Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '06

 
Kategori
Felsefe
 

Yumurtadan çıkan adama

Yumurtadan çıkan adama
 

Hala kim olduğunu soruyorsun değil mi ?

Ne ilksin ne de son olacaksın belli ki...

O zaman sana "HOŞ GELDİN" demek istiyorum

"Hoş geldin! Yumurtadan çıkan adam..."

Şu an için, "Sorular ve yanıtları" paradoxunun yaratıcısı her hangibi bir zihinsin..

Üzgünüm....Yani bu anlamda çokta özel değilsin.

Eğer diğerleri gibiysen: Önce olup biteni merak eder, sonra bilmediklerini nitelik ve niceliğinin ölçüsünü fark eder, sonra bundan ürkersin.

Biraz daha gayret sahibi ve/veya hırs sahibi olanlardansan: Bunların birkısmını ama yüzeysel, ama nispeten bir nebze daha derinden çözer, çözemediğin ve geride kalan ve asıl büyük kısmın oluşturan bölümede "bilinmez" adını verir, muhtemelen hızlı adımlarla yürür gidersin...

Bir de üstüne üstlük: Sen kendi düşünce ve eylemlerinin neden ve nasıllarını dahi irdelemekten acizken, “kendini anlamak için, önce başkalarını anlamak gerektiği” ni söylersin...

Kendi noksanlık ve zaafiyetlerinle ilgilenmek, dönüp kendinle uğraşmak yerine; etrafındakilerin sana göre kusur ve hatalarını tespit edip, hatta bulup, çıkarıp, deşifre eder, birde üstüne üstlük bu konularda ahkam kesersin.

Oysa kişinin kendindekini doğrultmakla geçireceği zamanları dolu dolu, hakkını vererek değerlendirmesi söz konusu olabiseydi; neredeyse hiçbirimiz başımızı önümüzden kaldırıpta ,başka bir işle uğraşamaz olurduk. İşte sen bunu gözardı edersin.

Hal bu ikende işte manzara ortada: Hala etrafımına bakınıp, ayıplayacak, eleştirecek, yargılayacak noksan bulacak kişi arayışındasın.

Bize tanınan bu kısıtlı zamanda "kendini bilmek" le meşguliyet bir yana dursun; maalesef ki çoğumuz gündelik sıradan olaylar karşısında dahi verdiğimiz otomatik tepkilerin sebeplerini bile, anlayamadan yaşarız. Ne hissettiğimiz, neden bu tepkileri verdiğimiz, gerçekten arayışında olduğumuzun ne olduğu gibi en basit gündelik hayat içindeki tepki ve tutumlarımızı dahi sorgulayamadan geçiririz kısıtlı vakitlerimizi.

Aklıma gelmişken; başkalarında bulmaktan haz aldığın, tespit etmekten keyif duyduğun, sana göre tüm kusurlu ve noksan yanların üzerine kendi özgüveni inşa etme çabandan da artık vazgeçsen iyi edersin. Kendini başarılı bulmaktaki ölçün: Diğerinin noksanlıklarınla mukayese ederek oluşturduğun "ehveni şer" yer olmamalıdır. Çünkü bir diğerinin noksanlığı veya fazlalığı; ne senin olmakta olduğun yeri değiştirir, ne de asıl bulunduğun yerden farklı bir noktaya erişebilmene katkı sağlar. Değerini, başkalarına oranlıyarak biçme. Sen değer yaratma peşinde ol.

Hedeflediğin her ne ise, o doğrultuda yaşa ve yaşarken bu uğurda emek harca. Arayışın ve beklentin ise: Sadece ve sadece kendinden olsun. Tüm gözünü kulağını kendine çevir. İllada bir diğerinde bir şeyler göreceksen de: Takdir edecek, feyz alacak şeyleri gör ki; senin de bu gördüklerinden bir nasiplenmen söz konusu olsun. Böylelikle bulacakların, hayatına olumlu anlamda bir katkı sağlasın.

Bir diğerin de ki sana göre mevcut olan kusurları hataları, noksanları ayıplar ve yanlışları görmek bir meziyet değildir. Hele bunu dile dolamak,yüzlemek asla. Bak sen asıl bu noksanlıkları kendin de bulabiliyorsan; ne ala...

Birde unutmadan: Sammi ol. Hem kendine karşı, hem de başkalarına ...
Yüreğinden geçeni sakladığında: Samimiyetsiz. Her duygunu olur olmaz ,yerli yersiz paylaştığında: Patavatsız olarak adlandırılırsın, aklından çıkarma. Ancak bir söz vardır ya; " her zaman doğruları söyle, ama her doğruyu değil". Amacın kimseyi kırmak, incitmekte olmasın tabi. Ama yine de bil ki: Ancak bazı gerçekleri bu kaygı nedeniyle dile getirmediğinde, kırılacağından korktuğun o dostların, sevdiklerin bunları en başta ve senden duymak yerine, bir başka yoldan öğrendiklerinde kırgınlıkları ve acıları daha büyük olacaktır. Bunu da unutma.

İnsansın nihayetinde. Nefs ile verdiğin mücadele de malum. Tamamen dersem de olamaz bilirim. Bare, gerçekçi olalım ve sen en iyisi mi: Hırsta, gösterişte kibirde, böbürlenemde olabildiğince cimri olmaya bak. Sevgide, sabırda, hoş görü ve vericilikte bonkör…

Aradığın her neyse; biran evvel onu bulmak için yola koyul. Ve seni ana yola çıkmakta tedirgin eden her neyse, her neyse o seni yolundan alıkoyan, aklını yaşam enerjini senden başka bir yöne kılavuzlayan her ne ise; ya onu bir an evvel kavra ve elde et. El de etki yolundan çıkar. Bir şekilde arayışlarını tatmin et. Tatmin ol ki, sıra sana gelsin.

Yada teslim ol. Yani kabullen. Ama smimiyetle ve gözün ardında kalmadan geride bırakarak. Kabullen ki; zaman kaybına son verip, olgunlaşabilmen için yürümen gereken yolu almaya koyulabil artık.

Bu allternatiflerin her ikisi de sonunda seni aynı ve belkide tek gerçek merkeze yönlendirecektir: "Kendine"

Dediğim gibi: Arayışlarını fark et ve yaşa. Yaşa ki, bitir. Bitir ki, kendine doğru yolalabil.

Çünkü: " Tüm Arayışların Bittiği Noktada, SEN Başlarsın…"

Sevgi ve ışıkla

 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..