- Kategori
- Güncel
Yüzde yüz olmalı...

Önce 'yüz'...
Yüz; vücudumuzun vesikası, kimliği, yüz; güzelliğimiz, çirkinliğimiz, yüz; ruhumuzun aynası ise, önce yüzümüzde yüz olmalı.
'Yüzde yüz' yoksa, o 'yüzde astar' hiç olmaz...
İçimizde ruh olmaz.
Zaten ağzımızdan çıkanlar da yüzümüz sayesinde değil midir?
'Yüzsüzlük' eylemi, bilinçli davranış biçimidir. Bu eylem içindekiler sınır tanımaz, çünkü onlarda gurur yoktur.
"İnsanların yüzüne nasıl bakarım?" soru ve cevabı, düşünce sistemlerinde körelmiştir.
Yüzsüzlüğü bir meslek, bir iş gibi kabul ettiklerinden becerileri de bu yönde gelişmiştir.
Onlar için; 'gökyüzü' de, 'yeryüzü' de aynıdır...
Doğruya ve doğrudan yana geçimsizlikleri vardır.
Yani; 'yüzleri yok'tur, 'yüz yüze' bakmamazlar, 'yüz yüze' gelemezler, 'yüz ifadeleri' sahtedir.
‘Yüz bulmak', fırsatlarıdır.
'Yüz çevirmek', bir başka meziyetleridir.
Menfaatleri gereği, kim olursa olsun 'yüzüstü' bırakırlar.
'Yüzlerinin akı' yoktur, aslında bu tipler 'yüzkarası'dır...
İstediklerini elde edebilmek uğruna kılıktan kılığa girer, yer öpüp dudak aşındırırlar.
Var olma gayretleri arasında iftira, kin, öfke, saldırganlık ön sıradadır.
Stratejilerinden biri de mağduru oynamalarıdır.
Herşeyi yalnız kendilerinin bildiğini ifade eden tavırları bu yüzdendir.
Utanmak 'hak getire'dir. Uslanmak ona kezadır.
Kısaca, bunlar 'sosyal yüzsüzler'dir.
Bu mevcut yüzsüzlerin yedeğinde ‘ikiyüzlülük' de vardır.
İşte!
Bu yüzdendir ki, insanda önce 'yüz olmalı'dır.
Hem de 'yüzde yüz' olmalıdır...