- Kategori
- Deneme
Yüzleşme

(fadonet'ten alinmistir:)
Ne cok insan sureti var etrafimizda. Kimi mutlu kimi mutsuz. Ama en mutsuzlari hep kendimiz oluyoruz. Aynadaki yuz oyle mutsuzki… Ne yasamak kaygisi ne olum. Sadece surukleniyor nehirdeki bir saman cöpü gibi. Nehir akmaya devam ediyor kendi dinginliginde. Saman copu ise sadece nehire ayak uyduruyor. Bir sonu var mi bu gidisin? Evet belki nehir dingin. Ama kaygisiz degil. Hele amacsiz hic degil. Sonunda daha buyuk, daha coskun, daha renkli, kimbilir belki de sonsuz bir yere ulasacaginin farkinda. Ama ya cöp? Sadece surukleniyor. Ne nehrin ulasacagi deniz umrunda, ne nehri besleyen yagmurlar ; ne nehrin guzelligine hayran olan insanlar, ne de nehirle yasam bulan toprak ve canlilar. Surukleniyor oylesine.
Ölum aci verir mi insana? Yoksa asil aci veren yasam mi? Peki yasarken ölmek … Öldurmek kendini yasam hizla akarken?
Niye yasar insan? Huzur mu , mutluluk mu hayati yasanir kilan? Yemek, uyku ve is arasinda gidip gelen bir siradanlikta yasarken mutluluk ve huzur yakalanabilir mi? Bu kadar basit mi? Huzur ve mutluluk, emeksiz elde edilebilir mi?
Ne cok seyi unuttuk. Programladik kendimizi yasamin bir kenarina. En cok emegi kendi mutlulugumuz ve huzurumuz icin harcayacakken emegi hep baskalarina verir olduk. Layik bulmadik kendimizi mutlu olmaya, mutlu ölmeye. Ölurken bile tebessum edebilmenin hayatin belki de tek anlami oldugunu unutuverdik yasadigimiz siradanlikta.
Aliskanlik deyip geciverdik kendi uydurdugumuz standartlara. Planli yasamak deyiverdik basariya goturen yola. Mecburum deyiverdik kolaya kacmaya. Sonunda ‘Hayat acimasiz.’ arebeskliginde surukleniyor olduk kendi acimasizligimiza bakmadan. Hayatin bizi hirpaladigina inandik hep. Oysa hep kendi kendimizi hirpaladik, hirpaladigimizi bile fark etmeden…
Ne cok insan sureti var etrafimizda. Ama daha yalniziz. Gun gectikce de artiyor yalnizligimiz. Nedense kahkahalar, daha da yalniz kiliyor. Huzunler, uzmuyor eskisi gibi. Aglatmiyor hickira hickira. Ne gulmeyi becerebildik ne aglamayi doyasiya. Saklar olduk kendimizi kendimizden bile. Once kendimize yabancilastik sonra yasama. Bir tek yabancilara asina geldik hep. Sinirli-sakin , basarili-basarisiz, hassas-gaddar, guzel-cirkin, neseli-ciddi vs. bir suru sifat eklendi ismimizin onune yasadigimiz siradanligi anlatan, bizi kaliplara sokan. Ruhumuzun mengeneleri oldu bu sifatlar. ‘Basina buyruk’ , kavgalarda soylenir oldu. Hakaret saydik ‘ozgurlugune duskun’ demeyi. ‘Sorumsuz!’ , deyiverdik mutlulugu icin cabalayana. ‘Bencildi’ hissettigi gibi yasayan. ‘Dusuncesiz!!di inandiklari ugruna sevdiklerini bile karsisina alan. ‘Erdem’ degildi kendini bilmek . Olsa olsa ukalalıkti. Kendini bilmek de neydi ? Nasil bir seydi kendine inanmak, kendisiyle gurur duymak? Baskalari takdir etmeliydi seni? Sifatlarin olmaliydi seni tanimlayan. Ya A şıkkına girmeliydi karakterin, ya B. Ismin yeterli olmamaliydi seni anlatmaya.
Susmayi becerebilseydik keske. Ne cok konusur olduk kendimiz ve yasam hakkinda. Sozcukleri acimasizca harcadik. Kesemizden cikardik ve dagittik etrafa. Al sana ‘Budur iste yasam. ‘ deyiverdik bir-iki sozcukle. Uzerinde en az emegi harcadik. Ama konusurken comertlesiverdik. Savuruverdik kelimeleri baharda savrulan cicek tozlari gibi. Ciftlesiverdi kelimeler. Uc-dort-bes derken yasam uzmani oluverdik kendimizi bile tanimadan.
Konusurken kaskati kesildik. Hareket edemez, manevra yapamaz olduk. Kendi mengenelerimizi kendimiz yarattik. Bir taraftan sifatlarimiz sıkıştırdı , diger taraftan sozcuklerimiz. Debelenmeyi bile denemedik. Sılkinemedik, barisamadik kendimizle. Kaliplarimizi hep yeni kaliplar icin kiriverdik. Sevmeyi unuttuk. Ne kendimizi ne yasami sever olduk. Zamanin gecip gidisini sevdik sadece yasadigimizi sanarak. Kendimizi avuttuk ‘Daha yapacaklarim var .’ diyerek. Avunmanin avutmanin kandirilmakla, kanmakla esdeger oldugunu bile fark etmedik kendi kendimizi kandirirken. En cok kendimize yalan soyledik ‘Yalandan nefret ederim.’ derken.
Hep teget gectik bir seylere. Ya gec kaldik ya erkendi vardigimizda. Tam zamani diyemedik hic. ‘Vakit tamam olmek zamanidir .’ bile diyemedik. Yasamaya gec kaldik, olume hep vakit vardi. Oysa yasadigimizi sandigimiz o yillar boyunca hep ölu degilmiydik . Once ruhumuzu oldurmedik mi , bedenimiz sagken?
07.11.04 23:34