Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

29 Temmuz '11

 
Kategori
Siyaset
 

Yüz verdik Ali’ye…

Yüz verdik Ali’ye…
 

TBMM’nde 13 Aralık 2004 tarihinde kabul edilen ve 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe giren “CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUN” diye bir kanun var, kısacası “İNFAZ KANUNU” yani.

Adam, suç işlediği gerekçesi ile “sanık” olmuş. Yargı önüne çıkmış, yargılanmış, savunmasını da yapmış, mahkeme “Suçludur” demiş ve şu kadar sene hapis cezası ile cezalandırıldın diye de eklemiş.

İşte bundan sonra iş “İnfaz” yani cezasının çekmesine kalmış, hapishaneye, yasal adıyla “Ceza İnfaz Kurumu”na teslim edilmiş. İşte orada geçireceği süre içinde belli kurallara uymak üzere “Hürriyeti” kısıtlanmış ve “vatandaş” sıfatıyla bazı hakları askıya alınmış oluyor…

Mu acaba, kafama takıldı da…

Sözünü ettiği kanunun ikinci maddesinin birinci fıkrası aynen şöyle…

“Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefî inanç, millî veya sosyal köken ve siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır.”

Bu kanunun bir de “Üçüncü Kısım”ı ve o “Kısım”ın da “Birinci bölümü” var. Bölümün ana başlığı “Savunma Haklarının Kullanılması, Kültür ve Sanat Etkinliklerine Katılma, İfade Özgürlüğü” adını taşıyor.

Evet, her ne kadar “Hapis” isen de senin de “Savunma Haklarının” var, “Kültür ve Sanat Etkinliklerine Katılma” ile ayrıca hapishanede de de olsan “İfade Özgürlüğü” hakkın da var. Kanunun “Üçüncü Kısım”ının “Birinci bölüm”ünü oluşturan 59 ve devam maddeler de bu “Haklarımızı” nasıl kullanacağımızı belirliyor.

Yasayı baştan aşağı okuyunca görüyorum ki “Hükümlünün” kısıtlı da olsa ceza infaz kurumunda ikamet etmeyenler kadar hakları var. Ceza infaz kurumlarının “Disiplin” kurallarına uyma dışında, yararlanmadıkları neredeyse hiçbir şey yok gibi…
İşte bu “Yok gibi” bölümünden yararlanan ve kamuoyu tarafından bilinen tek bir hükümlü var…

PKK’nın çocuk katili olan başı…

Çünkü “İnfaz yasasında” hücresinden örgütünü yönetemeyeceğine dair bir hüküm yok.

Yine hücresinden avukatları vasıtasıyla örgütü ile iletişim kuramayacağına dair bir hüküm de yok. Hatta avukatları ile yaptığı görüşme dinlemeye tabi olmadığı gibi, dışarı çıkarılabilecek “Talimatlarını” da denetleme imkanı yok.

Elbette bu kadar “Hakları” da olunca, sonuna kadar hepsini kullanıyor da acaba diyorum diğer “Hükümlülere” bu kadar imkan veriliyor veya onlar kullanıyorlar mı?

Yargılanmış, hüküm kesinleşmiş ve ömür boyu orada kalacak olan kişinin, her hafta “Mutat” avukat görüşmesini hangi ihtiyaca göre yapıyor dersiniz? Bu kişinin yargı ile her hafta ne gibi işi oluyor da avukatları vasıtasıyla işini yürütüyor?

Geç onu, avukatları aracılığı ile her hafta oraya buraya mesaj göndermek de hakları arasında mı?

“İnfaz yasasına” bakarsanız, evet bunların hepsi hakkı. Dahası, içeride her türlü iletişim olanaklarından yararlanmak da hakkı. Televizyon izleyebiliyor, bir tek kanallara “Canlı” bağlanamıyor, o hakkı yok, onu da verseler olur. Hiç değilse avukatlar aradan çıkmış olur.

İnternet de kullanabiliyor, o hakkı da var. İsterse internet üzerinden her türlü iletişimi sağlayabilme olanağı da vardır belki…
Bu kadar hak ve hukuka sahip PKK’nın başı, çocuk katili haklı (!) olarak son bir istekte bulunuyor ve “Oldu olacak şu işi doğru yapın” anlamına gelecek bir beyanatta bulunuyor yine, avukatları aracılığı ile.

Bakın bu pervasız adam, utanmadan ne diyor?

“Benim yapacaklarım bitti. Bundan sonra benim rolümü sürdürmem için sağlık, güvenlik ve özgür hareket alanının sağlanması gerekiyor. Artık bunlar olmadan hiçbir şey yapmıyorum.”

Kısacası “Salıverin de şu iş bitsin be birader, ne uğraştırıyorsunuz beni” diyor…

Bizde bir söz vardır; “Yüz verdik Ali’ye, geldi sıçtı halıya” derler. O da gereğini yapıyor işte…

29 TEMMUZ 2011
İBRAHİM PEKBAY

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara