Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '13

 
Kategori
Güncel
 

Yurttaşların T.C. tepkisi

Yurttaşların T.C. tepkisi
 

RESMİ KURUMLARDAN T.C. YAZISI NEDEN KALDIRILIYOR ? (Resim www.e-inegol.com adresinden alınmıştır)


1. Dünya Savaşından yenilgiyle çıkan Osmanlı devletinin başkenti İstanbul işgal edildikten sonra hükümet ile İşgal Kuvvetleri Komutanlığının “yeni uygulamaları” sayesinde insanlar bir barış süreci içine girildiği zannetmişti. Zira,  13 kasım 1918de başlayan işgal sürecinde yabancı birlikler kısmen de olsa kentte asayişi sağlamış,  savaş korkusunun kalkmasıyla piyasalar rahatlamış, ticaret canlanmış, o zamanın Akiller Heyeti olan Heyeti Nasiha’nın telkinleriyle halkta iyimserlik ve umut oluşmuştu.   Halife ve padişaha dokunulmayacak,  herkes kardeşçe yaşayacak, yeni bir dünya kurulacaktı. Hatta öyle ki  ezan seslerini duya duya işgalci kafirlerin hidayete erip Müslüman olacağına inananlar bile vardı. 

Ancak, bu sözde bahar havasında unutulan ve gözden kaçan şuydu: Bunlar sömürgeci  “işgal güçleri” idi. Hangi yabancı gücün işgal ettiği bir ülkenin ekonomisini canlandırdığı, o ülkeyi kurtuluşa, refaha ve mutluluğa götürdüğü görülmüştü ki? Tek bir örnek var mıydı dünyada? İşgalin tek bir amacı vardı: Halkı tutsak etmek, ülkenin yerüstü ve yeraltı kaynaklarına el koyarak savaşın bedelini yenik tarafa ödetmek. 

Bu nedenle, işgal güçlerinin tüm eylem, söylem ve uygulamalarına –çok olumlu bile olsa- direnmek gerekiyordu. Nitekim aynen öyle olmuştur. Galata köprüsü koruma memuru Şuayip Efendi  Fransız askerlerine direnince oracıkta öldürülmüş,  beş İngiliz askerini arabasına almayan bir arabacı askerlerce dövülmüş, yabancı subaylara evlerini kiralamak istemeyen ev sahipleri zorla evlerinden atılmış, ya da, “ey acımasız ev sahipleri” başlığıyla başlayan tehdit  ilanları dağıtılarak evlerini kiraya vermek istemeyenlerin evlerinin yakılacağı ihtar edilmiştir.

Bu tür olayları barış ortamını baltalayan münferit olaylar olarak görüp ayıplayanlar, küçümseyenler kuşkusuz olmuştur. Ancak, bu tür tepkiler toplumdaki bu direnç noktaları aysbergin su yüzünde görünen küçük kısmıydı: Asıl büyük kitle suyun altındaydı!  Büyük kitlenin sabrını ve ulusal bilinci tetikleyen son eylem 15 Mayıs 1919da İzmir’in Yunan askerlerince işgali olacak ve ondan sonra Kurtuluş Savaşı başlayacaktır.

Aynı benzer durum günümüzde de yaşanmaktadır. ABD patentli Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ısrarla dayatılmakta olan “çözüm süreci” toplumdaki yurtseverlik duygusunu tetiklemiş;  ABD, AKP, BDP ve teröristleri  aynı kefeye koyan Türk halkı Akil İnsanlar Heyetine bir çok yerde sert tepki vermeye başlamıştır. Türkiye’nin  tehdit altında olduğu, ülke adının “Anadolu Birleşik Devletleri” olarak değiştirileceğine dair endişeler, anayasadan Türk  kavramının çıkarılması gibi hezeyanlı talepler, halkın ulusal duyarlığını ve hassasiyetini arttırmıştır. 

Olağan koşullarda  bir banka, valilik veya hastane tabelasında  “T.C.” simgesinin olması ya da olmaması bugüne kadar kimin umurundaydı ki? Fakat işte Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldığını aymazca ilan eden zihniyetin  küçük küçük adımlarla saman altından su yürüterek CIA patentli planlar, tertipler ve düzenlerle ülkeyi güya federasyon ve başkanlık sistemine hazırlamak üzere hiçbir ulusal değeri umursamadan TC rumuzunu resmi kurumlardan kaldırmaya başladığını gören halkımız, cumhuriyetin adeta alameti farikası ve belirtkesi olan T.C. yi, İstiklal Marşını, bayrağı  ve diğer ulusal simgeleri sahiplenmezse, sıranın Atatürk heykellerinin kaldırılmasına, hatta Anıt Kabir’in ve ülkenin yıkılmasına kadar gideceğini sonunda anlamıştır. Gösterilen tepki bunadır. Yasal ve etik yoldan sorgulanması gereken halkın tepkisi değil,  kurumların hangi gerekçeyle böyle bir uygulamaya kalkıştığıdır.

İşte bu nedenlerden dolayı, dünyanın en büyük işgal gücü olan ABD ile  iş ortaklarının  çözüm süreci diye pazarladığı ve propagandasını yaptığı tüm cüretkar eylem, söylem ve uygulamalar ile halka yönelik öfke dolu hakaret  ve aşağılamalara göğüs germek, tepki vermek doğru bir davranış olacak ve anayasal bir haktır. Eğer cin şişeden çıktıysa, Karakoncolos [1] da elmadan çıktı geliyor.
 


[1] Eski Türk Mitolojisinde en kuvvetli cinlerden birinin adı. Türk mitolojisindeki diğer cinlerin “Cangaloz, Kara-kura, Karakolsak, Kamos, Kayışayak, Albastı gibi özel isimleri vardır.

 
Toplam blog
: 129
: 1871
Kayıt tarihi
: 27.07.06
 
 

1968 yılından bu yana dinler tarihi, mitoloji, sosyoloji, antropoloji, dinbilim, teozofi, metafiz..