirlere kapalı insanların, hareketlerin, kurumların, partilerin bir hastalığı bu. Tek yönlü beslenmenin getirdiği ciddi bir rahatsızlık...”  diye tarif ediyor “Yön körlüğünü”…..

Aslında sayın yazarın sözleri bir anlamda mensubu olduğu cemaatin tarifini yapmıştır. Öyle ya, Fetullah Gülen hareketinin veya tarikatının ya da gönül hareketinin şeffaflığı bugüne kadar ortaya konmamıştır. Yazarın yön körlüğü diye adlandırdığı davranış biçimi, genellikle kapalı toplum ve cemaatler için geçerli bir davranış biçimidir. Tıpkı İlimünati, Tavistock veya tapınak şövalyeleri gibi gizli yapılanmalardaki sadakat, alt/üst ilişkileri, biat, gizliliği koruma gibi kavramlar legal olmayıp, illegal ilişkiler yumağı halindeki yapılanmalar için söz konusudur. 

Yazarın tarif etmeye  çalıştığı ve örnekler vermeye çalıştığı kesimi, ötekileştirme çabası gözden kaçmıyor, 90 yıllık içine kapanıklık, derinden yapılan mücadele artık günümüzde; medyası ile, yazılı basını ile, vakıfları ile, siyasal örgütlere verdikleri desteklerle, okulları ile, iş adamları ve örgütleri ile görünen yüzünün ardında kendi içindeki hiyerarşi nedir? Biliyor muyuz? 

Artık o kadar ileri gidildi ki; yine Zaman gazetesinde bir köşe yazısında:” Karşı konulması çok zor bir anayasa dalgası yükseliyor. Direnen kaybeder, bu dip dalgası yeni bir düzeni imar ediyor, iklim müsait, toprak verimli, anayasa bereketi yaşıyoruz.” Diyor başka bir yazar…

Cemaatin kontrolü altındaki güçlerle o kadar pervasız hale gelindi ki; halk yeni anayasa talep diyor diye ortaya çıkan kimi yazar çizer takımı, topluma istedikleri formayı giydirmeye başladılar bile, yeni Türkiye, yeni Anayasa söylemleri yön körlüğü içindeki yazar-çizer takımının artık Cumhuriyet kazanımlarını yermek, kurucu iradeyi kötülemek ve Mustafa Kemal’i itibarsızlaştırma çabaları tavan yapmıştır. Çünkü iklim müsait, toprak verimli ve her şey uygun….

Yön körlüğü içindeki bu tip kimseler aslında Cumhuriyetin Türk Milletine toptan sağladığı imkan ve şartlarıyla  cumhuriyetin kazanımlarını bir tarafa bırakıp, bunlara nankörlük yapmış olmuyorlar mı?

Demokrasiyi, cemaat demokrasisine indirgeyen toptancı zihniyeti ile 1980 lerin başında ABD ‘nin özellikle Sovyetler birliğini parçalamak üzere uygulamaya koyduğu “Yeşil Kuşak Projesi”  bağlamında yer alan cemaatin güçlenmesi ve geldiği noktada, kendi itirafları ile yeni Türkiye düzenine ulaşmalarında yön körlüğünün rolü nedir?

Özellikle 12 Eylül 2010 referandumundan sonra yargıdaki siyasallaşma ve kadrolaşma neticesinde oluşan yeni HSYK ve yeni AYM deki yön körlüğünün boyutunu düşünmek bile insanı çok tedirgin etmektedir. Deniz Feneri davasında tutuklu olanlardan 6 kişi delil karatma şüphesi ortadan kalktığına ve yeterli delil toplanması gerekçeleri tahliye edilirken, aynı davadan 2 kişi diğerlerinin tahliye gerekçelerinin tam tersine tutukluluğun devamına karar veren hakimlerin davranışlarında yön körlüğünün rolü nedir?

Ancak tüm bunlara rağmen, büyük Türk milleti; 88 yıl önce kurulan Cumhuriyetine ve onun kazanımlarına ve onu kurup gelişmesini sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’ün anayasalarda ifadesini bulan ilke ve İnkılâplarına sahip çıkarak, ötekileştirmeden, yön körlüğü içinde olmadan, bundan önce olduğu gibi emperyalizmin oyunu bozacak güç ve istektedir. Çünkü onun gücü damarlarındaki asil kanda mevcut olmakla beraber, geçmişine olan vefa duygusunu asla  yitirmeyen asil bir millettir.

 

 
Toplam blog
: 66
: 725
Kayıt tarihi
: 24.01.09
 
 

1976 yılına kadar Adana'da yaşadım. Lise tahsili sonunda Ankara'ya geldim ve halen Ankara'da yaşı..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara