Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Yüreği titremeden sevebilmek...

Yüreği titremeden sevebilmek...
 

"Yaşam ömrümüzü eleyen bir süzgeç ve bugün kırık dökük hayallerimin arasından sesleniyorum." Küçükken kendimle geleceğe dair oyunlar oynardım. Büyüyünce ya da büyükmüşçesine bir şeyler olmayı hesaplardım. Kâh diktatör bir anne olurdum, kâh her tarafa imzalar atan başarılı bir iş kadını, kâh aynanın önüne kurulmuş hayali bir mutfakta televizyon programı sunan bir aşçı. Nasılda hep bir şeyler olmayı başarırdım, şimdikinin tamda aksine.

İşte büyüdüm, hem de hızla, iskambilden hayallerimi acımasızca devirerek. Yakarak… Yıkarak… Oysa hiç savaşçı bir ruha sahip olmadım ben. Çekmecemde gözyaşı kurumuşu mendiller biriktirdim. Herkesin kökünü kurutmaya çalıştığı karınca yuvaların gizlice şeker kırıntıları döktüm. Onlar için çekirdek ayıkladım. Hiç acımasız olamadım ben. Hiç kanadını koparım izlemedim bir karasineği ya da herhangi bir biyoloji deneyimde kullanmadım arıları. Hiç solucan kesmedim ortadan ikiye. Doğadaki her şeyi yüreğim titremeden sevdim, olduğu gibi. Şimdi yapamadığım gibi, sende yapamadığım gibi. Nasıl olurda bu kadar sevgi yüklü ben, aynı yükle sevemedim seni? ya da sevdim de… Tuhaf! Buraya yazacak kelime bulamadım. Her şey biraz eksik, her şey biraz ezik kaldı.

Bir yitiğe mi üzülmeli insan ya da yeni bir başlangıca mı sevinmeli bilemiyor bazen. Giden kanatırken yüreğinizi, yeni açmış bir gül daha bir yarım gülümsetiyor gözlerinizi. Âsude ağacının o muhteşem yaprağı düştü mü bir kere yerine gelen hiçbiri onun gibi taze durmuyor.

Bu gece gönlümü zemheri sevdalarla demliyorum. Nasılda yalandan ibaret her şey, nasılda başıboş bir boşluktan yuvarlanıyor. Anadolu’nun toprak kokan sevdaları tavında değil sevda. Hiçbir kalbi bir oğul ağıtı gibi yakmıyor hasret. Hiçbir sevdalı yitirdiği için aklını teslim etmiyor bir deli yele. Biter bitmez demir alınıyor konaklamaktan çok çöreklenilmiş yüreklerden. Başka limanlar aranıyor, başka hudutlar, başka ufuklar. Hiçbirinin teni o kokmuyor. Biri dağ çiçeği, bir diğeri fesleğen, ama dedim ya hiçbiri yasemin kokmuyor. Hiçbirinin gözleri onun gibi gülmüyor ve hiçbiri onun gibi, ölüm gibi sessiz kalmıyor.

Şen kahkahaların arasında daha bir özlenir sevgili sesi. Nefesi daha bir aranır soğuktan uyuşmuş parmaklara "hoh" yapınca. Hele birde 14’lük bir fotoğraf karesi karşınıza çıkarsa, işte o zaman kanayan yaranıza biz avuç tuz dökülür, hem de kum saati hızında. Aslında yürek arsızdır, yürek yüzsüz. Öleceğini bilse kederinden yine de devam eden kışla kış, yazla yaz olur ve bir gün gelir geriye dönüp birde bakarsınız ki, derenizin taşları akan sulardan aşınmış. Siz başka telaşlara alışmış...

 
Toplam blog
: 46
: 1674
Kayıt tarihi
: 25.04.07
 
 

Şu an özel bir şirkette, grafiker olarak çalışmaktayım, geçmişte hikaye denemeleri ile başladığım ya..