Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Yüreğimin isyanıdır bu yazı!

Yüreğimin isyanıdır bu yazı!
 

Yine hüzünlerdeyim, kendimle başbayım tamamen... Kendimle başbaşa olmak dedim de, konuştuk bugün biraz, dertleştik. Ne zamandır bir curcunanın içinde birbirimize vakit ayıramamıştık. Ne istediğimizi sorguladık önce, ne beklediğimizi... Nelerden vazgeçmek gerektiğini, nelerden korktuğumuzu falan filan işte... Neden aşk hakkında yazıp çiziyorsun durmadan dedim ona? Neden? Cevabı basitti... İnsan yüreğinin istediği şeye odaklanır! Karşı koyamadım, itiraz edemedim maalesef.

Haklıydı, istiyordum. Çünkü etrafta dönen oyunlardan sıkılmıştım. Tenimden bile nefret ettirecek kadar talep vardı ama içinde aşk yoktu. Tenimi kıskandım bir an... İnsan kendindeki bedeni kıskanır mı, ben kıskandım işte. Keşke dedim, keşke seni istedikleri kadar beni isteselerdi... O kadar çoktu ki talibi ve o kadar umursamazdı ki... Kimbilir, bu yüzden hiç gocunmuyordu birşeye. Kıskanmıyordu beni. Benden öncelikliydi çünkü, devir onun devriydi. Ol dese olurdu herşey...

Ben öyle değilim oysa; deliler gibi kıskanıyorum onu her defasında. Varlığını hem seviyorum hem de nefret ediyorum ondan bazen. Aslında hiç suçu yok zavallının ama sinir oluyorum sadece onu istemelerine işte... Bana kendimi lisedeki çirkin kızlar gibi hissettiriyor çoğu zaman. O ise okulun popüler kızı. Bir kenarda durup izliyorum ona yaklaşanları... Etrafında o kadar çok kişi var ki, pek bir şımarıyor haspam. Oysa beni kimse farketmiyor. Sol köşede oturup içimi çekiyorum. Keşke ben de onun gibi olsam diye... Ama onun kadar ilgi çekmiyor, arzulanmıyorum işte. Çünkü tanımalarına fırsat vermiyor beni.

Belki de suçu onda aramamak lazım, değil mi? Haksızlık ediyorum galiba. Etrafındakileri nasıl savuşturduğunu izliyorum da... Evet, evet haksızlık ediyorum. Dedim ya deliler gibi kıskanıyorum onu. Çünkü o istediği kişiyi elde edebilir oysa ben yapamıyorum. Ne kimseye yanaşabiliyor ne de farkediliyorum. Bazen bir an geliyor, deli gibi koşmak istiyorum. Durmadan koşmak... Beni buraya hapseden bu kafesi parçalayıp kaçmak... Ta ki yorgunluktan düşüp bayıldığım ana kadar. Hoş, zaten yorgunluktan bitap sürünmüyor muyum yerlerde? Kaç kere denediler kaldırmak için ama, yok yok... Kimsenin yardım elini istemiyorum ben. Hatta çevremde kimseleri istemiyorum...

Yalan mı söylediğimi düşünüyorsun? Haklısın, yalan söylüyorum. İçimdeki kozaları delecek, kelebekleri kanatlandıracak bir yardım eli istiyorum. Beni yeniden ayağa kaldıracak, sıkıca sarılacak ve hiç bırakmayacak, tıpkı bana benzeyen bir yürek istiyorum. O zaman bedenimle de barışacağım. Hiç kızmayacağım ona... Bana gelen o yürek ona da bir beden getirecek çünkü... Biz aşık, onlar aşık... Oh, hayat bu işte...

Biz yürekler tıpkı bir zamanlar star olup da şimdi sığınma evlerine düşen artistler gibiyiz işte. Şimdi ten modası var. Takılalım aşk olmasın modası var. Devir tenlerin devridir. Kim ne yapsın yüreği filan? Bedenler birbirine takılıyor, biz yüreklerse yalnızlığa mahkum, kimbilir ne zamana kadar...

 
Toplam blog
: 132
: 2482
Kayıt tarihi
: 24.09.06
 
 

Dünyayı, yaşamayı ama adam gibi yaşamayı, arkadaşlığı, dostluğu ve en önemlisi çocuğumu, müziğimi..