Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '19

 
Kategori
Deneme
 

Yurtdışında Yaşayan Türkler

   Bu yazımızda yurtdışında yaşayan Türklerin yaşadığı sıkıntıları, 21.yüzyılın başından itibaren bugüne kadar gelen beyin göçü olmak üzere sosyo-politik göçleri ve bunun Türkiye’nin yakın gelecekteki etkilerini ele alacağız. Öncelikle, Türk kavramını hangi kapsamda nitelendirdiğimizi belirterek başlayalım. Mustafa Kemal Paşa’ya göre “Türk milletinin teessüsünde etken olduğu görülen tabiî ve tarihî oluşumlar siyasî varlıkta birlik, dil birliği, yurt birliği, ırk ve menşe birliği, tarihî yakınlık ve ahlakî yakınlık’’1 olarak sıralanır. Biz de bu tanım kapsamında kısaca bazı yorumlarda bulunacağız.

   Türkler, sadece Türkiye’de değil dünyanın muhtelif ülkelerine dağılmış şekilde yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar. Bunu Türkiye’de doğup sonrasında göç eden veya başka ülkelerde doğup kimliğini devam ettiren olmak üzere iki temel ana başlıkta ayırabiliriz. Her iki başlık için de Atatürk’ün tanımı kapsamında kendi kimliklerine kısmen veya büyük ölçüde yabancılaşan veya yabancılaştırılan Türklerin dünya siyasetindeki önemli yerini atlamamız gerekir. Bu yabancılaşmayı sadece millî sınırlarımızın dışında aramak da büyük hata olacaktır. Bugün Türkiye’de de bu yabancılaşma git gide artmaktadır. Bunun yanı sıra, kendi vatanlarında yabancılaştırılmaya çalışılan ve bir kısmı yabancılaştırılmış olan biz Türkler için yurt dışındaki soydaşlarımıza sahip çıkma girişimlerinin ekseriyeti maalesef hüsranla sonuçlanmış ve gerekli siyasi adımlar geçmişten günümüze hiçbir hükûmet tarafından ciddi somut adımlarla neticelenmemiştir.

   Yurtdışı Türkleri sadece duygusal anlamda değil, coğrafî, siyasî, ekonomik, sosyolojik ve kültürel anlamda da bizim için çok önemlidir. Bu önemin yeterince anlaşılmaması, dış politikada duygusal hareket edilmesinin ve yanlış bir takım stratejik adımların atılması ile, bugün Türkiye’nin itibarını yerle yeksan etmekle kalmayıp aynı zamanda, yurtdışında yaşayan Türklerin de sorunlarının katlanmasına yol açtı.

   Ekonomik ve siyasi nedenlerin yanı sıra, eğitim kurumlarımızın büyük ölçüde yetersizliği, biz gençlerin eğitim için yurtdışına kısa veya uzun süreli gitmesine sebep oldu. Ağaç yaşken eğilir prensibi ve bu açığın görülmesi, misyonerlerin ağzını iyice sulandırdı. Bu kelimeyi bilerek seçtim. Din değiştirmekten örflerini unutma derecesine kadar uzanan geniş kapsamlı örnekler, bizzat gözüm önünde eğitim almak amacıyla gelen Türk arkadaşlarıma yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Liseyi Kanada’da, üniversiteyi Amerika’da okumam ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde eğitim almam dolayısıyla yurt dışında yaşayan gençler başta olmak üzere çeşitli yaş gruplarından birçok Türk’ü tanıma, gözlemleme ve sorunlarını dinleme fırsatım oldu. Bilhassa bugünlerde, her geçen gün artarak devam eden beyin göçleri ve sosyo-ekonomik göçler vahim bir tabloyu tekrar gözler önüne seriyor. En acısı da, kendi ülkesinden kopmadan ülkesine hizmet etmek isteyen genç beyinlere kendi ülkelerinde hak ettikleri bursların adaletli bir şekilde verilmemesi ya da gerekli imkanlar tanınmaması sebebiyle, ayağını basmadığı, binlerce kilometre uzakta hiç tanımadığı bir medeniyetin karşılıksız burs vermesi ve yanında da desteklerini esirgememesi örneğini de atlamamız gerekiyor.

   Son olarak, bu problemlere yaklaşımımızı Yahya Kemal’in “Gurbet” şiirinde Gurbet nedir bilir mi o menfaya gitmiyen ?” 2 mısrasında dediği gibi psikolojik yozlaşmaların da etkilerini de göze alarak değerlendirmek ve ciddiyetle dış politika stratejilerimizde öncelikli olarak yer vermeliyiz. Bunu yaparken de Prof.Dr. İlber Ortaylı hocamızın sürekli altını çizdiği evrensel olmayan milli olamaz prensibiyle, daha nitelikli yapmalıyız. Dünyanın değiştiğini, 21.yüzyıl değişimlerine 20.yüzyıl prensipleriyle yaklaşmamızın etkin olmayacağı, fakat geçmişten ders alarak planlamamız gerektiğini unutmamalıyız. Üretmeden, hazıra konan ve liyakat yoksunluğundan kaynaklanan problemlerle uğraşmamız, ilimin ışığında ve icrasında bizden çok daha ileri olan bir dünyadan uzak ve geridedir. Hz. Mevlana’nın “pergelin iğneli ayağı sabittir benim dinimde, ama diğer ayağıyla yetmiş iki milleti dolaşırım.” benzetmesinden yola çıkarak hareket etmeli ve pergelin iğneli ayağını sabit ve güçlü bir şekilde ilk önce kendimize, yani hangi işle meşgul isek en iyişekilde yaparak, ikinci olarak da kültürümüze ve kimliğimize sahip olacak şekilde sabitlemeliyiz. Bu dolaşmayı, yozlaşmadan, yabancılaşmadan ve kendi benliğimizi satmadan yapmalıyız ve yapacağız.

 

  • Bibliyografya :
  • Kemal, Yahya. Kendi Gök Kubbemiz. Kültür Bakanlığı, 1990.
  • Afetinan, A, et al. Medeni Bilgiler Ve M. Kemal Atatürk'ün El Yazıları. Atatürk Araştırma Merkezi, 2010.
 
Toplam blog
: 9
: 1668
Kayıt tarihi
: 23.07.17
 
 

Güncel konulara değindiğim haftalık yazılarıma bu sayfadan ulaşabilirsiniz.  ..