Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '17

 
Kategori
Deneme
 

Yurtdışında bir cafede garsonluk yapsaydınız nasıl bir hayatınız olurdu!

Yurtdışında bir cafede garsonluk yapsaydınız nasıl bir hayatınız olurdu!
 

( Resim temsilidir.)


Direkt şöyle bir hayat hayal edin;

İstanbul'da asgari ücretle çalışıyorsunuz ve bir kafede garsonsunuz, çalıştığınız işyerine gelen müşteriler sorunsuzca ve güleryüzle halinizi ve hatırınızı sorarak siparişlerini veriyorlar… Yok yok! Bir iki tanesi değil, hemen hemen hepsi. Herkes güler yüzlü, herkes mutlu.

Ya da;

Bir mağazada kasiyersiniz, 32’sinde menopoza girmiş gibi gergin bir abla gelip bana müdürünü çağır demiyor, müdürünüz gelince de sizi azarlamıyor. Yaptığınız işlem doğru olduğu halde sizi, müşteri önünde ezmiyor müdürünüz.

Asgari ücretle yaşıyorsunuz ama semt şehir merkezine çok uzak değil. En fazla 30 dk. içinde merkezdesiniz. Yaşadığınız semtte varoş ve tehlikeli bir semt değil, ve şehrin diğer ucuna ola ki bir işiniz düştü. Metro ve metrobüs o kadar düzgün ki, Maltepe’den Atatürk Havaalanı'na 1 saat 10 dk. gidiyorsunuz akşam iş çıkışı saati.

Ya da;

Bu ay para biriktirdiniz, araba alacaksınız 600 TL’ye 8 yaşında bir Nissan Micra mı alacaksınız? Yoksa 800 TL’ye Peugeot 206 mı? Bu ayki sorununuz bu.

Ya da;

Cep telefonu yenileyeceksiniz. iPhone 6 Plus istiyorsunuz, 600 TL de o tutuyor. iPhone sevmiyorsanız, da Samsung S7 450 TL, HTC One 250 TL, Asus Zenfone, Huawei falan iş gören süper akıllı telefonlar 200 TL. Zaten cep telefonu operatörünüze aylık 2 GB 4G internet sınırsız mesajlaşma, sınırsız Turkcell arama, 1000 dk diğerlerini arama için sadece 12 TL ödüyorsunuz.

Coştunuz bilgisayarı yenileyeceksiniz, Apple Macbook 800 TL, hadi o pahalı geldi iş görür yeni model sıfır laptoplar 300-400 TL. Milletin Youtube videolarını görüp 4K falan olaylarından gaza geldiniz, ve az tasarruf ettiniz GoPro Black Edition 400 TL, asgari ücretin 3’te 1’i işte.

Canınız eğlence çekti, şehrin göbeğinde Taksim'de 50’lik bira 3TL, 6 TL’ye sinema. Öyle kenar sinema, barlar, publar değil. Gayet güzide yerler. Boğaz manzaralı kulübe gittinse de, bira 6 TL ama bu sefer mazur görürsün ki 33’lük olsun. Sinemaya aylık 20 TL’ye sınırsız üye olup, her filmi izleme ikanını da ekleyin.

İşinden mi sıkıldın, başka iş mi arıyorsun? Korkmana gerek yok, buradaki işi bir daha bulamam diye de çekinme, her yerde iş dolu. Sen yeter ki çalışmak iste, işsizlik diye bir şey yok. Olur da sana denk geldi Mobbing mi var? Git başka yerde çalış, olacağını sanmam ama patronun saygısızlık mı etti? Hemen bas istifayı, yarın başka bir iş bul. Patron maaşını değil bir kuruş eksik, 1 saat geç bile yatırmıyor.

Demokratik hakkını mı aramak istedin? Polisle münakaşaya girmeden, söyleyeceğiniz söylüyorsun. Sonra efendice çekip gidiyorsun, muhatabın belli, limitleri aşarsanda mahkemede usulünce yargılanıyorsun, cezanı çekiyorsun. Vurulmak, dövülmek, faz falan yok! Seni ekip aracına düzgünce alıyorlar. Trafikte ekip mi çevirdi, polis ehliyetini ya da kimliğin yoksa sana 7 gün mühlet veriyor, gidip kimliğini gösteriyorsun, sonra alkol muayenesinden mi kaçtın. Alkollü muamelesi görüyorsun, TV kameralarına komik görüntüler vermiyorsun!

Yalnız mısın, sevgili mi bulmak istedin? senin gibi birçok insan var. Ve kimse kasıntı değil, düşün İstanbul’da kızlar teklif ediyor. İkili sohbete girip devamını getirebilmek bir toplum tabusu değil, gergin başlangıçlar yok. Düşün, öyle bir şey.

Konsere, tiyatroya, maça mı gideceksin? Elini çabuk tut 1 – 2 ay önceden tüm aktivitelerin biletleri satılmış. Derbi boş tribünlere oynanmıyor. Düşün maç içerisinde feci sert iki rakip maç sonrası öpüşüp tebrikleşiyor. Senin takımın 3-0 yenik durumda iken 89. dakikada skoru 3-1 yapıyorlar. Stadın hala %90’ı dolu ve golü alkışlıyorlar. Çıkanlar da maç sonu sıkışıklığına kalmayalım diyenler. Zaten maç bitince yenilen takım bile tribünleri dolaşıyor. Yine düşün maçtan sonra asan, kesen spor programları yok. Yerine güzel güzel futbol konuşan magandalığı özendirmeyen programlar var.

Düşün… İstanbul’un her yanı engelli yolları, bedensel engellilere hayatı daha kolaylaştırmışlar. Tüm sosyal etkinliklerde engellilere en önde yer ayrılmış. Özel araçlarla oralara taşımışlar, refakatçısı olmasına gerek dahi yokken izleyebiliyor etkinliği. Allah göstermeye bir kaza yaptın, sen engelli oldun. Hayatın kaymıyor, sana ev veriyorlar. Araba veriyorlar, sosyal imkanlar var. Hayata küsmüyorsun, yeniden tutunacak dal veriyorlar.

Bir de şöyle düşün, İstanbul’un her noktasında bisiklet yolları var, isteyen kiralayabiliyor. Zaten trafikte bir sürü bisikletli oradan oraya vızır vızır gidiyor.

Düşün… Eve erzak almaya çıktın, 30 TL’ye sana bir hafta tek başına yetecek kadar yiyecek içecek stoğunu yaptın, tamam hadi biraz abarttım 40 olsun, 50 olsun. Tamam hadi 8’li teneke kola aldın 52 lira olsun.

Uzatabilirim ama uzatmayayım, yurtdışı böyle bir şey işte. O düşündüğün şeyler başka yerlerde gerçek işte, görmeyen bilmeyen yok zannediyor.

Sevgiler…

(Bu entry ‘’jzff’’ tarafından Ekşi Sözlüğe yazılmıştır.)

 
Toplam blog
: 8
: 494
Kayıt tarihi
: 21.08.16
 
 

Merhaba, ben Baran. 21 yaşında gençliğinin şahikasında bir gencim. Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir M..