Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ekim '10

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Yüreğin ölümü

Yüreğin ölümü
 

Tablo ve Fırça Darbeleri


Ölüm…

Her ölümlünün yaşacağı yazgı. Düşünmesi kadar söylenmesi ve yazıya dökülmesi de zor bir konu. Kişinin hayata veda edişinden çok sevdiklerinin acısını hissetmesi; özlemini, hasretini araması.

Çok sevdiğiniz, çocukluk yıllarınızı birlikte geçirdiğiniz, size emeklemenizde yardımcı olan, başınızdan ayrılmayan, her ağlayışınızda size eşlik eden, her gülüşünüze kuyruk sallayıp suratınızı yalayan, sizin her istediğinizde – o istemese de- sırf sizi mutlu edebilmek için her oyununuza katılan can dostunuz Daisy’i, hiç beklenmeyen bir anda kaybettiniz. Çocuk gözyaşlarınız sel olup gitti, sevginin tam anlamını çözemediğiniz yaşlarda. Bu yarayı kapatmak zaman almadı.

İlerleyen yaşla beraber sıkı dostluklar kurmaya başladınız. Gün geldi bileklerinizden damla damla akan kanı, ne pahasına olursa olsun hiç bitmeyeceğini düşündüğünüz kardeşliğinizin simgesi yaptınız. Aynı mahalle, aynı sokak, aynı apartmandan, karşılıklı oturduğunuz kan kardeşinizden ayrılmak zorunda kaldınız; farklı mahalle, farklı sokak, farklı apartmana… Ama farklı bir kan kardeşi bulamadınız. Aslında bulmadınız, kan kardeşliğin gereksiz olduğunu düşündüğünüzden. Bu yüzden taşıdığınız simgeyi yok saydınız, ölüme terk ettiniz. Zaten yarası olmamıştı, kapatmaya da çalışmadınız.

Peki ya can kardeşiniz? Bu manevi varlığın can çekişmesine neden neydi?

Gelgelelim aşık olduk, kara sevdaya düştük. Gün doğarken birleşen eller, dudaklar ve tek olan bedenler, gecenin karanlığında mehtapla aydınlanan ve meltem rüzgarlarıyla dans eden dalgaların yaydığı yosun kokusuna karışan nefes oldular. Sonsuza dek süreceğine inanılan aşk, tam bulunduğu anda yok olup gitti. İlk aşk yıkıntısıydı. Yıkıntıları toplamak kolay olmadı. Zamanla ilk aşk da unutuldu. Yürek yangını söndürüldü. Nihayetinde bu da bir ölümdü.

Doğduğumuz günden bu yana bir tablo yapıyoruz, benimki olabildiğince büyük. Hayatıma her giren bir renk atıyor, kimisi rengarenk fırça darbeleri. Herşeye izin veriyorum. Bir tek yürek ölümüne izin yok.

Çünkü biliyorum ki; yüreğin ölümü, en kötü ölüm şeklidir.

OZY

 
Toplam blog
: 6
: 586
Kayıt tarihi
: 28.10.10
 
 

Yazmak... Aslında en büyük tutkumdu. Önce günlüklerle başlayan bu tutku zamanla köreldi. Yeniden yeş..